hayatımdaki en önemli şey de bu sırada meydana geldi. | TED | وهو أهم شيء في حياتي حدث أيضاً في ذلك الوقت. |
hayatımdaki insanlar ile gerçekçi olmak konusunda cesur hâle geldim. | TED | أصحبتُ أكثر شجاعة حول كوني حقيقية مع الناس في حياتي. |
Bu maymunu alırsan hayatımdaki en önemli kişilerden birini kaybedeceğim. | Open Subtitles | إذا اخذت هذا القرد سأخسر احد اهم الاشخاص في حياتي |
hayatımdaki en iyi şeyler kar yağdığında olmuştu biliyor musun? | Open Subtitles | أتعرفين أن أفضل الأشياء في حياتي حدثت عندما ينزل الثلج؟ |
Ayrıldık. Olduğum şeyden haz duyduğum hayatımdaki tek andı bu. | Open Subtitles | نحن منفصلان ، المرة الوحيدة فى حياتى عندما شعرت تقريباً |
hayatımdaki en doğru kararda hiçbir söz hakkım yoktu. | TED | لم أكن صاحبة شأنٍ في اتخاذ أفضل قرارٍ بحياتي. |
hayatımdaki her şey neden böyle karmaşık felaketler olmak zorunda? | Open Subtitles | لماذ يجب أن يمون كل شيء في حياتي كارثة حقيقية. |
Ben Chicago'danım. Tam benim şehrim. hayatımdaki en güzel seksi orada yaptım. | Open Subtitles | نوعي المفضل من المدن, دائما أحصل فيها على أفضل جنس في حياتي |
Tuhaf hayatımdaki bir çok olayda olduğu gibi akıntılar süreklemişti beni. | Open Subtitles | كالكثير من الأمور الغريبة في حياتي كنت أعيش كما يحملني الريح |
Amanda, hayatımdaki her şeyle ilgili şüphelerim var senle ilgili hislerim hariç. | Open Subtitles | اماندا , لدي شكوك حول كل شئ في حياتي ماعدا شعوري اتجاهك |
Bu, hayatımdaki kötü olayların neden başıma geldiğini açıklıyor sanırım. | Open Subtitles | اعتقد ان هذا يفسر بعض الاحداث السيئة التي في حياتي |
Seninle tanıştıktan sonra, hayatımdaki tüm kötü şeylerin, gittiğini düşündüm. | Open Subtitles | ظننت أن كل الأشياء السيئة في حياتي انتهت عندما قابلتك |
Zamanın yavaşlamasının sebebi, hayatımdaki en önemli iki kadın tarafından gafil avlanmış olmamdı. | Open Subtitles | سبب تباطئ الوقت هو تعرضي للتو لهجوم مباغت من أهم امرأتين في حياتي |
Ben şey, 9 kilo aldım. hayatımdaki en iyi şekle sahibim yemekmiyiyiyorsun,yoksa? | Open Subtitles | لا، لقد ازداد وزني 20 باونداً أنا بأفضل وضع صحي في حياتي |
Korkarım, hayatımdaki bazı şeyleri çok geç bazılarını da çok erken yaptım. | Open Subtitles | أخشى أني فعلتُ أشياءً في حياتي متأخراً للغاية و أخرى مبكراً للغاية |
Ama, ben burada hayatımdaki önemli bir anı kutlamaya çalışıyorum. | Open Subtitles | وأنا هنا أحاول أن أحتفل بتلك اللحظة المُهمّة من حياتي |
Bu hayatımdaki tek ciddi şey ve sen buna gülüyorsun. | Open Subtitles | أنت هو الشيء الوحيد الجدي في حياتي و أنت تضحك |
İlişkimiz bir hayal üzerine kurulmuştu hayatımdaki her şey gibi. | Open Subtitles | علاقتنا بُنِيتْ على الخيال. مثل كل واحدة أخرى في حياتي. |
hayatımdaki değer verdiğim her şey artık gitti Depo hariç. | Open Subtitles | كل ما أهمني في حياتي قد رحل الآن عدا المستودع |
hayatımdaki tüm sivri kısımlar birleşerek, gizemli bir bütün oluşturdu. | Open Subtitles | اجزاء حياتى الممزقة تجمعت لتكمل نظرية غامضة |
Gerçekten inanılmazlar! Hepsi... hayatımdaki bütün kadınlar. | Open Subtitles | غير معقول إطلاقاً، جميعهن كل الفتيات اللعينات اللاتي بحياتي |
hayatımdaki en büyük zevk bana Nassau'daki teknede bahşedildi, | Open Subtitles | النشوة الأعظم في حياتِي كَانتْ منحت لي في مركب في ناسو |
Bu hayatımdaki en güzel ilk buluşmalardan biri. | Open Subtitles | هذا في الواقع واحد من أفضل المواعيد الأولى اللتي حظيت بها |