Kurtçuk amonyak içinde yaşıyor. Eksi derece ısıda sağ kalmış. | Open Subtitles | هذه الدودة تعيش في الأمونيا و تتحمل درجات حرارة أقل من صفر |
Aileler sefalet içinde yaşıyor ve daha iyisini hak ediyorlar. | Open Subtitles | تلك العائلات تعيش في القذارة وتستحق ما هو أفضل. |
Her 3 çocuktan biri fakirlik içinde yaşıyor. Buna kırsal azınlık mahallesi denir. | TED | واحد من كل ثلاثة أطفال فيها يعيش في فقر. و يشار اليها أنها منطقة ريفية تسكنها فئة من الأقليات. |
Bana dokunana tek kişi, kalbimin içinde yaşıyor geceleri beni ziyaret ediyor ve bu kişi, birçok asır önce, bir haçın üzerinde öldü. | Open Subtitles | الوحيد الذي يلمسني هو من يعيش في قلبي الذي يزورني ليلاً الذي مات على الصليب قبل قرون |
Milyonlarca mülteci sürgünde, bilinmezlik içinde yaşıyor. | TED | ملايين من اللاجئين يعيشون في المنفى، باهمال |
Ve 2 yıl sonra gizemli bir şekilde orta sınıf bir hayalin içinde yaşıyor. | Open Subtitles | و بعدها بـسنتين ، ها هي تعيش حلم عائلة من الطبقة المتوسطة بشكل غامض |
Ama burada, dostum. O, bütün Karanlık Olanlar'ın içinde yaşıyor. | Open Subtitles | أجل يا صاح، لكنّها هنا فهي تعيش داخل جميع القاتمين |
Öyle bir sistem var ki hayvanlar kendi dışkılarının içinde yaşıyor. | Open Subtitles | المحتمَلة بتناولـها. لدينا نظام حيث الحيوانات تعيش في فضلاتها، |
Bu yaşlı bayan bir ayakkabının içinde yaşıyor, ve -- bunun başlığı " İşte komşuluk gidiyor." | TED | انها السيدة المسنة الصغيرة التي تعيش في الأحذية ، ومن ثم هذا الشيء -- كان عنوان تلك ،"هنا تكون الجيرة" |
Ancak çoğu zaman aklımıza takılan şey, bakterilerin tek başlarına değil, yüzlerce farklı türden bakteri ile birlikte devasa bir karışım içinde yaşıyor olduklarıydı. | TED | ولكن ما كنا فعلا نفكر به هو انه في معظم الاوقات لاتعيش البكتيريا لوحدها، بل تعيش في تمازج هائل مع مئات بل آلاف الأصناف الأخرى من البكتيريا |
Ruhları o bebeklerin içinde yaşıyor. | Open Subtitles | أرواحهم تعيش في تلك الدمى |
Ve bir planın içinde yaşıyor. | Open Subtitles | وهي تعيش في المشاريع. |
Bütün yöre halkı, Strazburg... canavarı dedikleri şeyden dolayı korku içinde yaşıyor. | Open Subtitles | مجتمع كامل يعيش في خوف و يطلقوا عليه وحش ستربورنج |
Yoksulluk içinde yaşıyor. Yaşadığı yeri gördün. Nedenleri vardı. | Open Subtitles | لا أحد يعرف من يكون، إنّه يعيش في فقر، لقد رأيت منزله. |
Karanlıkta, soğukta çığlıklar içinde, çığlıklar içinde, çığlıklar içinde yaşıyor... | Open Subtitles | يعيش في الظلام والبرودة والصراخ والصياح والصراخ |
Ama bu adam kuşku içinde yaşıyor ki siz de bu durumu iyi anlıyorsunuzdur. | Open Subtitles | فقط ذاك الرجل ما يزال يعيش في المجهول, والذي تعرفه جيدًا |
Devasa bir plastik balonun içinde yaşıyor. | Open Subtitles | يعيش في تلك الفقاعه البلاستيكية الضخمه |
Em, telefonumuz her çaldığında kusmak istiyoruz diye bu, herkes korku içinde yaşıyor demek olmuyor. | Open Subtitles | لمجرد أننا نريد التقيؤ كلما رنت هواتفنا فلا يعني هذا أن كل الآخرين يعيشون في خوف |
Kişi başına düşen gelir bakımından... ...Portekiz'le eşit olmasına rağmen... ...halkının büyük bir çoğunluğu... ...gerçekten sefalet içinde yaşıyor. | TED | الغالبية العظمى من شعبها يعيشون في حياة بائسة جـــــــداً على الرغم من دخل الفرد الذي على قدم المساواة مع دول البرتغال. |
Bir kâbusun içinde yaşıyor. | Open Subtitles | هي تعيش كابوساً. |
Bir kutunun içinde yaşıyor. | Open Subtitles | هي تعيش في علبة |
Efsaneye, göre savaşçının ruhu bu zırhın içinde yaşıyor. | Open Subtitles | حسناً، طبقاً للأسطورة، فإن روح الفارس الإسبلاندي تعيش داخل هذه الدرع |