| Sentetik madde başarılı olamıyor, aynı plastik bir çatal gibi. Yapacağı iş için yeterince güçlü değil. | TED | هذه المواد الاصطناعية فاشلة تماماً مثل هذه الشوكة البلاستيكية ليست قوية بما يكفي لأداء عملها. |
| Münferit bombalar yeterince güçlü değil. | Open Subtitles | القنابل المفردة ليست قوية بما فية الكفاية |
| Ama rüzgâr bir hayvanı diriltmek için yeterince güçlü değil. | Open Subtitles | ولكن الرياح ليست قوية بما يكفي كي تُعيد الحيوانات من الموت. |
| Onun omurgası zarar görmeden sizin tarafınızdan yakalanması için yeterince güçlü değil. | TED | العمود الفقري ليس قوياً لكي تلتقطها من دون احداث ضرر |
| Bu, silahlarla değil, inançla yapılan bir savaş... ve senin inancın yeteri kadar güçlü değil. | Open Subtitles | إنها معركة إيمان .. وإيمانك ليس قوياً بما يكفي |
| Bana zarar verecek kadar güçlü değil, Albay. | Open Subtitles | ليس قوي بما فيه الكفاية لإيذائي، كولونيل |
| Ana kampa ulaşabilmemiz için sinyal yeterince güçlü değil, ama bu alıcı ile, ...ona yaklaştıkça, ses artacak. | Open Subtitles | الآن، الإشارة ليست قويّة بما يكفي للوصول إلى المخيّم، ولكن مع هذا المستقبل، كلما إقتربت منه، كلما أصبحت الإشارة قويّة |
| Yeterince güçlü değil. | Open Subtitles | يبقى لدينا الجراحه ولكن هو ليس قويا بما يكفى |
| Baban eskisi kadar güçlü değil ama idare ediyor. | Open Subtitles | وولدك ليس قويًا كما كان لكنه بخير |
| Ve korkarkım ki senin ruhun bizi koruyacak kadar güçlü değil. | Open Subtitles | وأشعر أن روحك ليست قوية ما يكفي لحمايتنا |
| Fransa senin düşündüğün kadar güçlü değil, umrunda mı bilmiyorum. | Open Subtitles | فرنسا ليست قوية كما تظنين ولا تلقى إهتماماً |
| Mıknatısı pervane kanatlarını durduracak kadar güçlü değil ama kanatları bu sopaları aralarına sıkıştıracak kadar yavaşlatabiliriz... | Open Subtitles | المغناطيس لها ليست قوية بما فيه الكفاية لوقف ريش، ولكننا لا نستطيع إبطاء انتشاره إلى حيث يمكننا إسفين تلك الأقطاب في |
| Görünen o ki elimdeki prototipler yeterince güçlü değil. | Open Subtitles | حسنا، من الواضح أن بلدي النماذج الحالية ليست قوية بما فيه الكفاية. |
| Sizin turna kuşunuz benimki kadar güçlü değil. | Open Subtitles | ضربة الرافعة لديكم ليست قوية مثل ركلتى |
| Senin nefretin yeteri kadar güçlü değil. | Open Subtitles | كراهيتك ليست قوية بما فيه الكفاية |
| Zavallı beyaz çocuk çok güçlü değil. | Open Subtitles | الفتى الأبيض المثير للشفقة ليس قوياً للغاية. |
| John bunu atlatabilecek kadar güçlü değil. | Open Subtitles | ان جون ليس قوياً كفاية ليتحمل هذا |
| Dört olmak için yeterince güçlü değil, ve üç olmak için yeterince hızlı değil. | Open Subtitles | كلا يا رجل، إنه ليس قوي بما يكفي لكي يكون الرابع وليس بالسرعة الكافية لكي يكون الثالث |
| Daha küçük. Bağışıklık sistemi bizimkiler kadar güçlü değil. | Open Subtitles | إنّه صغير، والراجح أن مناعته ليست قويّة كفاية. |
| Evet, öyle. Ama hepimizden güçlü değil. | Open Subtitles | نعم, هو كذلك ولكنه ليس أقوى منا جميعاً |
| Hiçbir cadı büyüyü yalnız başına yapacak kadar güçlü değil. | Open Subtitles | اي ساحرة لن تكون قوية بما يكفي لألقاء التعويذة وحدها |
| Ama herkes senin kadar güçlü değil unuttun mu? | Open Subtitles | لكن الجميع ليسوا أقوياء مثلك، تذكرين؟ |
| İş yerinde kullanılıyor diye senin için yeterince güçlü değil diyorsun ama stajyerler için durum böyledir. | Open Subtitles | قلت إنك لاتجدينه قوياً بما يكفي لأنهم يستغلونه في العمل هكذا هي الحال بالنسبة للأطباء المتمرنين |