Bu bana dün söylemek istediğin geleceğimizi etkileyecek olan şey mi? | Open Subtitles | أهذا ماكنتِ تودين إخباري به يوم الأمس الذي سيؤثر على مستقبلنا؟ |
Ve kuraklık ve sellerin artan yoğunluğu Dünya'nın tahıl ambarlarını şiddetle etkileyecek, büyük açlıklara ve ekonomik çöküşe neden olacak. | TED | وزيادة شدة الجفاف والفيضانات سيؤثر بشدة على سلة خبز العالم، مسببا مجاعات هائلة وتراجعا اقتصاديا. |
Ve her yıl onlardan on yılda bir milyar insanın hayatını olumlu bir şekilde etkileyecek bir şirket yada ürün yada hizmet başlatmalarını istiyoruz. | TED | وفي كل سنة نطلب منهم بدء شركة أو منتج أو خدمة والتي من الممكن أن تؤثر إيجاباً على حياة البلايين من الناس خلال عقد. |
Ve Amerikan şirketlerinden, hisse senedi fiyatlarını... etkileyecek kadar büyük hisseler alabiliyorlar. | Open Subtitles | يستطيعون شراء حصص ضخمة من الشركات الأمريكية وذلك يؤثر على سعر السهم |
Bu sadece bilim insanlarına özgü bir yolculuk değil, hepimize özgü, çünkü önümüzdeki on yıl içinde birlikte vereceğimiz kararlar yüzyıllar boyunca okyanusların nasıl görüneceğini etkileyecek. | TED | هذه ليست مهمة العلماء فقط، إنها رحلتنا جميعًا، لأن القرارات التي نتخذها بشكل جماعي خلال العقد القادم ستؤثر على ما سيكون عليه المحيط خلال القرون القادمة. |
Sadece hareketlerinizi gerçekten etkileyecek şeyleri saklama ihtiyacı duyarsınız. | TED | نحتاج فقط لتخزين الأشياء التي لها حقا تأثير على الحركة. |
Ve bu sadece bizim için bir başarısızlık değildi, onun tüm hayatını etkileyecek bir başarısızlıktı. | TED | وكما تعلمون، لم يكن فشلاً لنا بحد ذاته، بل كان فشلاً سيؤثر على حياته بصورة كلية. |
Büyüdüğünde çocuğumun hayatını nasıl etkileyecek? | TED | كيف سيؤثر هذا على حياة طفلي عندما يكبر؟ |
Davranışımızı, çevremizi etkileyecek şekilde değiştirebiliriz, bahsettiğim koyun sağlığını değiştiren insanlar gibi. | TED | ويمكننا تغيير سلوكنا الذي سيؤثر على البيئة، مثل أؤلئك الناس الذين غيّروا صحة المياه في الخليج. |
Beni aceleye getirtme, dostum. Bu karar, hayatımın geri kalanın etkileyecek. | Open Subtitles | لا تستعجلني يا صاح القرار سيؤثر على كامل بقية حياتي |
Görüşünü etkileyecek büyüklükte bir ur MR'da ortaya çıkardı. | Open Subtitles | لو كان لديه ورم سيؤثر على بصره لظهر لنا هنا |
Bu tekniğin ne zaman ve nasıl çalışacağını etkileyecek çok fazla etmen var. | TED | ترون إن هناك العديد من العوامل تؤثر في متى وكيف ستعمل هذه التقنية |
Ayrıca çıkarttıkları yeni sesler sualtı ses dünyasını nasıl etkileyecek? | TED | وكيف تؤثر الأصوات التي تصدرها على بيئة الصوت تحت الماء؟ |
Bir FOXO, bu küçük yuvarlak solucanlarda bulunan, ... ... yaşamamızı etkileyecek bir proteindir, ... ... ve işte burada insanların yaşamını etkiler. | TED | فوكسو هو بروتين وجدنا في تلك الدودة المنحنية ليؤثر على العمر وهُنا هو يؤثر على عمر البشر |
Eğer başkalarını da etkileyecek bir şey yapıyorsam, bu yöntem ile bu "şey"in toplulukta yayılmasıyla ilgili erken uyarı ya da erken belirleme sağlayabiliriz. | TED | إذا كنت ميالاً لفعل شيء يؤثر على الآخرين المحيطين بي هذا الأسلوب قد يكون تحذير مبكر ، أو كشف مبكر حول التبني داخل السكان |
Çoğumuzu etkileyecek ve dünyamızı değiştirecek korkunç bir akıl sağlığı bozukluğuna tanık olduğumuzun güvencesini verebilirim. | TED | ويمكنني القول، بكل ثقة، إننا نشهد كارثة على مستوى الصحة النفسية والتي ستؤثر على معظمنا، وستغير عالمنا. |
Bunlar gibi gelecekteki olaylar, gelecekte seni etkileyecek. | Open Subtitles | أحداث مستقبلية كهذه ستؤثر بك في المستقبل |
Ama günümüzde bu süperstar etkisi tüm ekonomiyi etkileyecek bir kapsamda cereyan ediyor. | TED | لكن اليوم، تأثير ذلك النجم يحدث في مختلف قطاعات الاقتصاد بأكمله. |
- Olabilir. Küresel havayı etkileyecek kadar güçlü tek şey güneş. | Open Subtitles | القوه الوحيده التي تستطيع التأثير في الاجواء العالميه هي الشمس |
Bugün yaptıklarınız ve yapmadıklarınız benim, çocuklarımın ve torunlarımın bütün hayatımızı etkileyecek. | TED | ما سنفعله أو نمتنع عن فعله الآن سيؤثّر على حياتي بأكملها وحياة أبنائي وأحفادي. |
Çünkü bu acımasız ve seni etkileyecek, ve hiçbir şey değişmiyor gibi görünecek. | Open Subtitles | لأنّ هذا قاسٍ , و يؤثّر بك و يبدو كأنّ شيئاً لم يتغيّر |
Ve ikinci olarak Sesimi etkileyecek hiç bir şey yapmaya niyetim yok. | Open Subtitles | و ثانيا ، أنا لن أقوم بأي شيء قد يأثر على صوتي |
Bu, yıl sonu değerlendirmelerini de etkileyecek. | Open Subtitles | تصرفكم سوف يؤثر على تقييم نهاية العام للموظفين. |
Şunu sakın aklınızdan çıkartmayın, biyolojik ve kimyasal silahlar Japonya'nın geleceğini büyük ölçüde etkileyecek gelecekte de çok büyük bir rol oynayacaktır. | Open Subtitles | الفشل في صناعة أسلحة كيميائية وبيولوجية سيأثر كثيرا على مستقبل اليابان سيلعبون دورا مهما جدا |
Bu beni nasıl etkileyecek, bilmiyorum. | Open Subtitles | أنا على ثقة بأنّها ستؤثّر على حياتى كلّها |
Seni olumsuz yönde etkileyecek olursa bu, davamız için büyük bir kayıp olur. | Open Subtitles | ان اثرت عليكِ سلباً ستكونين خسارة كبيرة للحركة |
Bugün vereceği karar, kraliçeyi, mahkemeyi ve bütün ülke halkını etkileyecek. | Open Subtitles | فقرارها اليوم سيكون له بالغ الأثر على الملكة والبلاط الملكي وكل شعب هذه الدولة الصغيرة ذات الكبرياء |
Onu etkileyecek bir şey alacağım. | Open Subtitles | نحتاج لشئ خاص لإثارة إعجابه. |