Yaşamının son iki yılında, hastayken, bir not defterine benimle ilgili düşüncelerini doldurdu. | TED | في آخر سنتين من حياته، عندما كان مريضاً لقد ملأ مذكرته بخواطره عني |
Ve izleyicinin sana duyduğu sevgi kalbindeki boşluğu neredeyse doldurdu. | Open Subtitles | والحب الذي حصلت عليه من الجمهور ملأ تقريباً فراغ قلبك |
Annem bugün boşanma belgelerini doldurdu. Artık resmi olarak dağılmış bir yuvadan geliyorum. | Open Subtitles | ملأت أمّي أوراق الطلاق اليوم, لقد أصبح الأمر رسمياً, أتيتُ من بيت محطّم. |
Açıklıkları, ince kabuklu, yangına hassas ve küçük ağaçlar doldurdu ve ormanlarımız birbirine çok yakın ve birbirine değen ağaçlarla kaplanıp sık bir hâle geldi. | TED | أشجار صغيرة رفيعة الأغصان وحساسة للنيران ملأت الفراغات وأصبحت غاباتنا كثيفة ومليئة بأشجار متقاربة تتلامس مع بعضها |
Defterler üstüne defterleri kızına yazdığı mektuplarla doldurdu. | TED | فقد كان يملأ دفتراً تلو الآخر برسائل إلى ابنته. |
Araziyi doldurdu ve kuşlara yer kalmadı. | Open Subtitles | لقد ملئ الاراضي بالمياه وهدم أعشاش الطيور |
Bu gemiyi sizin ve benim gibi insanlarla doldurdu. | Open Subtitles | وملأ هذه السفينة بأناسٍ مثلي ومثلك. |
Karınız onu kandırdı ve kafasını propangadalarla doldurdu. | Open Subtitles | زوجتكَ أغـوته وحاولت ملء رأسه بالدعاية |
Evet, dedim, dedim, dedim, ama bu... sevgin, şey gibi, benim içimi bir şeylerle doldurdu. | Open Subtitles | نعم،لقد فعلت،لقد فعلت لكن... حبك،إنه ملأني بمثل هذه الأشياء |
Bardağını 3 kez doldurdu ama bir tek yudum aldığını bile görmedim. | Open Subtitles | أعادت ملأ كأسها ثلاث مرات لكنّني لم أرها تشرب منه أيّ رشفة. |
Tüccarlar ve elçiler, hikayedeki boşlukları destansı şiirler ve İncil'den alıntılarla doldurdu. | TED | ملأ التجّار والمبعوثون ثغرات القصة بأشعارٍ ملحميّة ومقاطع من الكتاب المقدّس. |
Ki,buda bizimsavaşmalarımız ve çocuklarımızın devralacağı yaşa kadarki zamanı doldurdu. | Open Subtitles | وهذا ملأ وقتها وعوضها عن الوقت الذي كنا نقضيه في القتال و عندما كبر أولادنا بما فيه الكفاية تحملوا المسوؤلية عنا |
Garson su bardağımı her iki dakikada bir doldurdu. | Open Subtitles | ملأ مساعد النادل كأس الماء خاصّتي كلّ دقيقتين |
Sen yokken o senin yerini doldurdu o kadar. | Open Subtitles | هو ملأ مكانك بينما كنت بعيداً، ذلك كل شئ |
Şu kendini beğenmiş shtako benden daha fazla alkış almak için orayı kendi madencileriyle doldurdu. | Open Subtitles | هذا اللعين لقد ملأ الجمهور بعمال مناجمه حتى يحصل على تصفيق أكثر مني. |
Kahve ısmarladım, tamam mı? Fincanımı sadece üç kere doldurdu. | Open Subtitles | لقد طلبت القهوة ، لقد ملأت فنجاني لثلاث مرات |
Kahve ısmarladım, tamam mı? Fincanımı sadece 3 kere doldurdu. | Open Subtitles | لقد طلبت القهوة ، لقد ملأت فنجاني لثلاث مرات |
"Duman ciğerleri doldurdu. Fakat kalbinde bir özlem var." | Open Subtitles | الدخان يملأ الرئتين، ومع ذلك هناك طمئنينة في قلبي |
Sonra adamın arabasını suyla doldurdu ve Baja'ya geldi. | Open Subtitles | في اليوم التالى ، ملئ قمرة السيارة بالماء وقادها بنفسه حتى مدينة باها |
Yüreğini derin bir sevgi ve ilahi dirayetle doldurdu. | Open Subtitles | وملأ قلبه بالحب العميق والحكمة المقدسة |
Benim büyük babam White Haven taş ocağını kazdı ve diğer büyük babam da onu silgi fabrikasından gelen pislikle doldurdu. | Open Subtitles | جدي شارك في حفر محجر " وايت هايفن " ـ وجدي الآخر أعاد ملء الحفرة بالحمأة من المصنع |
Bu kadar uzun süre sonra tekrar evimizde olmak, içimi hoş hatıralarla, ikimizin hatıralarıyla doldurdu. | Open Subtitles | أن أعود لبيتنا بعد وقت طويل جداً قد ملأني بكل انواع الذكرياتالسارة... ذكريات بشأننا نحن الأثنين. |
Yağmurla fırtına ile doldurdu.. | Open Subtitles | بالمطرِ مَلأَ بالعواصف الثلجيةِ. |
Vergi dairesine gidip bütün yanlışlarımdan arınmak içimi başka hiçbir yerde hissedemediğim bir neşe ile doldurdu. | Open Subtitles | بذهابي الى دائرة المركبات والتخلي عن أفعالي السيئة جميعها ملأتني بسعادة لم أشعر بها في مكان آخر |