Durum hiç iyi değil dostum. Kenara çekmen lazım. | Open Subtitles | هذا لا يبشّر بالخير يا صاح، ستضطرّ للوقوف بالسيارة على جانب الطريق. |
Bu aptalca olsa bile ben hiç iyi değilim. | Open Subtitles | ،لست بخير على الإطلاق رغم سخافة الأمر |
hiç iyi değilim. Rol bile yapamıyorum artık. | Open Subtitles | انا لست بخير مطلقاً انا حتى لا اقدر ان اتظاهر |
Bugün iyi gitmedi. hiç iyi gitmedi. Çok tartışma çıktı. | Open Subtitles | لم يكن يوماً جيداً على الإطلاق كان فيه الكثير من الجدالات |
Durum hiç iyi değil. | Open Subtitles | هذا لا يُبشّر بخير |
Bakın işinizden alıkoydum, kusura bakmayın ama bugün kendimi hiç iyi hissetmiyorum. | Open Subtitles | أنا آسف على إزعاجك فى العمل و لكنى اشعر بأننى لست بخير اليوم |
Durum senin için hiç iyi görünmüyor, bunu anlaman gerek. | Open Subtitles | ما أريدك أن تفهمه بأنه ليس خيراً لك |
Kardinal odasında bir rahibe hiç iyi bir fikir değil. | Open Subtitles | ليست فكرة جيّدة أن تكون راهبة في غرفة أحد الكرادلة |
Şef, 81 boşaltıldı ama burası hiç iyi görünmüyor. | Open Subtitles | أيها القائد، الطابق الـ 81 تم إخلاءه لكن الأمر لا يبدو جيداً هناك |
- Yapamam. - Yukarıda hiç iyi bir şey olmaz. | Open Subtitles | لاشيء جيد يحدث في الأعلى |
Bir daha senin aklına girmesine izin veremezsin. Evet, çünkü deli ve beyni yıkanmış görünmen hiç iyi bir görüntü değil. | Open Subtitles | أجل، لأنّك مخبولة تمّ محو عقلها وهذا أمر لا يبشّر بالخير |
Tamam, ikimizin de telefonunun çalması hiç iyi bir şey değil. | Open Subtitles | حسنٌ، هاتفانا يرنّان، وهذا لا يبشّر بالخير. |
Hayır, iyi değilim. hiç iyi değilim. | Open Subtitles | لا ، لست بخير على الإطلاق |
Durumu iyi değil, Chester. Hem de hiç iyi değil. | Open Subtitles | (إنه ليس بخير يا (تشيستر ليس بخير على الإطلاق |
İyi değil baba, hiç iyi değil. | Open Subtitles | ليست بخير, يا أبي, ليست بخير مطلقاً. |
Evet, bu iyi değil. Bu hiç iyi değil. | Open Subtitles | . أوه أجل ، هذا ليس جيداً ، ليس جيداً على الإطلاق |
Kulağa hiç iyi gelmiyor. | Open Subtitles | هذا لا يُبشّر بخير. |
Ve hiç iyi değilim. Sen de iyi değilsin. | Open Subtitles | أنا أفتقده يا رجل ، و لست بخير و لا أنت أيضاً |
Bu hiç iyi gibi gözükmüyor. | Open Subtitles | هذا ليس خيراً بالتأكيد |
- Bence kalmalıyız. - Gitmeliyiz, bu hiç iyi değil. | Open Subtitles | ـ أظن يجب علينا البقاء ـ علينا أن نرحل، هذه ليست فكرة جيّدة |
- Bu hiç iyi görünmüyor. - 5 milde yiyecek ve benzinin olduğunu söyledi. | Open Subtitles | هذا لا يبدو جيداً اللافتة تقول أن محطة الوقود و المطعم على بعد 5 أميال |
Birinin işlerine burnunu soktuğunda o biri gelirse bu hiç iyi olmaz. İşlerine burnunu sokmuyorum ki. | Open Subtitles | لاشيء جيد يأتي من التطفل |
Bu hiç iyi bir gün değil. | Open Subtitles | وهذا لم يكن يوما جيدا ولا مرة. |
Sizin için hiç iyi görünmüyor, Bay Stapleton. | Open Subtitles | الامر لا يبشر بخير بالنسبة لك, سيد ستيبلتون. |
Ölüp de oraya giden biri olarak söylüyorum, gerçekten de hiç iyi değil. | Open Subtitles | باعتباري متُّ وكنتُ هناك أقول أنّه فعلاً لا يبشّر بخير |
Lanet olsun adamım, hiç iyi hissetmiyorum. | Open Subtitles | اللعنة يا رجل، هذا لا يبشر بالخير |