Bu ayın kirasını ödedi ama bir arkadaşını ziyarete gideceğini söylemişti. | Open Subtitles | لقد دفعت إيجار الشهر كاملاً، لكن قالت أنّها ستذهب لزيارة صديق. |
Ben sadece onca sağlıklı organın çöpe gideceğini düşünmeye dayanamadım. | Open Subtitles | وأنا لم اتحمل فكرة ان كل تلك الاعضاء ستذهب هدرا |
Sonra onlara kahvaltıya gideceğini ve soruşturmanın iyi ilerlediğini söyle. | Open Subtitles | اخبرهم انك ذاهب الى الفطور وان التحقيق يسير بشكل جيد |
Ailesinin ve kız arkadaşının endişelenmesini istemiyor o yüzden yalan söylüyor Alaska'ya yani ulaşılmayacak bir yere gideceğini söylüyor. | Open Subtitles | لا يريد لوالديه و صديقته أن يقلقوا ، لذلك كذب و قال بأنه ذاهب إلى آلاسكا حيث سيجني ثروة |
Kız arkadaşının evine gideceğini söylediğin zaman aslında bundan kastın kız arkadaşının evine gidip yatak odanda ki çocukla buluşmak demek oluyor. | Open Subtitles | إذا عندما قلتي أنك ذاهبة الى منزل صديقة أنت حقيقاً كنت ذاهبة الى منزل صديقة لتلتقي بذلك الولد الذي كان بغرفة نومك |
Federal Cezaevi Bürosu kurmak için Washington'a gideceğini duydum. | Open Subtitles | سمعتُ بأنك ستغادر لواشنطن للتخطيط لتأسيس مكتب اتحادي للسجون |
Ben senin Catherine ile filme gideceğini sanıyordum. | Open Subtitles | و لكننى ظننت انك ستذهبين للسينما مع كريستينا |
Bu sorunu unutmazsam gideceğini söylüyorsun! | Open Subtitles | تتوقع مني أن أتخطي الأمر الآن وإلا سترحل |
Prokosch aradığında ona Capri'ye gideceğini söyle. | Open Subtitles | عندما يتصل بوركوش قل له أنك ستذهب إلى كابري |
Çünkü diğer adımımın nereye gideceğini bilmiyorum artık. | Open Subtitles | لأني لا أعلم بعد الآن أين ستذهب قدمي الأخرى |
Odanın nereden başladığı, kaç hareket yaptığı ve nereye gideceğini gösteren bir harita gibi. | Open Subtitles | مثل خريطة تخبرك من أين بدأت الغرفة كم مرة تتحرك ، وإلي أين ستذهب |
Şükran günü için Kuzen JoeI'lere gideceğini söyledi. | Open Subtitles | هي قالت انها ستذهب للعم جولز ستقضي عنده عيد الشكر |
G amcanın yarın öğleden sonra Carlton Otel'de büyük bir toplantıya gideceğini biliyorum. | Open Subtitles | أنا أعلم أن عمى ذاهب لإجتماع كبير غداً بعد الظهيرة فى فندق كارلتون |
Çünkü Tascosa'ya gitmiş ve orada da birileri onun nereye gideceğini duymuş. | Open Subtitles | وهذا لأن أحدهم سمع داتش يقول أنه ذاهب إلى هناك |
Bir akşam bazı işleri denetlemeye gideceğini söyledi. | Open Subtitles | أتذكر أنه ذات ليله قال أنه ذاهب لـتـفـقـد بـعـض الـمـشـاريـع الـجـديـده |
Nasıl oluyor da ben tekneye çıktığımda içinde sadece sen vardın... hem de giyinik ve hazır bir şekilde adeta bir yere gideceğini biliyormuş gibi? | Open Subtitles | وكيف انك كنتى الاولى على ظهر قارب النجاة ومرتدية كل تلك الثياب المتأنقة كأنك ذاهبة في مكان ما؟ |
Bu sabah Los Angeles'e gideceğini niçin söylemedin? | Open Subtitles | لماذا لم تخبرينا انك ذاهبة الى لوس انجلس هذا الصباح |
İşten, bir saat önce çıktı. Eve gideceğini söylemişti. | Open Subtitles | هي خرجتَ من العمل منذ ساعة قالت أنها ذاهبة للبيت. |
-Kızın gideceğini biliyordun. -Evet, gazetede okudum. | Open Subtitles | عَرفتَ بأنّها كَانتْ ستغادر البلدةَ نعم، قَرأتُ الصُحُفَ |
Seninle ön kapıda buluşuruz. Onlara eve gideceğini söyle. | Open Subtitles | وألقاك عند الباب الأماميّ أخبريهما أنك ستذهبين إلى المنزل |
Eninde sonunda burdan gideceğini biliyordum. | Open Subtitles | وكنت أعلم أنه سيأتى اليوم الذى سترحل فيه وتتركنا |
Ayrıca ne zaman ve nasıl gideceğini de bilmemiz lazım. | Open Subtitles | و نريد أن نعرف ايضا متى و كيف سيغادر المدينة |
Kasabadan ayrılacağını söylemişti. Nereye gideceğini söylemedi. | Open Subtitles | قال أنّه سيرحل من البلدة لكنه لم يذكر وجهته |
Bu gece gideceğini biliyorum, ama sana bir şey söylemem lazım. | Open Subtitles | ... أعلم أنكِ راحلة اليوم، ... . ولكن يجب أن أُخبركِ |
Sutton'la kütüphaneye ders çalışmaya gideceğini söyledi ve ben ona inandım. | Open Subtitles | اخبرتني انها ذاهبه للمكتبة مع ساتن لتذاكر و صدقتها حتي اتصلت ساتن في المنزل |
- Taksici hiç para almadı çünkü başka bir işe gideceğini söyledi. | Open Subtitles | سائق الأجرة ... لميأخذأيمال لأنه قال كان ذاهباً إلى عمل آخر |
Benim senden tek istediğim beklemen ki işlerin nasıl gideceğini görelim. | Open Subtitles | كل ما أطلبه منك هو أن تنتظري وأنظرى كيف ستسير الإمور |
Ama sadece sen tuvalete nasıl gideceğini düşünmediğin için ve bence bu çok komik. | Open Subtitles | فقط لأنك لم تفكر في ذهابك إلى الحمام والذي أعتقد أنه مضحك |
Neal'ın California'ya gideceğini ve onu benim de yolcu etmemin iyi olacağını söylemek için aramıştı. | Open Subtitles | اتصلت لتخبرنى ان نيل مغادر الى كاليفورنيا وانه سيقدر ذلك باننى اودعه |
Eyalet dışına, sponsorunu aramaya gideceğini söyledi. | Open Subtitles | قالت أنها ستسافر خارج الولاية بحثاً عن كفيلتها |