Doğru söylüyorsun, oğlum kutsal topraklarda ruhları çok daha huzurlu olacaktır. | Open Subtitles | أنت على حق يا بنيّ سترقد أرواحهم بسلام في أرضٍ مقدسة |
Değerli köylü sakinleri, geçen yıl huzurlu ve bereketli geçti. | Open Subtitles | ايها الزملاء القرويين، السنة الماضية كانت مسالمة والطقس كان جيدَ |
Hapis yok, sadece mutlu son sessiz, güneşli, huzurlu bir psikiyatri enstitüsünde. | Open Subtitles | لا يسجن انها فقط نهاية سعيدة في مصح عقلي هادئ و مشمس |
Bakalım hangisi bize, bir başka huzurlu bir yıl getirecekler. | Open Subtitles | لنري من الذي منهم سجلب لنا سنة آخري من السلام |
Gece birkaç saat için, kafan huzurlu olsun. | Open Subtitles | لبضع ساعات من الليل دع عقلك يعيش فى سلام |
Bu iş dışı zamanları yenileyici ve huzurlu geçirmenin bir yolu. | TED | في الواقع إنها طريقة هادئة ومنعشة لقضاء وقتك خارج العمل. |
Bazen sinirlerim geriliyor, kendimi huzurlu bir yerde hayal ediyorum. | Open Subtitles | بعض الأحيان عندما أشعر بالتوتر أرغب بتصور نفسي في مكان مسالم |
Doğru söylüyorsun, oğlum kutsal topraklarda ruhları çok daha huzurlu olacaktır. | Open Subtitles | أنت على حق يا بنيّ سترقد أرواحهم بسلام في أرضٍ مقدسة |
Öyle biri ki sevgisini verip huzurlu bir hayat için çalışacak. | Open Subtitles | عن شخص يريد الحب يريد البناء يريد العمل يريد العيش بسلام |
Beyler, burası huzurlu bir köy, öylede kalsın tamam mı! | Open Subtitles | أيها السادة, إن هذه القرية مسالمة ويجب أن تبقى هكذا |
Ve sonuna geldiğimizde, bütün seyirciler hep beraber nefes verdi ve bazı insanlar da resmen ağladı ve sonra da oditoryumu huzurlu bir alkış patlamasıyla doldurdular. | TED | وعندما فعلنا، تنفس كل الحضور جميعاً الصعداء، حتى أن البعض منهم بكى، بعدها ملؤوا القاعة بقنبلة مسالمة من التصفيق. |
Hipnoterapinin tam etki gösterebilmesi için zihnini huzurlu bir hâle getirmeliyim. | Open Subtitles | أريده أن يكون في مزاج هادئ حتى يعطي التنويم المغناطيسي مفعوله |
Fakat romanın ilk sayfalarında bile korkunç bir karanlık, görünüşte huzurlu olan ortamın üzerine çöker. | TED | لكن منذ الصفحات الافتتاحية الأولى للرواية، يخيّم ظلام مروّع على هذا الوضع الذي يبدو وكأنه هادئ. |
Kendinize saklar ve işinizi yaparsınız böylece birazda olsa huzurlu olursunuz. | Open Subtitles | تبقيه لنفسك وتتم عملك وحاول أن تجلب السلام على قدر إستطاعتك |
En çok pazar ikindilerini düşünüyorum huzurlu ve sessizdi. | Open Subtitles | السلام والهدوء. بعد ظهر الاحاد غالبا ما اكون نائم |
24 senelik huzurlu yaşamı, ömür boyu korkuya tercih ederim. | Open Subtitles | الأمر أننا نفضل الحياة لمدة أربعة و عشرين عاما فى سلام بدلا من الخوف |
Amacım bu işi sessizce, huzurlu bir şekilde ve olaysız yapmak. | Open Subtitles | هدفي ان ينتهي هذا بهدوء و سلام وبدون ضحايا |
H.M. çoğu huzurlu geçen bir hayattan sonra bir bakımevinde 82 yaşında vefat etti. | TED | توفي هـ. م. بعمر 82 سنة بعد حياة هادئة قضاها في دار الرعاية. |
Sizi, ait oldugu ve ölümünün demir enstrümanlarını azap içinde tutarken tamamen huzurlu hissettigi o ileri dünya hakkında kafa yormak için cesaretlendiriyor. | TED | إنها تشجعكم لتتأملوا هذا العالم الراقي الذي تنتمي إليه حيث يمكنها أن تكون هادئة تماماً ممسكة بالمعدات الحديدية التي عذبت بها حتى الموت |
Daha sessiz ve huzurlu bir yer bulurdum kendime, al sandivicini, oku dergini. | Open Subtitles | لقد وجدت مكان يكون هادئ و مسالم أتناول شطيرة و أقرأ مجلة |
huzurlu bir ortamda toplanmış 12 savaşçıyı, 18 masum insan ve 2 çocuğu öldürmek için kullanılan patlayıcının aynısı. | Open Subtitles | هي نفس المتفجرات التي أستخدمتها لقتل 12 محارب و 18 مارين بريئين, و طفلين الذين تجمعوا لحضور مجلس شورى مسالم |
Yaşadıkları şey huzurlu değil, aksine tüm zerrelerine işleyen bir şeydir. | Open Subtitles | لم يكن تجربة سلمية لطيفة لكنه شيء مرهق للاعصاب وكل الاعضاء |
Sosyal medyasız hayattan size diğer bildireceğim şey iş dışında her şey çok huzurlu olabilir. | TED | شيء آخر يمكن إقراره في عالم لا يستخدم وسائل التواصل الاجتماعي. هو أنك ستشعر بالسلام خارج إطار العمل. |
Eğer istersen havada yavaşça süzülebilirsin emin, sakin ve huzurlu bir şekilde. | Open Subtitles | و بإمكانكِ الطفو بلطف في الهواء إن أردتِ ذلك بأمان و سكينة و هدوء |
Bir zamanlar Hazarlar için huzurlu bir cennet olan yer şimdi Pakistan'ın en tehlikeli şehrine dönüşmüştü. | TED | الملاذ الآمن الوحيد للهازارة، لقد تحولت الآن إلى أكثر المدن خطرًا في باكستان. |
# huzurlu dünyanı ardında bırakabilmek # | Open Subtitles | *منطقة أمانك.. * |
Kendinizi huzurlu hissedersiniz. | Open Subtitles | تأتي موجة هدوء على المكان ولا يسعك إلا أن تشعر بالهدوء |
Rahatsızlık değil, sadece sessizlik, adeta huzurlu bir sessizlik gibiydi. | Open Subtitles | ليس غير مرتاح, فقط هادئ كان مثل هدوء سلمي |
Duyduğuma göre suda boğularak ölmek için dünyada olabilecek en huzurlu ölüm diyorlarmış. | TED | لقد سمعت من قبل أن الغرق هو أكثر الطرق السلمية تحصل بها على الموت |