ويكيبيديا

    "edecek bir" - ترجمة من تركي إلى عربي

    • من شأنه
        
    • شيء يدعو
        
    • يوجد داعي
        
    • ليس هناك شئ
        
    • لدي لأعترف
        
    Ona bakınca başka bir dünyaya kaçmama yardım edecek bir şey istiyorum. Open Subtitles عندما نظرت اليها اردت شيء من شأنه ان يساعدني للهرب لعالم اخر
    Ama Xcel 'in kolayca gitmeye niyeti yoktu ve şimdi bu kamulaştırmayı baltalayacak ya da iptal edecek bir oylamayı işleme koydurdu. TED حسنا، دافعت إكسل عن نفسها، ووضعت على الطاولة مقياسا للاقتراح من شأنه أن يقوض أو يلغي قرار منح السلطة للبلدية.
    Endişe edecek bir şey yok demek aptalca olur. TED ومن الغباء القول أنه لايوجد شيء يدعو للقلق.
    Lois, söz; her şey yoluna girecek. Endişe edecek bir şey yok. Open Subtitles أعدكِ أن كل الأمور على ما يرام، لا شيء يدعو للقلق
    Dert edecek bir şey olmadığını söylemiştim sana. Open Subtitles لقد أخبرتكِ أنه لا يوجد داعي للقلق
    Kavga edecek bir konumuz yok. Birbirimizden nefret etmiyoruz. Open Subtitles ليس هناك شئ لنتقاتل حوله ونحن ايضا لانحصل على الملل من بعضنا
    Büyük ihtimalle itiraf edecek bir şeyim olmadığı içindir. Gerçekten mi? Open Subtitles هذا ربما بسبب عدم وجود أي شيء لدي لأعترف به
    Bunun seni mutlu edeceğini sanıyorum, büyükanne. Ve seni mutlu edecek bir şey beni de mutlu eder. Open Subtitles أعتقد أن الأمر سوف يُسعِدك ، وأي شيء يفعل ذلك من شأنه أن يُسعِدني
    Bizden, radyasyonu nötralize edecek bir sistem yaratmak üzere bize yol göstermek istiyorlar. Open Subtitles كانت رغبتهم أنيوفروالناجهاز.. من شأنه أن يزيل الإشعاع..
    Seni rahatlatacak bir sebep söyleyemem. Seni memnun edecek bir açıklamam da yok. Open Subtitles ليس لديّ مصوّغ من شأنه إسعادكَ، ليس لديّ تفسير من شأنه إرضائكَ.
    Seni ömür boyu hapse mahkum edecek bir şey soygun haberlerini, söylentileri yanan evin içinde gördüğü şeyle birleştirdi. Open Subtitles شيء من شأنه أن يُرسلك إلى السجن لمدى الحياة عندما يرى تقارير الأخبار عن السرقة وسيربط معاً ما رآه داخل ذلك المنزل.
    Dokunulan bir uranyum kolu, tüm şehri yok edecek bir patlamaya sebep olabilir. Open Subtitles تلك ليست مجرد قنابل سوء تصرف واحد مع قضيب اليورانيوم من شأنه أن يقضي على مدينة كاملة
    Ayrıca hastalık ve acıyı tedavi edecek bir sihir de biliyorum. Open Subtitles أعرفُ سحراً من شأنه أن يعالج مرضك وألمك.
    "Burada endişe edecek bir şey yok" diyorsun ve sonra Paris'te ananas olduğunu söylüyorsun. Open Subtitles انتي تقولين، انه شيء واضح لا شيء يدعو للقلق وبعد ذلك انه اناناس في باريس
    Yani endişe edecek bir durum yok, değil mi? Open Subtitles ولذلك لا يوجد شيء يدعو للقلق ، هناك؟
    Bundan başka şikayet edecek bir durum yoktu. Open Subtitles فضلاً عن ذلك، لا شيء يدعو للشكوى.
    Merak edecek bir şey yok. Open Subtitles لا يوجد داعي للفضول
    Endişe edecek bir şey yok. Open Subtitles لا يوجد داعي للقلق
    Bana savaşacak, umut edecek bir şey yok mu diyorsun? Open Subtitles هل تحاول إخباري, أن ليس هناك شئ لنقاتل من أجله. أن ليس هناك شئ لنأمل من أجله ؟
    Hey. Dert edecek bir şey yok. Open Subtitles . اصغي , ليس هناك شئ لنقلق حياله
    - İtiraf edecek bir şey yok. Open Subtitles -لا شيء لدي لأعترف به

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد