Bu düşünce anlayışı bizi gerçeğe ulaştırır değişime uğramamış gerçekliğe. | Open Subtitles | هذا التفكير يمكنه قيادتنا للحقيقة الحقيقة المحضة دون أن تميل |
Gezegenin üzerindeki herkes bir çeşit gerçeğe inanmak üzere büyütülür, | Open Subtitles | كل شخص على الكوكب رُبيَ ليُؤمِن بنسخةٍ ما من الحقيقة |
gerçeğe yolculuk yapmak daha tatlıyken neden senin yalanlarını dinleyeyim ki? | Open Subtitles | ولم أستمع إلى أكاذيبك؟ بينما طريق الوصول الى الحقيقة أجمل بكثير |
Bana bir şans ver, tüm yalanları gerçeğe dönüştürebilmem için. | Open Subtitles | إعطيني فرصة واحدة وسوف أحول كل تلك الأكاذيب إلى حقيقة |
Ve çok yakında, Astra'nın bu dünya için olan hayali gerçeğe dönüşecek. | Open Subtitles | و، قريبا جدا، استرا حلم لماذا الأرض يمكن أن تصبح سيصبح حقيقة. |
Ama bu bilimsel gerçeğe rağmen, ensest konusunda eyalet yasaları hala tutarsız ve ne yazık ki çağ dışı. | Open Subtitles | و لكن على الرغم من هذه الحقيقة العلمية لا تزال القوانين بخصوص نكاح المحارم متعارضه و عفى عليها الزمن |
Yaptığı veya yapmadığı şeyleri yargılamak bana düşmez ama hem mahkeme hem de sizin için gerçeğe ulaşmaya çalışacağım. | Open Subtitles | ليس من حقي الحكم عليه بسبب ما ربما فعله أو لم يفعله لكني سأحاول الحصول على الحقيقة للمحكمة ولكِ. |
Tüm önemli hikâyelerde olduğu gibi gerçeğe dayanan bir kurgu. | Open Subtitles | رواية، كما هو حال جميع القصص؛ لها جذور مع الحقيقة. |
Demokrasinin temel iddiası şu, farklı bakış açılarının çatışması bizi gerçeğe götürür. | TED | ولكن هذه هي الفرضية الأساسية للديموقراطية، أن الصراع بين وجهات النظر المختلفة يؤدي إلى الحقيقة. |
Bu da ortaya şöyle soruları çıkarır; gerçeğe ulaşmak için hislerimize mi, yoksa aklımıza mı güvenmeli miyiz? | TED | ذلك يُثير تساؤلات مثل هل نعتمد على حواسنا للوصول إلى الحقيقة أم على أسبابنا الخاصة؟ |
Ama insanın yaşam süresi ağaçlardan anlamlı derecede kısadır, bu sıradan gerçeğe tamamen habersiz olabiliriz. | TED | لكن لو أن حياة إنسان كاملة كانت بشكل ملحوظ أقل من حياة تلك الأشجار، فلسوف نكون غافلين تمامًا عن هذه الحقيقة البديهية. |
Bir mucit olarak fanteziyi gerçeğe dönüştürmeye çalışıyorum. | TED | وكمخترع، أحاول أن أُحوّل الخيال إلى حقيقة. |
Kollarını sıvayarak, borca batarak çok çalıştılar. Hayallerini gerçeğe dönüştürerek ilerlediler. Bu yüzden, bir hümanist olarak maceracı ve hatta gözü pek | TED | شمّرا عن سواعدهما وعملا بكدٍ، غارقين في الدَّين، وحرثا مقدمًا، وكبرت أحلامهما وتحولت إلى حقيقة. |
Ve bence, hiç küçümsenmeyecek bir şey, bu çok temel bir gerçeğe bağlı: herhangi bir notasyon sistemine bağımlı değiller. | TED | واعتقد بأن ذلك يعود وبشكل أساسي الى حقيقة جوهرية وهي أنهم ليسوا ملزمين بنظام منهجي |
Şimdi, normalde kanıt toplayıp analiz ederiz ve bu da bizi gerçeğe götürür. | Open Subtitles | الان , عادةا نحن نجمع الأدلة ثم نحللها وتقودنا للحقيقة لكن مالدينا هنا |
Şimdi kurguladıklarımı gerçeğe dönüştürmeliydim. | TED | بعدها توجّب عليّ فقط أن أحول تخيلاتي إلى واقع. |
Eski Çadır Derisi, daha önce de gerçeğe dönüşen rüyalar görmüştü. | Open Subtitles | أنها ليست المرة الأولي التي تتحقق فيها أحلام جدي |
Sana vurmaya başladığım an, gerçeğe olan ilgim yok olmuştu. | Open Subtitles | لقد فقدت اهتمامي بالحقيقة عند اللحظة التي بدأت أهزمك بها |
Eğer günümüze dair gerçeğe dayalı bir dünya görüşünüz varsa, gelecekte ne olacağını anlamak için bir fırsatınız olabilir. | TED | إذا كان لديكم وجهة نظر للواقع اليوم، قد يكون لديكم فرصة لفهم ما سيأتي بعد ذلك في المستقبل. |
Mutlak gerçeğe ve insanoğlunun cevap aradığı sorulara ışık tutacak kesin kanıtlara ulaşmanın bundan başka hiçbir yolu yoktu. | Open Subtitles | لا يوجد طريقة للوصول لحقيقة مطلقة حجة ثابتة |
Yani evet, sanırım bir şirketin gelecekte gerçeğe dayalı kararlar alması için bu sertifikayı kullanması iyi bir fikir. | TED | لذا نعم، أعتقد انها فكرة جيدة للشركة ما لاستخدام هذه الشهادة للتأكد في المستقبل من اتخاذ القرارات المبنية على الحقائق. |
İyi bir ajandım. Ama gerçeğe fazla yaklaşmıştım. | Open Subtitles | كَنت وكيل جيد، لَكنَّه لَمْ يَحْصلْ عليي أي شيءّ أقرب إلى الحقيقةِ. |
Yazdıkları fantastik kurgu olarak değerlendirilmişti ama çoğu gerçeğe dönüştü. | Open Subtitles | ...ما كتبه أعتبر خيال جامح و لكن غالبه أصبح واقعاً الآن |
Bu koronun parçası olmak rüyanın gerçeğe dönüşmesi, çünkü daha önce hiç bir koroda bulunmadım. | TED | انه حلم يتحقق ان اكون جزء من هذه الجوقة حيث اني لم اكن جزء من واحدة من قبل |
Geçmişteki bazı olaylar gerçeğe dayanır bazıları da yalana. | Open Subtitles | بعض التاريخ مبني على حقائق وبعضه الآخر على أكاذيب |
Bırak da yapalım şunu. gerçeğe benzesin. - Düş yakamdan! | Open Subtitles | دعنى اجعل الامر يبدو حقيقيا اجعل الامر يبدو حقيقيا |
Sabit bir aracı olan ışınsal fiber ile yapılabilir ve hiper hızlı kablosuz bağlantı gerçeğe dönüşebilir. | TED | يمكنها القيام بذلك بواسطة وسيط مستقر، وجعل الاتصال اللاسلكي الفائق السرعة حقيقة واقعية. |