Ailem Uganda'nın başkenti olan Kampala'ya yerleşmiş sürekli bir mülteci göçüne katıldı. | TED | انضمت عائلتي لنُزوح منظم من اللاجئين والتى استقرت في عاصمة أوغندا، كامبالا. |
Şuna derinden inanıyorum ki terörizme neden olan şey mülteci hareketliliği değil. | TED | وأنا أؤمن كليّا بأنه ليست حركة اللاجئين هي من تسببت في الإرهاب. |
Birçok mülteci Arap hattina varmak için uzun yürüyüslerde öldü. | Open Subtitles | العديد من اللاجئين ماتوا أثناء المشي الطويل إلى الخطوط العربية |
Striptiz kulüpleri öğle vaktinde mülteci kamplarından bile daha umutsuzdur. | Open Subtitles | وقت الغداء في الملهى يبدو كمخيم لاجئين مع أمل أقل. |
Sadece son 3 yıl içinde, 12.000'den fazla mülteci hayatını kaybetti. | TED | خلال الثلاث سنوات الماضية فقط، فقد أكثر من 12000 لاجئ حياته. |
Evim mülteci kampına dönmüş, karım kayıp, kimse nerede olduğunu bilmiyor. | Open Subtitles | أصبح بيتي معسكراً للاجئين وزوجتي إختفت لاأحد بالبلدة يعرف أين هي |
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin gerçekleşmesi ihtimalinin düşük olduğunu düşündüğü mülteci dönüşü büyük çapta gerçekleşti. | TED | فقد عاد اللاجئون والذي ظنت الهيئة العليا لشؤون اللاجئين انه لن يحدث على الاطلاق ولكنه حدث وبنطاق واسع |
Beşinci sınıftayken bir öğrenci bana, ailemin mülteci olup olmadığını sordu. | TED | عندما كنت في الصف الخامس، سألني أحد الطلاب ما إذا كان أفراد عائلتي من اللاجئين. |
Ve ben ayrıca bir çok Vietnamlı mülteci olduğunu öğrendim. Izdırap içinde Katolik kilisesinde toplanıyorlardı. Tüm bina tamamen tahrip olmuştu. | TED | وأيضا كان هناك العديد من اللاجئين الفيتناميين يعانون و متجمعون في كنيسة كاثوليكية لقد دمرت الكنيسة بالكامر |
Bu umudumu yitirmeye başladığım zamandı ve Kakuma mülteci kampına dönmekten başka bir şey istemedim. | TED | هنا بدأت أفقد الأمل، ورغبت فقط في العودة لكاكوما، لمخيم اللاجئين. |
Benim hikayem tam burada, Kakuma mülteci kampında, bir umut yerinde başladı. | TED | بدأت قصتي من هنا في مخيم اللاجئين بكاكوما. مكان مليء بالأمل. |
En tedirgin edicisiyse Suriyeli mülteci çocukların, yalnızca %20'si, Lübnan'da eğitim görüyor. | TED | وأكثر ما يقلق هو أن عشرين بالمئة فقط من اللاجئين السوريين الأطفال يرتادون المدارس في لبنان. |
6 yaşından 12 yaşına kadar yedi farklı ülkede yaşadım, bir mülteci kampından diğerine giderken birileri tarafından istenenler olmayı umarak. | TED | من سن السادسة إلى الثانية عشرة، عشتُ في سبعة بلدان مختلفة، متنقلةً من مخيم لاجئين لآخر، على أمل أن يُصبح مرغوباً بنا. |
Ama bir mülteci kamp yerine indim, bir milyon mülteci barındıran 40 tane kamp vardı ve biz sadece 6 doktorduk! | TED | لكني وصلت في منطقة لاجئين في مكان يحتوي على مليون لاجئ في 40 مخيما و هنالك نحن فقط 6 أطباء. |
Bu nedenle insanlar komşu ülkelere kaçmaya devam ediyorlar, ve biz onlara çölün ortasında mülteci kampları kuruyoruz. | TED | لذلك يستمر الناس بالفرار للبلدان المجاورة، ونحن نبني لهم مخيمات لاجئين في الصحراء. |
Kendi nüfusu 4 milyon olmakla birlikte, 1 milyon Suriyeli mülteci barındırıyor. | TED | إنه بلد يضم أربعة ملايين مواطن فقط، ومليون لاجئ سوري يعيشون هناك. |
Bir mülteci veya ev içi istismardan kaçan birileri olabilirler. | TED | يمكن أن يكون هنالك لاجئ أو هارب من العنف المنزلي. |
Ama, BM'den tarafından düzenlenen mülteci kampındaki... ...sığınağı görünce çok şaşırdım. | TED | ولكن فوجئت حين نظرت إلى المأوى، ومخيم للاجئين الذي نظمته الأمم المتحدة. |
Acı bir şekilde farkındaydım ki, 24 yaşında, bir kez daha, bir mülteci, bir göçmen ve öteki oluyordum ve bu sefer temelli. | TED | وفي سن ال24 أدركت على نحو مؤلم أنني أصبحت لاجئة ومهاجرة وأنتمي إلى الآخر مرة أخرى، وبشكل دائم |
Mesela Irak Savaşı, alttaki mavi çizgiden görebileceğiniz gibi bir milyondan fazla mülteci şehirlere giriş yapıyor. | TED | كانت حرب العراق، وكما ترون عند ذلك الخط الأزرق في الأسفل، نزح أكثر من مليون لاجىء نحو المدن. |
Karaya ayak basan hiçbir mülteci bir daha denize yaklaşmaz. | Open Subtitles | حسناً لا لاجيء وصل إلى أرض جافة سوف يقترب من المياه ثانيةً |
mülteci grubunda, işlemlerini Bill'in yaptığı bir kadın var. Sanırım onunla konuşman gerek. | Open Subtitles | هناك امراءة من مجموعة الاجئين تعالج , اعتقد انه يجب ان تتحدث اليها |
Bu insanların birçoğu, yaklaşık 40 milyonu kendi ülkelerinde kalıyorlar, ama 25 milyonu mülteci oluyor. | TED | أغلب هؤلاء الناس، حوالي 40 مليون، يظلون في أوطانهم، لكن 25 مليون منهم هم لاجئون. |
Avustralya'daki mülteci sorunu öyle politikleştirildi ki insaniyetini yitirdi. | TED | قضية طالبي اللجوء في أستراليا تم تسيسها بشكل كبير حيث فقدت طابعها الإنساني. |
Benim için değil, bir kız için. Bir mülteci. | Open Subtitles | ليس لي بل لفتاة، نازحة |
Girişimlerin mülteci çalışmaları tarafından oluşturulduğunu herkesten daha iyi biliyorum. | TED | أنا أعرف أفضل من أي شخص أن المبادرات التي أنشأها اللاجئون تعمل. |
sehir mülteci kayniyor majesteleri, savastan kaçiyorlar. Kalacak yer bulunamiyor. | Open Subtitles | المدينة تعج باللاجئين جلالتكِ، هاربون من الحرب، وليس لدينا مكان لاستضافتهم |
İnsan ticareti teriminin ortaya atılma şekli belgesiz mülteci seks işçilerinin bu işe zorlandığını ima ediyor. | TED | الطريقة التي تم طرحها فيما يخص مصطلح الاتجار يوحى ذلك بأن جميع المهاجرين غير الشرعيين يجبرون على احتراف الجنس. |
"mülteci" ve "Göçmen" terimleri konusunda konusunda yaşanan karışıklığı biraz açalım. | TED | يوجد الكثير من اللغط بشأن الفرق بين المصطلحين "المهاجر" و "اللاجئ". |