İletişim kurmak isteyen iki kişi için tek yolun onları manipüle etmek isteyen üçüncü bir tarafın finanse edilmesi olan bir toplumda yaşayamayız. | TED | لا يمكننا الحصول على مجتمع يكون فيه إذا ما أراد شخصان التواصل، يكون فقط من خلال وعبر تمويل شخص ثالث يريد التلاعب بهم. |
Giambattista della Porta, 16. yüzyılda yaşamış bir Neopolitan bilgin, doğal dünyayı inceleyip araştırmış ve nasıl manipüle edilebileceğini görmüş. | TED | جيامباتيستا ديلا بورتا، عالم نابولي في القرن السادس عشر، اختبر ودرس العالم الطبيعي ورأى كيف يمكن أن يتم التلاعب به. |
Açıkçası, benim bu kadar kolay manipüle edilebileceğimi düşünmene alındım. | Open Subtitles | بصراحة، شعرتُ بالأهانة لأنكَ تظن أنهُ من السهل التلاعب بي |
Sana kendini nasıl hissettirdiğini Will Shuester'a söylemelisin ve halka açık bir yerde olsun ki, kaçamasın ve seni manipüle edemesin. | Open Subtitles | عليكي أن تجعلي ويل شيستر يعلم كيف جعلكي تشعرين و في مكان عام حتى لا يستطيع الهرب و هو لن يتلاعب بكي |
Peki ya toplumlar tarafından manipüle edilen veya üretilen uyaranlar? | Open Subtitles | ماذا عن المحفزات التي تصنعها المجتمعات أو تتلاعب بها ؟ |
Bana kilisenin, bu adamların ceza almamaları... için sistemi manipüle ettiğini gösterin. | Open Subtitles | أرني أن الكنيسة تلاعبت بالنظام كي لا يتعرض هؤلاء الرجال إلى التهم |
Sizi manipüle etmeye çalışmıyordum ama o denizaltının yerini öğrenmem gerekiyordu. | Open Subtitles | ،لم أكن أحاول التلاعب بك لكنّي إحتجت لمعرفة أين تلك الغواصة |
Üst düzey bir istihbarat subayı uyduları manipüle etmeye çalışıyordu. | Open Subtitles | اكتشفنا ضابط مخابرات رفيع المستوى كان يحاول التلاعب بالأقمار الصناعية. |
Bize hayat veren sıvıyı emsali görülmemiş bir şekilde manipüle edebiliyoruz. Ve bu da bize bir sorumluluk yüklemektedir. | TED | نستطيع التلاعب ببلازما الحياة بقوة غير مسبوقة. وذلك يضع على عاتقنا مسؤولية. |
Vücudum tıpkı özgüvenim gibi eleştirildi, manipüle edildi ve beni anlamayan insanlarca kontrol edildi. | TED | تم اختيار جسدي على حدة مثلما حدث بثقتي، كما وقع التلاعب والتحكم به من قبل الذين لا يفهمونه. |
Bu tür algoritmalara sahip olduğunuzda da hükümet gibi dış bir sistem sizin kararlarınızı tahmin edebilir, ayrıca duygularınızı manipüle edebilir. | TED | وبمجرد الحصول على هذه الخوارزميات، فلا يستطيع نظام خارجي، مثل الحكومة، أن يتنبأ بقراراتي فحسب، بل يمكنه أيضًا التلاعب بمشاعري وعواطفي. |
Ve birisi duygularınızı etkili bir şekilde manipüle edebiliyorsa demokrasi yalnızca bir kukla gösterisinden ibaret olur. | TED | وإذا تمكن شخص ما من التلاعب بعواطفكم بشكل فعال ستصبح الديموقراطية عرض عرائس عاطفي. |
Esas fikir: insan duygularını manipüle etmek. | TED | إذا الفكرة هي التلاعب بالمشاعر الإنسانية. |
onları manipüle etmesini sağladık. 3B veri setleriyle de manipüle edip işbirliği yapabilirsiniz, böylece onlara el hareketleri yapabilir ve manipüle edebilirsiniz. | TED | ويُمكنك أيضاً التلاعب والتحكم بمجموعات البيانات الثلاثية الأبعاد كذلك، حتى يمكنك أن توميء لها وكذلك أن تتلاعب بها. |
Beyaz Saray avukatı direkt olarak Oval Ofisten emir gelmedikçe tanık ifadelerini manipüle etmeye çalışamaz. | Open Subtitles | مستشار البيت الأبيض لما كان يتلاعب. بشهادة ما، دون توجيه صريح من المكتب البيضاوي |
Ve sonunda Aşağıya doğru inen bir sarmala girdik, çünkü herkes bizi manipüle ediyordu, sonunda herkesle savaşır olduk. | Open Subtitles | وفي النهاية وجدنا أنفسنا في حلزونة تجذبنا إلى أسفل ولأن الجميع كان يتلاعب بنا انتهينا إلى محاربة الجميع |
Ne kadar iyi bir anne olduğum hakkındaki tüm o uydurma iltifatlarınla sen beni manipüle ettin. | Open Subtitles | أنت تلاعبت بي مع كل هذه التعليقات الفارغة عن كوني أماً صالحة |
Şimdiden erkekleri üçüncü sınıf çocuğu kadar manipüle edebiliyorsun. | Open Subtitles | أنت تتلاعبين منذ الان بالرجال ووصلت الى المستوى الثالث |
Olan biteni manipüle ve kontrol etmek için her şeyi yaparlar. | Open Subtitles | لا يتوانون عن فعل أي شيء للتلاعب والسيطرة على ما حولهم. |
Nikotin eklemeseler de, açıkça manipüle ediyorlar. | Open Subtitles | ليس بإضافة النيكوتين ولكن بالتلاعب في الكمية |
Siz ikinizi böyle manipüle etmeyi denememeliydim. | Open Subtitles | .. أنا لم يجب أن أتلاعب . بكما كما فعلت .. |
Açıkça beni manipüle ettin. | Open Subtitles | أنتِ من الواضح بأنكِ تلاعبتي بي |
İşçilerinden çaldı, sonra da hapisten hafif bir ceza ile kurtulmak için sistemi manipüle etti. | Open Subtitles | لقد سرق من موظّفيه ، ثم تلاعبَ بالنظام للهروب من حياة السجن بأخفّ العقوبات |
Macar bir milyarder ve yardımsever, internetteki bazı komplo teorisyenlerine göre ise George Soros küreselci bir öcü, bütün dünya politikasını gizlice manipüle eden birkaç elitten biri. | TED | إنه من دولة المجر وكريم محب للخير. وبالنسبة إلى بعض المتآمرين عبر الإنترنت، يعد جورج سوروس مناصرًا للعولمة ومصدر رعب، وواحدًا من النخبة الذين يتلاعبون سرًا بالشؤون العالمية. |
manipüle ediyor. | Open Subtitles | لكنه يكذب إنه يتحايل |
Öyle ki inFORM'u kullanarak nesnelere ekrandan erişebilir ve uzaktan manipüle edebilirsiniz. | TED | ولذلك فباستخدام البرمجية المعلوماتية نستطيع الوصول من الشاشة والتلاعب بالأشياء عن بعد. |