Peki, madem "yüksek yetkiliyle" görüşmek istiyor- -istediğini versek iyi olur. | Open Subtitles | حسنا، هو يريد التحدث مع السلطة العليا فالافضل ان نمنحه هذا |
Sadece bir saatimiz var. Bu adamla tekrar görüşmek istemiyorum. | Open Subtitles | لدينا ساعه لمعرفة ذالك لا أريد التحدث معه مره اخرى |
Çok geç oldu ve mümkün olduğunca kısa sürede sizinle görüşmek istiyorum. | Open Subtitles | حيث ترغب ان تخبرنا به ? الوقت متاخر و اتمنى ان يتم اللقاء فى اقصر وقت ممكن |
Bunu da insanların gözünü alsın diye taşıyorum. Tamam, görüşmek üzere. | Open Subtitles | أنا أحمل هذا الجهاز لإضاءته في عينيّ الناس، حسناً، أراك لاحقاً |
Bir hanım yargıçla görüşmek istiyor, ama randevusu yok. Yaygara koparma. | Open Subtitles | هناك امرأة شابة ترغب في مقابلة القاضي, لكن ليس لديها موعد. |
Diğer insanlarla görüşmek istediğini söylemek zor olmasa gerek değil mi? | Open Subtitles | هنالك شئ واحد لقوله هو انك تريدين رؤية أُناس اخرين اتفقنا؟ |
Belki inanmazsın ama işler kötü gittiğinde seninle görüşmek istemiyorum. | Open Subtitles | لن تصدق الأمر, لكن حين تسوء الأمور, لا أشعر برغبة في رؤيتك. |
Seninle tekrar görüşmek hoştu. Hikayeniz hakkında yine görüşmek isterim. | Open Subtitles | كانت مقابلتك من دواعي سروري سوف أتحدث معك ثانية بخصوص قصتك |
- Aslında biz patronunuzla veya artık buranın sahibi kimse onunla görüşmek istiyoruz. | Open Subtitles | حسنا نريد التحدث الى رئيسك او من يملك هذا الصرح هذا الصرح العظيم |
Tanıkla görüşmek istiyorsun. Ve izin almak için Bölge Savcısı'nın peşinde dolanmak istemiyorsun. | Open Subtitles | تريد التحدث مع الشاهد, ولا تريد خوض كل ذلك الطريق للحصول على التصريح |
Belki de senin rolün Jedi Konseyi ile görüşmek değildir. | Open Subtitles | ربما التحدث الى مجلس الجاداي ليس دورك بعد كل هذا |
- Evet, görüşmek üzere. - İyi geceler, Ed. | Open Subtitles | ــ حسناً، إلى اللقاء ــ إلى اللقاء، إبق على إتصال |
Ben kendime bakabilirim, görüşmek üzere. | Open Subtitles | حسناً, أستطيع الاهتمام بنفسي سأتحدث إليك لاحقاً, الى اللقاء |
Seninle orada görüşmek istiyorum, tam bu gün saat... doğu saatiyle 2'de. | Open Subtitles | أرغب أن أراك هناك في نفس هذا اليوم الساعه الثانية بالتوقيت الشرقي |
Pekâlâ, yarın gece görüşmek üzere, tamam mı? | Open Subtitles | حسنا، والاستماع، وأنا أراك مساء غد، حسنا؟ حسنا. |
Washington Post'tan bir muhabir ile görüşmek üzere yola çıktım. | Open Subtitles | انا في طريقي الى مقابلة مع صحفي من واشنطن بوست |
Başkan bu yüzden mi Joo Goon'la görüşmek istiyordu? | Open Subtitles | هل هذا هو السبب الذي جعل الرئيس يريد رؤية السيّد؟ نعم |
Bay Emmerich sizinle yalnız görüşmek konusunda ısrarlı. | Open Subtitles | السيد إميريتش يود رؤيتك بمفرده، لكننا سنتحدث لاحقاً |
Kendisi, isteğini oldukça hayranlık verici buldu ve görüşmek için bir an önce huzurunu götürülmeni istemekte. | Open Subtitles | أعجبه أصرارك الشديد ويطلب مقابلتك الفورية |
Bu sabah özgeçmişimi faksladım, ve bu akşam benimle görüşmek istediler. | Open Subtitles | أرسلت لهم سيرتي الذاتية بالفاكس صباحاً وهم يريدون مقابلتي الليلة |
Özür dilerim. Bir anlaşma yapmak için görüşmek istediğini söylüyor. | Open Subtitles | آسف , يقول أنه يريد أن يرتب لقاء للتفاوض على معاهدة |
Bir daha benimle görüşmek ya da konuşmak istemediğini söylemiştin. | Open Subtitles | لقد قلت بأنك لا تريدين رؤيتي او الكلام معي. |
Kendisiyle görüşmek isteyen herkesi kolayca kabul eden biri değildir o. | Open Subtitles | أيها الملاعين هو ليس بالشخص السهل مقابلته لكل من يتمنى ذلك |
Bak, bin başım seninle görüşmek istiyor. Hepsi bu. | Open Subtitles | إسمع ، رئيسي يريد التحدّث فحسب هذا كل ما في الأمر ، أعدك |
Hayır, onu kapının önüne koydum ve bir daha görüşmek istemediğimi söyledim. | Open Subtitles | لا ، لقد طردته للخارج وقلت له لا اريد رؤيته مرة اخرى |
Bayan P, gelecek sezon sahada görüşmek için can atıyorum. | Open Subtitles | .لذا،آنسةبي .. أتطلع لأن أراكِ.. الموسم القادم في هذا الملعب |
Böyle hemen görüşmek ne hoş sürpriz. | Open Subtitles | يا لها من مفاجأة رائعة، ان نتقابل ثانية بهذا السرعة شكرا لك |