Fakat olduğum yerden olmak istediğim yere gitmek için, bir şeye ihtiyacım vardı. | TED | ولكن للذهاب من حيث كنت الى حيث اردت ان اكون كنت احتاج شيئا |
Oldukça eminim. gitmek için zaten iyi bir sebep var. | Open Subtitles | نعم أنا متأكد هناك سبب جيد للذهاب على أية حال |
Ve her sene insanlar, zehirli ökseotunun altında mikroplu insanları öpecekleri partiye gitmek için karlı havada araba sürer. | Open Subtitles | وفي كل سنة , يقود أناس في العواصف للوصول إلى أماكن بعيدة حيث يقبّلون غرباء مصابين بجرثومة الهدال السام |
- gitmek için hazır değilim. - Sabah size rapor verecektim, şef! | Open Subtitles | ـ أنا لست مستعدا للرحيل بعد ـ كنت سأخبرك بهذا أيها القائد |
Bunu duyduğuma sevindim. Bayan Threadgoode eve gitmek için sabırsızlanıyor. | Open Subtitles | انا سعيدة لسماع هذا, مدام ثريدغود كانت تتشوق للعودة للمنزل |
Ama görüyorum ki hepiniz gitmek için hazırlanmışsınız... sizin yolunuzdan çekileyim. | Open Subtitles | لكن، استطيع ان اراكم جميعاً تستعدون للمغادرة سوف اخرج من شعرك |
Askerlerin morali çok yüksek, efendim. gitmek için çok hevesliler. | Open Subtitles | سيدى , إن الرجال فى حالة نفسية جيدة متلهفون للذهاب |
Üniversiteye gitmek için kendi boyutumdan kaçtım. Onlar da peşime adam taktılar. | Open Subtitles | لقد تركت بعدى للذهاب للكلية و هم أرسلوا هؤلاء الرجال فى إثرى |
Sevillia'ya gitmek için sabırsızlanıyorum. Bahse girerim sen de seveceksin. | Open Subtitles | أتشوق للذهاب إلى سافيليا ، ستحبينها و ستحبين أصدقائي أيضاً |
Lafımı kesme, sana anlatıp DigiPres'e gitmek için 30 saniyem var. | Open Subtitles | لا تقاطعني لدي 30 ثانية لأنهي القصة قبل أن أضطر للذهاب |
Artık seninle operaya gitmek için bir sürü vakti var. | Open Subtitles | الآن سيكون لديها متسع من الوقت للذهاب إلى الأوبرا معك. |
Okula gitmek için hazırlanıyorum ve bu sabah mısır gevreği yedim. | Open Subtitles | صباح الخير،أنا أستعد للذهاب للمدرسة هذا الصباح وأكلت للتو حبوب الإفطار |
bazen garaj kapısının yanına gitmek için sokak aralarını kullanırlar. | Open Subtitles | يقوم الموظفون أحياناً بقطع الزقاق للوصول إلى موقف السيّارات المُجاور. |
Sadece getireceğim şey için paraya ve gitmek için arabaya ihtiyacım var. | Open Subtitles | لكني بحاجة لسيارة للوصول إلى الحفلة وبعض المال لشراء الشيء الذي سأحضره |
Bana sadece bir dakika ver ve bende gitmek için hazır olayım. | Open Subtitles | لتمهليني بعض الوقت وسأكون مُستعدّاً للرحيل. |
Eve gitmek için bir nedenin yoksa yapacak bir şey bulman gerekiyor. | Open Subtitles | الشخص يتعلّم بعض الأشياء عندما لا يكون لديه سبب للعودة إلى المنزل |
Aslına bakarsan ben de gitmek için zorlandım, bilirsin, ailem. | Open Subtitles | أنا أيضا مجبرة على الذهاب في الحقيقة، من طرف العائلة |
Şunu anla! Giyinmiş şekilde bir yerlere gitmek için bekliyorum | Open Subtitles | خذي هذا.فقط انظري إليّ مرتدية ملابسي لأذهب إلي مكان ما |
gitmek için sabırsızlanıyorum. Burada tuzağa düşmüş gibiyim. | Open Subtitles | أنا متلهفة للخروج من هنا، هذا المكان مريع |
Kulübe gitmek için 10 dakika 50 saniyemiz kaldı. | Open Subtitles | لدينا 10 دقائق و 50 ثانية لنصل إلى النادى |
En azından benimle yetişkin filmlerine gitmek için çıkmıyor. | Open Subtitles | على الأقل هي ليست تخرج معي لدخول الأفلام لمن فوق سن الثامنة عشر |
Samcheongdong gitmek için hangi durakta ineceğini ve kaç numaralı otobüse bineceğini biliyormusun? | Open Subtitles | اتعلم اين تنزل من الميتروا لتذهب الي سامشوندونغ واي رقم حافلة تركبة ؟ |
Ve günün sonunda hastaneyi terketmek için hazırlandım arabamı alarak eve gitmek için otoparka yürüdüm bu benim genelde yapmadığım bir şeydi. | TED | في نهاية الدوام, استعديت لمغادرة المستشفى وذهبت الى موقف السيارات لاخذ سيارتي والذهاب الى المنزل عندما قمت بفعل شيء لا افعله عادةً. |
Sadece biriniz uzaya gitmek için seçileceksiniz. | Open Subtitles | طبعاً ، واحد منكم فقط سيتم إختياره ليذهب للفضاء |
Liseye gitmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا أطيق انتظار حتى أذهب للثانوية |
Bu seni tabloları sakladığın yere gitmek için güvende hissettirdi. | Open Subtitles | جعلك تشعر بأنك أمنّ كفاية حتى تذهب حيثما تخفي اللوحات. |