Özür dilerim, gereksizdi. Üzgün olmak için bir sebep yok. | Open Subtitles | آسف ، إنّه غير عقلاني لا يوجد سبب لتكون حزيناً |
Seni sevdim ve sevmemem için bir sebep yok. | Open Subtitles | أحبك وليس لدي سبب أن لا أحبك |
Yarın Amerika'daki her sınıfta bunun olmaması için bir sebep yok. | TED | لا يوجد سبب لعدم حدوث هذا الشئ في كل فصول الدراسة في أمريكا يوم غدا |
Beni affetmesi için bir sebep yok hem de hiç yok | Open Subtitles | ليس هناك سبب يجبرها ان تغفر لي. اي سبب على الاطلاق. |
Ama seninle hiçbir şey gizlemek için bir sebep yok. Her şey gerçek. | Open Subtitles | لكن معك, لا يوجد أي سبب لإخفاء أي شيء حقيقي |
Inanmak için bir sebep yok o bir olumsuz tepki geçiriyor ilaç Onu veren oldum . | Open Subtitles | ليس هناك أي سبب لنظن أن هذه ردة فعل عكسية للدواء الذي أخذته |
Bu eşli sistemin sınıfın dışına taşınmaması için bir sebep yok. | TED | لا يوجد سبب لترك تعليم الانداد لبعضهم خارج فصول الدراسة |
Aslında bu şekilde yaşamına devam etmemen için bir sebep yok. | Open Subtitles | أتعرفى لا يوجد سبب فى ان لا تستمرى فى العيش بالطريقه التى انتى فيها |
Ben de seni sevdim ve sevmemem için bir sebep yok. | Open Subtitles | أحبك وليس لدي سبب أن لا أحبك |
Seni sevdim ve sevmemem için bir sebep yok. | Open Subtitles | أحبك وليس لدي سبب أن لا أحبك |
Ben de seni sevdim ve sevmemem için bir sebep yok. | Open Subtitles | أحبك وليس لدي سبب أن لا أحبك |
Kendime gelmemem için bir sebep yok. | Open Subtitles | لا يوجد سبب لعدم الحصول على بعض التسلية |
İnanmaman için bir sebep yok. | Open Subtitles | لا يوجد سبب لعدم تصديقي إياه |
Başkası gibi davranmak için bir sebep yok, John Sheppard. | Open Subtitles | ليس هناك سبب لأن نكون على خلاف يا جون شيبرد |
- Bunu ciddiye almak için bir sebep yok, değil mi? | Open Subtitles | ليس هناك سبب يدفعنا لنأخذ هذا على محمل الجدية ، صحيح؟ |
Ve gerçeklere dayanarak, üzülmek için bir sebep yok. | Open Subtitles | وبالنظر إلى الحقائق لا يوجد أي سبب لنحزن |
Aynı şeyi yapmayacağını düşünmemiz için bir sebep yok. | Open Subtitles | ليس هناك أي سبب يجعلنا نعتقد بأنه سيتخلى عنها |
Biliyor musun Chilli, düşünüyordum. Bunu sadece sen ve ben, aramızda halletmememiz için bir sebep yok. | Open Subtitles | أتعلم يا (تشيلي)، كنتُ أفكر، ليس هُناك سبب يمنعنا من الذهاب معاً. |
Bilmiyorum ama bu aile meselesinin, uluslararası bir hadiseye dönüşmesi için bir sebep yok. | Open Subtitles | لا أعرف ولكن هذا شأن عائلي لذلك لا يوجد سبب لكي يصبح الأمر حادثا دوليا |
Restorana gidip, sevimli bir yemek yemememiz için bir sebep yok. | Open Subtitles | ليس هناك سبب يمنعنا من الذهاب للمطعم وتناول عشاء بهيج |
Tabii ki, bir iki soğuk birayla yapmamak için bir sebep yok. | Open Subtitles | بالطبع لا يوجد هناك اي سبب لمنعنا من عمله على كأس من البيره , ماذا تعتقد يا سام ؟ |
Biliyorum. Şimdilik vaskülit olduğunu düşünmem için bir sebep yok. | Open Subtitles | نعم، أعلم ليس لدي سبب لأفكر في التهاب الأوعية |
"Sevgili olmamız için bir sebep yok." | Open Subtitles | لايوجد اي موسم بدون حبك |