Şu an biz konuşurken, bu 170 ülkede insanlar dünyayı haritalandırıyorlar. | TED | إذاً، بينما نتحدث يخطط الناس العالم في هذه ال 170 دولة. |
Hiç komik değil. Ve biz telsizde konuşurken sen ses çıkaramazsın. Otur oraya. | Open Subtitles | هذا ليس مضحكاً ولا تتحدث بينما نحن نتحدث بالراديو ، والآن اجلس بالخلف |
Gerçekte, korumaların hâlâ donmuş durumda biz konuşurken ekibim kaçıyor. | Open Subtitles | في الواقع, حراسك مازالوا مجمدين وفريقي هرب بينما نحن نتكلم |
Sanırım onu tanıyorsunuz. Daha önce sizi onunla konuşurken gördüm. | Open Subtitles | أعتقد أنكِ يجب أن تعرفيها، لقد رأيتكِ تتحدثين معها مؤخراً |
Üzgünüm. konuşurken çokça tükürürüm. İnsanlar bunun için beni küçümserler. | Open Subtitles | آسف، انا ابصق كثيرا عندما اتحدث الناس يحتقرونني لهذا السبب |
Seni hiç konuşurken duymadım ve şimdi konuştuğunda beni kurtardığın için özür diliyorsun. | Open Subtitles | لا أظنني سمعتك تتكلم سابقاً وعندما تكلمت قلت لي إنك آسف لأنك أنقفذتني |
Firavun, biz burada konuşurken şu yerden bitme köleler "çıkış"ıyorlar. | Open Subtitles | أيها الفرعون، أولئك الرقيق يخططون لهجرة جماعية بينما نحن نتحدث |
Eminim biz konuşurken yüklü bir fidye yola çıkmıştır bile. | Open Subtitles | أراهن أن هناك فدية كبيرة فى الطريق بينما نحن نتحدث |
Aslında konuşurken bir yandan da bunu araştırıyorum. Tam şu anda. | Open Subtitles | حسنا ، أنا في الواقع أبحث في ذلك بينما نتحدث الآن |
Benden vazgeçen biyolojik annem hakkında konuşurken söylemeyi mi unuttum? | Open Subtitles | هل نسيت أنّ أذكر مؤخراً حينما كنا نتحدث عنأمّىبالولادةالتىتخلت عني.. |
Bir daha insanın içini acıtan konularda konuşurken iki kez düşün, olur mu? | Open Subtitles | لاحقاً, دعنا نتحدث عن ذلك شيء مؤلم حقاً الذي حدث لك مرة و |
Hâlâ baba oğul gibi konuşurken sana bir tavsiyede bulunabilir miyim? | Open Subtitles | أنظر، هل يمكننا فقط إعطائك نصيحة مادمنا نتكلم كأب إلى إبنه؟ |
Eğitim hakkımdı. Biz şu anda konuşurken, Afrika'da 3 milyon kız çocuğu bu sünnet geleneğine tabi olma riski altında. | TED | وفيما نحن نتكلم الآن، 3 مليون من الفتيات تتعرض لنفس مخاطر للذهاب من خلال هذا التشويه في أفريقيا. |
Lucy sen konuşurken insanlar parmaklarını şıklatsalar hoşuna gider miydi? | Open Subtitles | لوسي هل يعجبك عندما يصفق الناس بأصابعهم عندما تتحدثين ؟ |
Sean, ben Bayan Whyte'la konuşurken sen de ofisimize gidip araştırmaya başla. | Open Subtitles | شون، عد الى مكتبي وابدأ في البحث ريثما اتحدث الى الآنسة وايت |
Mesajlaşırken hiç kimse büyük harfler veya noktalamayı düşünmez ama konuşurken bunları düşünüyor musunuz ki? | TED | لا أحد يفكر في الإملاء أو علامات الترقيم عند ارسالها و مع ذلك ، هل تفكر في هذه الأمور عندما تتكلم ؟ |
Bu sabah aşağıya indiğimde bir masada oturmuş konuşurken gördüm ikisini. | Open Subtitles | عندما نَزلتُ هذا الصباحِ رَأيتُهم يَجْلسونَ في إحدى الطاولات ، يتحدثون |
Ben pisikiyatristimdün onu boş bir sandalye ile konuşurken gördüm | Open Subtitles | انا طبيب نفساني ورأيته امس يتكلم مع مع كرسي فارغ |
Bir dakika. Sen ayıyla konuşurken benim odada bulunmam yasak. | Open Subtitles | لحظة ، لا يسمح بتواجدي بالغرفة بينما تتحدث مع الدب |
Ne zaman ilişki yaşadığım iki güzel kadını birbiriyle konuşurken görsem hep aynı fantaziyi kurarım. | Open Subtitles | عندما أرى امرأتين جميلتين خضت معهما علاقة حميمة تتحدثان معاً يراودني حلم اليقظة ذاته |
Şimdi burada sizlerle konuşurken, bu soğuk ortamda harabeler arasında, buradaki kitle mezarların boşlukları, soğuk ve çamurlu sular doldururken, bu utanç verici olaylar anılarımıza kazınıyor. | Open Subtitles | بينما أتحدّث إليكم الماء البارد من المستنقعات والأطلال يملأ جوف المقابر الجماعية ماء بارد مُظْلِم كظلمة ذاكرتنا. |
Baş ağrılarından şikâyet ediyordu ama bu onu konuşurken gördüğüm nadir anlardan biriydi. | Open Subtitles | و كان يشتكي من الصداع و لكن كانت تلك أكثر مرة تحدثت معهُ |
Biz, bugün burada konuşurken, sahne arkasında bu yazıcı duruyordu. | TED | إذاً طوال حديثنا اليوم، كان في إمكانكم رؤية الطابعة هنا في الخلفية، وراء الكواليس. |
Evet, korku duyduğumu ve tehdit edildiğimi, politika konuşurken beni sorgulayan kişiyle aramızda tansiyonun yükseldiğini açıkça hatırlıyordum. | TED | نعم، وأتذكر بوضوح شعور الخوف من التعرض للتهديد، والتوتر الناشئ بيني وبين المحقق عندما تحدثنا عن السياسة. |
Kurallar şöyle. Habercilerle konuşurken aklınızdan geçen her şeyi söyleyemezsiniz. | Open Subtitles | إليكم القوانين عندما تتحدثون إلى الصحفيين لا تعطوهم أشياء محددة |
Quyen'in dün burada prostat kanseri hakkında konuşurken, aksi bir özellikten bahsettiğini duyduk. | TED | استمعنا أمس هنا إلى كوين يتحدّث عن الآثار السلبية لعلاج سرطان البروستاتا. |