"kızmıştı" - ترجمة من تركي إلى عربي

• غاضباً
• غاضبا
• غضبت
• كانت غاضبة
• منزعجاً
• فغضب
• غاضب مني
• غضبا
• كانت غاضبه
• غاضبةً

Babam çok kızmıştı. Başımı her zaman derde soktun sen!
أبي كان غاضباً, لقد كنت تورطني دائما في المشاكل

Eski günlerde, Tanrı intikam peşindeydi ve çok kızmıştı.
حدث منذ زمن بعيد ان الله كان غاضباً وحاد المزاج

Elsa Greer ilişkilerini açıkladığında kızmıştı ama çok da fazla takmamıştı kafasına.
أفشت السر كان غاضباً ولكنه لم يكن قلقاً أكثر من اللازم

Yönetmen George Cukor, Brown'ın gidişine kızmıştı.
المخرج جورج كيوكر كان غاضبا من تسريح براون

Hatırlıyorum da bir keresinde çalıştığı beyaz kadına öylesine kızmıştı ki çikolatalı pastayı tuvalete götürüp--
‎اتذكر مرة انها غضبت بشدة ‎عند هذه المرأة البيضاء التي عملت لها ‎اخذت كعكة الشوكولاتة ‎ الى دورة المياه

Otobüsle şehri boydan boya geçmiştik. Annem çok kızmıştı.
ركبنا الحافلة خلال المدينة أمي كانت غاضبة جداً

Senin doğumunu hatırlıyorum. Baban çok kızmıştı.
أتذكر عندما ولدت والدك كان منزعجاً جداً

Bugün evde onu izlediği zaman çok kızmıştı.
كان غاضباً جداَ عندما شاهدها في ذلك الفيلم المنزلي اليوم ربما عليّ انجاز هذه المهمة

Kelly ondan ayrıldığında, çok kızmıştı.
لقد كان غاضباً للغاية حين قطعت علاقتها به

Buraya da bu yüzden gelmişti. Babam buna kızmıştı.
و لهذا اتى إلى هنا، أبي كان غاضباً لهذا السبب.

Şüpheli zaman çizelgesini ve yöntemini hızlandırdı. Daha hızlı hareket etti çünkü kızmıştı.
حسناً، قام المجرم إذاً بتعجيل جدوله الزمني وأسلوبه كان يتحرّك بسرعة لأنه كان غاضباً

O kadar kızmıştı ki;
لقد كان غاضباً جداً، لدرجة أني ظننته مجرد ممثل ؟

Tanıklık yapmadığım için Hank bana kızmıştı.
هانك كان غاضباً عليّ لأنني رفضت الإدلاء بشهادتي

O kızmıştı, ben de kızmıştım. Çok kızmıştım.
.لقد كان غاضباً و كذلك أنا .لقد كنتُ غاضباً جداً

Chuckie de ona kızmıştı çünkü yine haşat halde geri getirdi.
وتشاكي كان غاضبا منه لأنه أعادها محطمة ثانية

O.... çok sinirlenmişti.... benim mirasa girdiğimi duyunca çok kızmıştı.
إنه، إنه كان غاضبا جدا عندما كُتبت في الوصية

Kilise oğluma çok kızmıştı, çünkü bunun olacağını biliyordu ve onlara söylememişti.
غضبت الكنيسة غضباً شديداً من إبنى, لأنه كان يعلم أن هذا سيحدُث ولم يُخبِرهم.

Ondan ayrıldığımda o kadar kızmıştı ki neredeyse bir çatalı gözüme saplıyordu.
ثم عندما انفصلت عنها كانت غاضبة مني و لقد طعنتني في عيني بشوكة

Neden birisi öpüşmeye kızmıştı ki? ...
لماذا شخص ما سيكون منزعجاً بشأن القُبل.

İş anlaşmaları bozulmuştu da, kızmıştı.
فقد فشل عمل قاما به فغضب.

Onu en son gördüğümde bana çok kızmıştı.
لقد كان غاضب مني اخر مره قابلته.

Çiftçi çok kızmıştı, beni Bozeman'de öksüzler yurduna yolladı.
أستشاط المزارع غضبا منى , فأرسلنى الى ملجأ للايتام ببوزمان

Onu istediğime annem çok kızmıştı.
امي كانت غاضبه مني عندما اردته

Bana kızmıştı ve ben de bir ara vermek istedim.
لقد كانت غاضبةً مني وأنا فقط أردتُ فترةً من الإنفصال