(Kahkahalar) Günlerim yeni ırkçı profilim içinde geçebilirdi. (Kahkahalar) Bu Aryan dünyada bir pot kırarsam işte o başka bir şey olurdu. | TED | ضحك وودت ان اقضى ايام فى ملفى الشخصى العنصرى ضحك والتخطيط للعمل بالأرض الآرية كان شيئا اخر |
(Kahkahalar) Tebdil-i kıyafet hayatımda bir sürü farklı karakter gördüm, Milo Yiannopoulos, Richard Spencer ve David Duke gibi şöhretler. | TED | ضحك ولكن عندما ذهبت متخفيا وجدت بعض من الأشخاص نجوم مثل ميلو يانوبولوس ، ريتشارد سبنسر وديفيد ديوك. |
(Kahkahalar) İnanabiliyor musunuz, inanabiliyor musunuz, bazıları bunu saldırgan buluyor. | TED | ضحك الان هل تصدق ان بعض منهم يلقوا هجوما |
(Kahkahalar) (Alkışlar) Irkınız doğanın umrunda değil. Irk denen şey zaten insan yapısı. | TED | ضحك تصفيق ترى، الطبيعة لا تهتم عن عرقك هذا من صنع الإنسان. |
(Kahkahalar) Ama zamanda dokuzunca bloğa geldiğinizde, şu solunum yolunun sinsityal virüsünü görüyorsunuz. | TED | ضحك عندما تصل إلى الكتلة التاسعة ستلاحظ وجود فيروس المِخْلَوِيّ التَّنَفُّسِيّ |
(Kahkahalar) Ve özellikle o gün ne fena bir yenilgiye uğradığımı hatırlıyorum çünkü şimdi Albert'ın biraz önce yaptığını yapmak zorundayım, ağılda da bu kuzulardan 100 tane filan var | TED | ضحك وذكرت خصوصاً أن ما يبعث على السخرية هو انا في ذلك اليوم لانه كان يتوجب علي القيام بما قام به آلبرت وهناك مثل ١٠٠ من هذه الحملان في الحظيرة، |
(Kahkahalar) Fakat o anda söylediği dondurucu soğukta tekrar edilemez | TED | ضحك ولكن في تلك اللحظة، ما قاله لا يمكن أن يتكرر في الجزء الأسفل من ٤٨. |
(Kahkahalar) Eve sağlam dönmek istiyorsan o senin bileceğin iş. | TED | ضحك تريد الوصول إلى البيت على قيد الحياة، هذا راجعاً لك. |
(Kahkahalar) Ama iddia edeceğim şey, öykünme olmadan yapılan icadın vakit kaybı olduğudur. | TED | ضحك ولن أقترح أن يتم التجديد و التقليد دون مضيعة للوقت. |
(Kahkahalar) Ve son müdahelemiz, blokları hizalarını bozmak ve onları bir kabuk ile tutmaktı. | TED | ضحك وكانت هذه هي العملية النهائية , والذى تم باخذ هذة الكتل كما كانت تدفع مقابل كل حالة جيدة والتمسك بهم مع الجلد |
Tren istasyonuna geldiğinde Kahkahalar atıp kaşınarak, yapacak bir şey olması ne güzel diyen ihtiyar. | Open Subtitles | واحد الذي جاء راكبا في الخلف في محطة القطار ضحك وخدش، قائلا كم من الجيد ان يكون لديك شيء للقيام به |
(Kahkahalar) (Alkış) Bunun ne demek olduğunu anlayabilmeniz için kısa bir hikaye anlatacağım. | TED | (ضحك) (تصفيقات) سأخبركم قصة قصيرة لأبين لكم كيف كان هذا الأمر بالنسبة لي. |
(Kahkahalar) Arada bir kontrol odasına girme şansınız olur, orada düğmeleri istediğiniz gibi karıştırabilirsiniz. Bizim hikayemizde de olan bu. | TED | ( ضحك ) لكنك أحيانا عندما تستطيع الوصول لغرفة التحكم، حيث هناك الكثير من الفوضى والتليفونات. وهذا ما حدث هناك. |
(Kahkahalar) Ama ben buraya bu iki olayı anlatmak için gelmedim. | TED | (ضحك) ولكني لست هنا لكي اتشارك معكم القصص عن هذين الامرين |
(Kahkahalar) RG: Ama çok müşfik bir amcayım ben, çok müşfik. | TED | (ضحك) روفوس جريسكوم : انا عم حنون جداً .. وعطوف جداً |
(Kahkahalar) Ve kapatma düğmesi de yoktu, yani çok iyi değildi. | TED | (ضحك) ولم يكن هناك مفتاح إيقاف، لذا لم يكن جيداً جداً. |
diye sordu. (Kahkahalar) "Benim adım Bruce!" dedim ve hemen arkasından bayıldım. | TED | (ضحك) " انا بروس " هكذا قلت .. قبل أن يغمى علي |
(Kahkahalar) Vardığım ikinci sonuç ise hükümetlerin ya da şirketlerin bu konuyu bizim için çözmeyecekleri gerçeğiyle yüzleşmemiz gerektiği. | TED | (ضحك) أما الملاحظة الثانية أود تقديمها هي أننا بحاجة لمواجهة الحقيقة إن الحكومات والشركات لن تحل لنا هذه المشكلة. |
(Kahkahalar) Böylece Sovyetler Birliği döneminde Annem ile birlikte Rusyaya gittim. | TED | (ضحك) لذا ذهبت إلى روسيا، وكذلك والدتي على أيام الإتحاد السوفيتي. |
(Kahkahalar) Kızlarla suya gir, yağ lekeli keselerden hamburger keyfi. | TED | (ضحك) اذهبي للسباحة مع صديقاتك الفتيات وأكياس البرغر الملطخة بالشحوم. |
Çarşıda Kahkahalar, el ele tutuşmalar sana şarap doldurduğunda boynuna ufak bir öpücük. | Open Subtitles | الضحك فى السوق تشبّث الأيدى يداعبك فى رقبتك , عندما يسكب لكى النبيذ |
(Kahkahalar) Hayat her açıdan güzel ama ben arkamda bırakmadım. | TED | (ضَحك) بكل المقاييس، الحياة حقا، جيدة جدًا، ولكنني لم "اتأقلم". |
Tabii Kahkahalar şey içindi, göz yaşlarımızı saklamak için. Evet. | Open Subtitles | بالتاكيد كانت الضحكات تضحك لاخفاء الدموع |
Gelmiş geçmiş en iyi geceydi. Kahkahalar yağıyordu, aynı nisan yağmuru gibi. | Open Subtitles | لقد كانت أفضل لليلة على الإطلاق والضحك يجري مثل مطر شهر أبريل |
(Kahkahalar) (Alkışlar) Yalnızca ölü insanlar istenmeyen veya uygunsuz hislere kapılırlar. | TED | (ضحِك) (تصفيق) الموتى فقط لا تراودهم مشاعر غير مرغوبة أو مزعجة. |
Babamı cehenneme gönderirken de Kahkahalar atacağım. | Open Subtitles | وسأقتل أبي وأضحك بينما أفعل هذا |
Sadece insanlara gerçek ve sahte Kahkahalar dinlettik. | TED | عرضنا على الناس ضحكات حقيقية و أخرى مزيفة. |