Ray, bir daha seninle konuşma fırsatım olur mu, bilemiyorum. | Open Subtitles | لا أعرف إن كانت ستتسنى لي الفرصة للحديث معك ثانيةً |
Bugün biraz meşgulüm, o yüzden bunu verecek fırsatım olmayacak. | Open Subtitles | انا منشغل اليوم لذا لن تتسنى لى الفرصة لاعطائه اياها |
Bugün biraz meşgulüm, o yüzden bunu verecek fırsatım olmayacak. | Open Subtitles | انا منشغل اليوم لذا لن تتسنى لى الفرصة لاعطائه اياها |
Ama sonra bir daha onunla konuşacak fırsatım bile olmadı. | Open Subtitles | و بعد هذا لم أحصل على فرصة ثانية للتحدث معه |
Geçen sefer sana söylemeye fırsatım olmadı beni dedektif aradı. | Open Subtitles | لم أجد فرصة لأخبرك آخر مرة لكن المحقق إتصل بي |
Kuzey Kutbu'nu ziyaret ettiğimde değişen koşulları bizzat görme fırsatım oldu. | Open Subtitles | حظيت بفرصة مشاهدة ظروف تغيير الجليد بنفسي، عندما زُرت القطب الشمالي |
Bu sözü derken Amerika'ya gelip Vanishing Point Challenger'ı ile Gemi Direği'ni oynama fırsatım olduğunu bilseydim bir "Halbuki" de eklerdim. | Open Subtitles | و لو كنت أعلم أنني سآتي هنا و سيكون لدي الفرصة للقيام بهذا بسيارة نقطة الإختفاء كنت سأضيف كلمة مع ذلك |
O kadar heyecan içinde seni tebrik etmeye fırsatım olmadı. | Open Subtitles | أتعلمين, في خضم كل هذه الأحداث لم أجد الفرصة لتهنئتك |
Hiç fırsatım olmadı çünkü gözü sadece bir erkeği görüyor. | Open Subtitles | لم تواتيني الفرصة أبداً لان عينيها مسلطة على رجل واحد |
fırsatım varken teklif ettiği deli maceraya atılmamakla aptallık ettim. | Open Subtitles | كنت مغفلاً بعدم الاستثمار في مغامرته المجنونة عندما سنحت الفرصة |
Bunların dünyasına dair hiçbir şey bilmiyorum, hiç fırsatım da olmadı. | Open Subtitles | لا أعرف شيئاً عن هذا العالم، لم تتح لي الفرصة لذلك |
Hiç. Sadece döndüğünden beri onları beraber görme fırsatım pek olmamıştı. | Open Subtitles | لا شيء، لكن لم تسنح لي الفرصة لرؤيتهما معاً منذ عودتها |
Cidden. Ağabeylerimle içmeye çıkma fırsatım hiç olmadı. Ve ablamla. | Open Subtitles | بجدية، لم تواتنى فرصة الخروج واحتساء الشراب مع إخوتى وأختى |
- Çukurda olduğum için buraya çıkıp kontrol etme fırsatım olmamıştı. | Open Subtitles | لم تسنح لي فرصة للصعود هنا مذ علقت في تلك الحفرة |
O ülkenin başbakanıyla konuşma fırsatım oldu, bu kararın neden alındığını sordum. | TED | وقد سنحت لي فرصة الحديث مع رئيس الوزراء عن سبب اتخاذه هذا القرار. |
Sadece bir fırsata ihtiyacınız var. Benim fırsatım Beau'dan ve Blackawton Arı Projesinden geldi. | TED | كنت فقط بحاجة إلى فرصة. جاءت لي الفرصة في شكل بو، ومشروع نحل بلاكاوتون. |
Sizin için gözden kaçmış fakat olasılıkla kârlı bir yatırım fırsatım var. | TED | حسنا، أقدم لكم فرصة استثمار يغض الناس الطرف عنها ولكنها مربحة. |
Birkaç hafta önce, Suudi Arabistan'a gitme fırsatım oldu. | TED | منذ عدة اسابيع حظيت بفرصة الذهاب الى المملكة العربية السعودية |
Bu benim intikam alma fırsatım. Senin bunu herkesten iyi biliyor olman gerek. | Open Subtitles | يجب ان تعرفي ان هذه فرصتي للأنتقام منك اكثر من اي شخص اخر |
Dün gece beni aramıştı. Onu geri aramaya fırsatım olmadı. | Open Subtitles | لقد قامت بالأتصال بي و لم أتمكن بالأتصال بها |
5000 yıl önce buna fırsatım olmamıştı. Thinien'i savaşa sürememiştim. | Open Subtitles | منذ 5000 سنه لم تسنح لى الفرصه لاستدعى فيدين لمعركتنا |
Aslında saçıma doladığım gerdanlığı gösterme fırsatım bile olmadı. | Open Subtitles | حرفيا لم احصل حتى على فرصه لأريه عِـقدي تشابك في شعري |
Çünkü sana söylemeliyim ki bir kaç kez fırsatım oldu. | Open Subtitles | لأن دعني أخبرك، لقد حصلت على عدد قليل من الفرص. |
Henüz, yeni kız arkadaşınla dans etme fırsatım olmadı. - Şey... | Open Subtitles | لم يتسنى لي الحديث مع حبيبتك الجديدة بَعد |
O şimdi ölü ve onunla tanışma fırsatım hiç olmayacak. | Open Subtitles | وهو ميت الآن لذا لن أحظى ابدا بالفرصة لمقابلته |
Ve kendime yeni kıyafetler almak için bugün fırsatım var. | Open Subtitles | وأنا عِنْدي الفرصةُ لشِراء بَعْض الملابسِ اليوم. |
Olan biten yüzünden teşekkür etmeye fırsatım olmadı ama göz kulak olduğun için minnettarım. | Open Subtitles | بكل ما يحدث لم أجد فرصةً لقول شكراً لكن أقدر لك رعايتها |
Ve şimdi burada oturmuş düşünüyorum... "Bu benim büyük fırsatım olabilir, büyük şansım olabilir." | Open Subtitles | و أنا الان أفكر وأنا جالس هنا "ربما كانت هذه هى فرصتى الكبرى" |
Sonunda ona tüm bunları ödetme fırsatım. | Open Subtitles | -هذه هي فُرصتي لجعله يدفع الثمن أخيراً . |
Evet, son dakikada ayarlanan bir şeydi bu yüzden dün gece sana söylemeye fırsatım olmadı. | Open Subtitles | لقد كان قرار في آخر لحظة لذا لم أحظ بفرصة إخباركِ ليلة البارحة |