ويكيبيديا

    "kanıtı" - ترجمة من تركي إلى عربي

    • إثبات
        
    • يثبت
        
    • دليل على
        
    • دليلاً
        
    • برهان
        
    • البرهان
        
    • تثبت
        
    • الإثبات
        
    • كدليل
        
    • الادلة
        
    • دليلا
        
    • أدلّة
        
    • الدليل على
        
    • ادله
        
    • دليلٌ
        
    - Gregg'in Bergstrom ve Dale'in ölüm emrini verdiğinin kanıtı. Open Subtitles إثبات بان جريج هو من دبر بقتل بيرجستورم و دايل.
    Onlar bir direniş örgütü değiller. Albay Kusakabe'yi öldürmeleri bunun kanıtı. Open Subtitles أولئك الناس ليسوا حتى من المقاومة قتلهم للعقيد كوساكاب يثبت ذلك
    Eloise Kurtz, birinin Danny'nin cinayetini ört bas ettiğinin kanıtı. Open Subtitles الويس كورتز دليل على ان شخص ما يغطى مقتل دانى.
    Tamam, operasyonumu taşımam için zaman verdiniz, ben de kanıtı. Open Subtitles حسناً, لقد أعطيتوني الوقت لأنقل لعبتي, و أنا أعطيتكم دليلاً
    Daha ne kanıtı istiyorsun? Open Subtitles وأنت آذيتَ ركبتَكَ. ماذا برهان أكثر تَحتاجُ؟
    Bunlar, evrendeki her şeyin Dünya'nın etrafında dönmediğinin ilk kanıtı olan 4 uyduydu. Open Subtitles هؤلاء كانوا أربعة أقمار البرهان الأول لأنه ليس كل شئ فـى الـكـوّن يـدور حــول الأرض
    Mükemmel tasarımı diğerlerinden geri kalmayan performansı ve parmak ısırtan zerafeti ile güzelliğin güçle buluşmasının kanıtı olarak bize sunuluyor. Open Subtitles تصميمها دقيق، خطوطها البسيطة القوية في آن واحد، وأناقتها الفريدة كل هذه الميزات تثبت
    Seninle sorgu odası dışında konuştuğumuzun tek kanıtı o kasetti. Open Subtitles هذا الشريط كان الإثبات الوحيد اننا تحدثنا خارج غرفة التحقيقات
    Peder Moore, bu kasedi doğaüstü şeylerin kanıtı olarak mı görüyorsunuz? Open Subtitles الأب مور، هل تؤمن بأن الشريط هو إثبات لشيء خارق للطبيعة؟
    Gözü pek Dedektif bir şeylerden şüphelenmişti ama elinde kanıtı yoktu. Open Subtitles شك المحقق المكتشف بجريمة قتل، لكنه لم يتم إثبات أي شيء.
    Yanlış. Bu korkunç bir şey. Bu onları vahşi doğada korumayı başaramadığımızın kanıtı. TED هذا مروع. فهو إثبات لفشلنا في الحفاظ عليهم في البرية.
    Papa Cenapları, bu keşfin, bir ilahi gücün varlığının bilimsel kanıtı olacağını düşünmüştü. Open Subtitles قد يثبت علميا وجود قوة إلهية. ويبدأ في رأب الصدع بين العلم والدين.
    Bak, bu bize zarar verebilecek şeyin sadece suçlularla savaşmak olmadığının bir kanıtı. Open Subtitles اصغي، هذا يثبت أنه يمكننا أن نتأذى في أشياء أخرى غير محاربة الجرائم
    Fakat bunun en büyük kanıtı olan aksanımı sığınakta yitirmişim. Open Subtitles ولكننى فقدت أى دليل على ذلك بفقدى للغة فى الملجأ
    Ne bir cinayet kanıtı ne de çocuktan bir iz var. Open Subtitles لا شيء. لا يوجد دليل على القتل. ولا إشارة على الصبي
    Bunun yanlış olduğunun kanıtı geri zekâlı oğlun değil mi? Open Subtitles أليس إبنك المتخلف، دليلاً كافياً بأن هذا الأمر ليس صائباً؟
    Marseilles'deki kanıtı Sydney'den önce bulursak şantajla o kart karşılığında Will'in masumiyetini ispatlayacak kanıtı önerebiliriz. Open Subtitles إذا نستعيد الدليل في مارسيليس قبل سدني، نحن يمكن أن نجبرها. برهان براءة الإرادة كبديل لمساعدتها
    Ama aradığın kanıtı bulamadın, Mulder. Open Subtitles أنت لم تحصل على البرهان بأنّك أردت، مولدر.
    Ayrıca, bunları benim uydurduğumu söyleyeceksiniz ama doğru söylediğime dair kanıtı sunduğumda bu durumdan siz zararlı çıkacaksınız. Open Subtitles ستخبرني أيضاً أنك صنعت كل هذه الإداعاءات لكن سوف أظهر المستندات التي تثبت هذا التعارض
    - Babam çok korkmuştu ve ben amcamın ofisine girip kanıtı bulacağımı biliyordum. Open Subtitles لقد كان والدي مرعوباً وكنت أعرف بأن باستطاعتي الدخول لمكتب عمي وإيجاد الإثبات
    Sayın Yargıç, bu bıçağın iki numaralı savunma kanıtı olarak kayıtlara geçmesini istiyorum. Open Subtitles حضرة القاضي اُريد أن توضع هذه السكّين كدليل دفاعي معترف من قبل الشاهد
    O tarihte bir önceki suçunu kanıtlayan hangi kanıtı buldunuz? Open Subtitles في ذلك التاريخ ما الادلة التي استعدتها من جرائمه السابقة؟
    Kutsal metinlere inanan bir dünyada evrim ve jeoloji yüzünden yaradılışa olan inançları sarsılan insanlar için büyük bir heyecan, bu kutsal metinlerin tarihsel olarak doğru olduğunun kanıtı. TED وحماس عظيم لعالم حيث أولئك الذين يؤمنون بالكتب المقدسة قد تمت زعزعة إيمانهم بالنشوء عن طريق التطور وعلم الأرض كان دليلا هنا على أن الكتب المقدسة كانت صحيحة تاريخيا.
    Onların müvekkilim aleyhine ne kadar kanıtı varsa, benim de kanıtım var. Open Subtitles أعرف أنّ هنالك أدلّة ضدّهم أكثر من الأدلة الّتي توجد ضدّ موكّلي
    Bunun kanıtı ise sadece bazı partilerde işe yarayan süper bir parti hilesidir. TED الدليل على ذلك خدعة كبيرة ومن المعترف به أن يعمل فقط مع بعض الأعداد
    - Ama bunlar kanıt. - Küçük kızıma olan sevgimin kanıtı. Open Subtitles بس دي ادله جريمه اه دي ادله اني بحب بنتي الصغيره
    Yeni çöken tünelin enkazı, 2002'de öldürülen bir kurbana ait kanıtı açığa çıkardı. Open Subtitles تحت أنقاض حادثة إنهيار النفق الحديثة ظهر دليلٌ مُتّصل بضحيّة قُتلت عام 2002

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد