Ne yazık ki böyle. İğrenç bir şey. Teşekkürler, Tanrım! | Open Subtitles | كما تعرفوا هذا الوضع محزن و مقرف و الحمد لله |
Son bir saatimi iğrenç bir serserl olduğunu düşünerek geçirdim. | Open Subtitles | أتعرف أنّني قضيتُ الساعة الأخيرة أفكّر في أنّكَ متشرّد مقرف |
İğrenç, doğum sancısı çeken kadınların bazen altına kaçırdıklarını biliyor muydun? | Open Subtitles | مقزز .. هل تعرفين ان المرأه في العمل أحيانا تتغوط ؟ |
İçimden,insanları tekrar tekrar öldürdüm, ölümlerini garaz ve kinden doğan iğrenç bir arzuyla. | Open Subtitles | بقلبي، قتلت الرجال مراراً وتكراراً، يتمنون وفاتهم برغبة مقرفة ولدت من الحقد والضغينة. |
Her ne olursa olsun, onun parfümünü sürmen baştan çıkarmaya çalışmaların iğrenç. | Open Subtitles | على كل حال ، ما تفعلينه مقرف تضعين عطرها ، تحاولين إغرائى |
Tanrım, iğrenç bir şey olmalı bu. Bir sabah farklı bir bedende uyanmak. | Open Subtitles | يإلهي , لا بد وانه مقرف أن تقومي يوماً ما في جسدٍ مختلف |
Seni, başka bir adamın sikine dokunurken düşünmek çok iğrenç geliyor. | Open Subtitles | أعني ، فقط أن اتخيلك تلمس قضيب رجل اخر هذا مقرف |
Ugh, tanrım, kendimi iğrenç hissediyorum. Gidip bir duş alacağım. | Open Subtitles | يا إلهي , أشعر بشعور مقرف يجب أن آخذ حماماً |
Kızın işi göze dikiş atmak yani. İğrenç bir şey. | Open Subtitles | تعلم، فهي تكسب رزقها من خياطة كرات العين، هذا مقرف. |
Onu uzun zamandır tanıdığın için mi yoksa iğrenç olduğu için mi iğrençti? | Open Subtitles | كان مقرف بسبب إنكِ تعرفيه منذُ وقت طويل ؟ أو لأنه هو مقرف |
Bence çoğumuz idrarın biraz iğrenç geldiğini kabul edebiliriz. | TED | الآن، أعتقد أن معظمنا يوافق على أن البول شيء مقزز قليلًا. |
Her aynaya bakışımda, farklı, iğrenç biri var. | Open Subtitles | كل مرة أنظر إلى المرآة أكون شخص مختلف، مقزز |
- Sana tüm hayatımı anlatmaya ihtiyacım var, öyle rezalet ki. - İğrenç. Sen iğrençsin. | Open Subtitles | احتاج ان اكلمك عن حياتي, حياتي فوضي انا مقزز |
Ve burası insanların kaka yapmalarına yardımcı olması için iğrenç tahıllar aldıkları yer. | Open Subtitles | وهذا هو المكان الذي يشتري منه الناس حبوب مقرفة كي تساعدهم في التغوط |
Şimdi iğrenç genelevdeki bir düzine köpek ve fahişeler milyoner oldu! | Open Subtitles | حفنة من الكلاب والعاهرات من بيوت البغاء القذرة أصبحوا الان مليونيرات |
Kendine güveni olmayan bir katil olmak iğrenç bir şey. | Open Subtitles | ان اقوم بقتل احد وانا غير واثق بنفسى شئ فظيع |
O kadar meşgulüm ki, İnsan Kaynaklarını gidip hastane görevlisi olarak ne kadar iğrenç, tacizci bir yaratık çalıştırdıklarını söyleyemeyeceğim. | Open Subtitles | مشغولة جدا في الحقيقة بحيث انه ليس لدي وقت كي اذهب الى وكالة المصادر البشرية واخبرهم اي مختلين ومثيرين للاشمئزاز |
Bebeğini besleyen şu kadına bir bak pis, iğrenç, bir kafe köşesinde. | Open Subtitles | انظر إلى هذه المرأة التي تطعم طفلها، بهذا اللحم الدهني الرخيص المقرف |
Ayaklarında parmakların olması gereken yerde, iğrenç, güdük, dört köşe uçlar vardır. | Open Subtitles | أقدامهم لها نهايات مربعة و بها جذوع مقززة بدلاً من أصابع القدم |
İğrenç herifin ona tecavüz edeceğini bildiren mesajından hemen sonra... | Open Subtitles | والتي لا بد انها على الألة بعد رسالة ذلك القذر |
Şeytanın işbirlikçilerinin perdeye boydan boya serdiği iğrenç pislikleri seyretmeye gidecekler. | Open Subtitles | ليتمرّغ في القذارة المقرفة ويُـفـــرّغ عـبر العالــم من قبل أنصار الشيطان |
Bu iğrenç ve nankör, ve bu benim şükürüm, eroinim, nefes alma sebebim. | Open Subtitles | هذا هو دوري، وهو قذر ولا أجد عليه شكرًا ولكني أعشقه عشقًا كبيرًا |
Belki bu sefer daha az iğrenç gelir diye tekrar tekrar bakıyorum. | Open Subtitles | إنني استمر بالنظر ليه مره اخرى مفكراً بانه سيكون أقل إثارة للإشمئزاز |
Ben de senin gibiydim; yüzme havuzu olan bir ev ve film yıldızları ile çıkma hayali kuruyordum ama gerçekten sıkıcı, pis ve iğrenç bir endüstri. | Open Subtitles | كنت مثلك، لقد حلمت بمنزل به حمّام سباحة، يثير نجوم السينما، ولكنه حقًا ممل، مقرف، هزلي، صناعة سيئة. |
Yazar bu sözcükleri, Birleşik Devletler'de bir yerde, rahat bir sandalyede oturmuş yazarken ben de bu tam aynı şeyi kilometrelerce ötede, iğrenç, pis bir barakada, Polonya'daki bir imha kampında öğrendim. | TED | وبينما صاغ المؤلف هذه الكلمات، كان جالسًا على كرسي مريح، في مكانٍ ما في الولايات المتحدة، تعلمت الدرس ذاته تمامًا على بعد أميال في ثُكنة قذرة ووسخة في معسكر إبادة في بولندا. |
Sonra Allah, ezeli bilgeliğiyle, bu gerçekten iğrenç şeyi yaptı. | Open Subtitles | ثم الله، في حكمته لانهائية، فعلت هذا الشيء حقاً الإجمالي. |