İşte, iyimserliği basit bir kelime olarak kullanıyorum fakat gelin bunu daha geniş bir şekilde anlayalım. | TED | و هنا، فإنني أستخدم التفاؤل ككلمة بسيطة ولكن دعنا نفهمها بمعناها الواسع |
En son Obama'nın global finansal krizde iyimserliği tanıtması gibi... | TED | ومؤخراً قدم أوباما التفاؤل في خضم الأزمة المالية العالمية |
- İyimserlik. İyimserliği hatırlıyorum. - Bin yaşlarında falan olduğun için olmasın. | Open Subtitles | التفاؤل أتذكر التفاؤل ذلك لأنك تبلغين ألف سنة |
Sue'nun iyimserliği Mike'a bile dokunmuştu. | Open Subtitles | نعم.. تفاؤل سـو اثّر حتى في مايــك |
Sanırım üzerime Nathan'ın iyimserliği bulaşmış. | Open Subtitles | اعتقد ان تفاؤل نايثان اني شيء يحركني |
Kocamın iyimserliği en hayran bırakan özelliklerinden biridir. | Open Subtitles | تفائل زوجي هو احد خواص صفاته الأكثر إثارة للإعجاب |
Kocamın iyimserliği en hayran bırakan özelliklerinden biridir. | Open Subtitles | و يمكننا شراء لها واحد جديد تفائل زوجي هو احد خواص صفاته الأكثر إثارة للإعجاب |
İyimserliği ve umudur yansıtmaya çalışıyoruz, hatırladın mı? | Open Subtitles | نحن نحاول تمثيل الأمل و التفاؤل , أتتذكر؟ |
Birinin iyimserliği aşılamasına ihtiyacımız var. | Open Subtitles | شخص ما حصل لتوفير على القليل من التفاؤل. |
Birinin iyimserliği aşılamasına ihtiyacımız var. Buradaki kimsenin bunu yapmaya istekli olduğunu sanmıyordum. | Open Subtitles | على أحد منح قليل من التفاؤل ولا يبدو لي أن أحدًا هنا بوسعه ذلك. |
Bu inanılmaz iyimserliği nereden alıyorsun? | Open Subtitles | من أين لك بهذا التفاؤل غير القابل للتصديق؟ |
Peki bunu nasıl yaptık? Bizi karşı karşıya olmaktan ortaklığa götüren, milli ve yerel menfaatlerin evrensel ihtiyaçlar karşısında çok da farklı bir konumda olmadığını ve eğer bunu anlayabilirsek bunları bir araya getirebileceğimizi ve ahenkli bir şekilde kaynaştırabileceğimizi anlamamıza yardımcı olan dönüşümsel iyimserliği başkalarına aktararak. | TED | كيف قمنا بذلك؟ بواسطة حقن التفاؤل التحولي الذي سمح لنا بالتحول من المواجهة إلى التعاون، الذي سمح لنا بفهم أن المصالح الوطنية و المحلية ليستا بالضرورة متعارضتين مع حاجات العالم، و إننا لو فهمنا ذلك ، يمكن أن نضعهما معا و يمكن أن ندمجهما معا بشكل متناغم. |
Bunun için de, iyimserliği dile getirmen gerekiyor. | Open Subtitles | ولانجاز ذلك نريدك ان تظهري التفاؤل |
Monty'nin iyimserliği bulaşıcıydı. | Open Subtitles | سرعان ما انتشرت عدوى التفاؤل (التى تميز خطابات (مونتجمرى |
Amerika iş dünyasının şu iyimserliği yok mu. | Open Subtitles | تفاؤل الشركات الأمريكية |
İnsanoğlunun iyimserliği. | Open Subtitles | الأمل ... تفاؤل الإنسان الأزلي |
Bailey'nin bulaşıcı iyimserliği. | Open Subtitles | تفاؤل (بايلي) المعدي |
Onu dinleme, Johnny, ben iyimserliği severim. | Open Subtitles | لا تُنصت إليه، تفائل |