Tanrı aşkı ve gerçek inançla, tüm mucizelerin mümkün olduğunu göreceksin. | Open Subtitles | ستجدين أن بمحبة الإله و الإيمان الحقيقي كل أنواع المعجزاة ممكنة |
Tamam, tatlım. Bu gece hücrem inançla dolacak. | Open Subtitles | حسناّ يا عزيزتي، سأجلب الإيمان إلى زنزانتي الليلة وسأستمتع به |
Bu hikaye bu inançla ilgili bir hikaye. | Open Subtitles | هذه القصة واحدة من التى محدّدة بحبال الإيمان |
Acil iyimserlik sahip olduğumuz inançla oluşmuş olan bir engelin üstesinden gelmek için çabucak müdahale etme arzusudur. | TED | التفائل العاجل هو الرغبة للعمل فوراً لمواجهة مشكلة، مصحوبة بالإيمان بأننا لدينا أمل كبير في النجاح. |
İnançla tedavi eden birisini bulmak istiyorum, hastanede torunumu ziyaret edecek birisini, ona ellerini uzatacak, lösemisini tedavi edebilecek birisini. | Open Subtitles | أُريدُ أن أجدَ شخصاً يشفي بالإيمان شخصاً يذهب لحفيدي في المشفى و يضعُ يديهِ عليه، و يقضي على سرطان الدم نهائياً |
Dünya'nın bize ait olduğuna dair sarsılmaz inançla mı söylüyorsun? | Open Subtitles | انطلاقاً مِنْ إيمان لا يتزعزع بأنّ الأرض لنا؟ |
Efendim Baal'a inançla hizmet ediyorum, ve o yüzden söylediğim her şeyi kesin şüpheyle dinleyin. | Open Subtitles | أخدم سيدي بإخلاص, بال وبسبب ما سمعت مهما أقول هو شك مؤكد |
Sizden inançla bize katılmanızı istiyoruz. | Open Subtitles | اننا نريدكم ان تركبوا على متنها بثقة تامة |
Evet ama gerçek değeri ziyarete gelenlerin yüreğinde uyandırdığı gerçek inançla ölçülebilir. | Open Subtitles | نعم، ولكن لا يمكن تقدير قيمته الحقيقية إلا من الإيمان الحقيقي.. الذي يثيره في قلوب الحجاج الذين يأتون للزيارة |
İnançla ve Tanrının emriyle kendi başına yürüyecek. | Open Subtitles | سيرى بأنك تمشي بسبب الإيمان والإلهام وحدهما |
Tam bir inançla, ilahiler söyleyerek gitmiyorlar mıydı? | Open Subtitles | كانوا ذاهبين مع الإيمان الكامل يرددون الأناشيد والخطابات الدينية |
Ve bu inançla görevimizi algıladığımız ölçüde sonuna kadar sürdürmeliyiz. | Open Subtitles | وبهذا الإيمان يقودنا للنهاية وسنجرؤا على القيام بواجباتنا |
"Sadece cesaret ve inançla imkansızı gerçek kıldık. | Open Subtitles | بالقليل من الشجاعة و الإيمان جعلنا المستقبل يحدث |
O inandı. O inançla hepimizi buraya getirdi. | Open Subtitles | لقد آمن، وأحضرنا جميعًا هنا بالمقام الأول بسبب ذلك الإيمان |
80 kişilik güçlü bir ekip. Hepimiz aynı inançla hareket ediyoruz, ki bu, değişimin gerçekten mümkün olduğu inancıdır. | TED | وكلنا يقودنا نفس الإيمان أن التغيير ممكنٌ بالفعل . |
Lisedeyken, komşumun inançla tedavi ettiğini öğrendim, x-ray görüşüyle doğmuştu. | Open Subtitles | عندما كُنتُ في الثانوية، اكتشفتُ أنَ جيراني يشفونَ بالإيمان وُلدوا ببصرٍ حاد |
Ama inançla birlikte, kolay olan seçilir. | Open Subtitles | ،لكن بالإيمان يكون الخيار هو أسهل الأمرين |
İnançla alâkalı iman gücüyle alâkalı şeylerdi. | Open Subtitles | مسألة تتعلق بالإيمان. تتعلق بالقوة الروحية.. |
Mesele inançla değil DNA'mız ile ilgili. | Open Subtitles | حسنا , ليس الأمر متعلق بالإيمان بل بحمضنا النووي |
Bu, silahlarla değil, inançla yapılan bir savaş... ve senin inancın yeteri kadar güçlü değil. | Open Subtitles | إنها معركة إيمان .. وإيمانك ليس قوياً بما يكفي |
Evet, ama yalan olduğunu bildiğin bir inançla yaşayabilir misin? | Open Subtitles | أجل، وستعيشُ في كَنَفِ إيمان تعلمُ في قرارة نفك أنه أُكذوبه |
Karanlığın içinde olmak ve inançla hareket etmek arasında bir fark vardır. | Open Subtitles | هناك فارق بين الظلام والتصرف من إيمان |
Ama sen yaptın, inançla, şefkatle ve hiç tereddüt etmeden. | Open Subtitles | لكنكِ فعلتِ بإخلاص وعطف وبلا تردد |
Çok büyük bir inançla söyleyebilirim ki, ulusal otoritelerimiz satatükoyu korumak için bu beslenme biçimini gündemden ve tartışmalardan uzak tutuyorlar. | Open Subtitles | أستطيع قول ذلك بثقة كبيرة، و أن سلطاتنا الوطنيّة تستثني ببساطة الفهم الغذائي هذا من النقاش و الحوار |