- Gregg'in Bergstrom ve Dale'in ölüm emrini verdiğinin kanıtı. | Open Subtitles | إثبات بان جريج هو من دبر بقتل بيرجستورم و دايل. |
Onlar bir direniş örgütü değiller. Albay Kusakabe'yi öldürmeleri bunun kanıtı. | Open Subtitles | أولئك الناس ليسوا حتى من المقاومة قتلهم للعقيد كوساكاب يثبت ذلك |
Eloise Kurtz, birinin Danny'nin cinayetini ört bas ettiğinin kanıtı. | Open Subtitles | الويس كورتز دليل على ان شخص ما يغطى مقتل دانى. |
Tamam, operasyonumu taşımam için zaman verdiniz, ben de kanıtı. | Open Subtitles | حسناً, لقد أعطيتوني الوقت لأنقل لعبتي, و أنا أعطيتكم دليلاً |
Daha ne kanıtı istiyorsun? | Open Subtitles | وأنت آذيتَ ركبتَكَ. ماذا برهان أكثر تَحتاجُ؟ |
Bunlar, evrendeki her şeyin Dünya'nın etrafında dönmediğinin ilk kanıtı olan 4 uyduydu. | Open Subtitles | هؤلاء كانوا أربعة أقمار البرهان الأول لأنه ليس كل شئ فـى الـكـوّن يـدور حــول الأرض |
Mükemmel tasarımı diğerlerinden geri kalmayan performansı ve parmak ısırtan zerafeti ile güzelliğin güçle buluşmasının kanıtı olarak bize sunuluyor. | Open Subtitles | تصميمها دقيق، خطوطها البسيطة القوية في آن واحد، وأناقتها الفريدة كل هذه الميزات تثبت |
Seninle sorgu odası dışında konuştuğumuzun tek kanıtı o kasetti. | Open Subtitles | هذا الشريط كان الإثبات الوحيد اننا تحدثنا خارج غرفة التحقيقات |
Peder Moore, bu kasedi doğaüstü şeylerin kanıtı olarak mı görüyorsunuz? | Open Subtitles | الأب مور، هل تؤمن بأن الشريط هو إثبات لشيء خارق للطبيعة؟ |
Gözü pek Dedektif bir şeylerden şüphelenmişti ama elinde kanıtı yoktu. | Open Subtitles | شك المحقق المكتشف بجريمة قتل، لكنه لم يتم إثبات أي شيء. |
Yanlış. Bu korkunç bir şey. Bu onları vahşi doğada korumayı başaramadığımızın kanıtı. | TED | هذا مروع. فهو إثبات لفشلنا في الحفاظ عليهم في البرية. |
Papa Cenapları, bu keşfin, bir ilahi gücün varlığının bilimsel kanıtı olacağını düşünmüştü. | Open Subtitles | قد يثبت علميا وجود قوة إلهية. ويبدأ في رأب الصدع بين العلم والدين. |
Bak, bu bize zarar verebilecek şeyin sadece suçlularla savaşmak olmadığının bir kanıtı. | Open Subtitles | اصغي، هذا يثبت أنه يمكننا أن نتأذى في أشياء أخرى غير محاربة الجرائم |
Fakat bunun en büyük kanıtı olan aksanımı sığınakta yitirmişim. | Open Subtitles | ولكننى فقدت أى دليل على ذلك بفقدى للغة فى الملجأ |
Ne bir cinayet kanıtı ne de çocuktan bir iz var. | Open Subtitles | لا شيء. لا يوجد دليل على القتل. ولا إشارة على الصبي |
Bunun yanlış olduğunun kanıtı geri zekâlı oğlun değil mi? | Open Subtitles | أليس إبنك المتخلف، دليلاً كافياً بأن هذا الأمر ليس صائباً؟ |
Marseilles'deki kanıtı Sydney'den önce bulursak şantajla o kart karşılığında Will'in masumiyetini ispatlayacak kanıtı önerebiliriz. | Open Subtitles | إذا نستعيد الدليل في مارسيليس قبل سدني، نحن يمكن أن نجبرها. برهان براءة الإرادة كبديل لمساعدتها |
Ama aradığın kanıtı bulamadın, Mulder. | Open Subtitles | أنت لم تحصل على البرهان بأنّك أردت، مولدر. |
Ayrıca, bunları benim uydurduğumu söyleyeceksiniz ama doğru söylediğime dair kanıtı sunduğumda bu durumdan siz zararlı çıkacaksınız. | Open Subtitles | ستخبرني أيضاً أنك صنعت كل هذه الإداعاءات لكن سوف أظهر المستندات التي تثبت هذا التعارض |
- Babam çok korkmuştu ve ben amcamın ofisine girip kanıtı bulacağımı biliyordum. | Open Subtitles | لقد كان والدي مرعوباً وكنت أعرف بأن باستطاعتي الدخول لمكتب عمي وإيجاد الإثبات |
Sayın Yargıç, bu bıçağın iki numaralı savunma kanıtı olarak kayıtlara geçmesini istiyorum. | Open Subtitles | حضرة القاضي اُريد أن توضع هذه السكّين كدليل دفاعي معترف من قبل الشاهد |
O tarihte bir önceki suçunu kanıtlayan hangi kanıtı buldunuz? | Open Subtitles | في ذلك التاريخ ما الادلة التي استعدتها من جرائمه السابقة؟ |
Kutsal metinlere inanan bir dünyada evrim ve jeoloji yüzünden yaradılışa olan inançları sarsılan insanlar için büyük bir heyecan, bu kutsal metinlerin tarihsel olarak doğru olduğunun kanıtı. | TED | وحماس عظيم لعالم حيث أولئك الذين يؤمنون بالكتب المقدسة قد تمت زعزعة إيمانهم بالنشوء عن طريق التطور وعلم الأرض كان دليلا هنا على أن الكتب المقدسة كانت صحيحة تاريخيا. |
Onların müvekkilim aleyhine ne kadar kanıtı varsa, benim de kanıtım var. | Open Subtitles | أعرف أنّ هنالك أدلّة ضدّهم أكثر من الأدلة الّتي توجد ضدّ موكّلي |
Bunun kanıtı ise sadece bazı partilerde işe yarayan süper bir parti hilesidir. | TED | الدليل على ذلك خدعة كبيرة ومن المعترف به أن يعمل فقط مع بعض الأعداد |
- Ama bunlar kanıt. - Küçük kızıma olan sevgimin kanıtı. | Open Subtitles | بس دي ادله جريمه اه دي ادله اني بحب بنتي الصغيره |
Yeni çöken tünelin enkazı, 2002'de öldürülen bir kurbana ait kanıtı açığa çıkardı. | Open Subtitles | تحت أنقاض حادثة إنهيار النفق الحديثة ظهر دليلٌ مُتّصل بضحيّة قُتلت عام 2002 |