Benim sadece yemek sofrasında bir iskemlem varken onun mecliste var. | Open Subtitles | ومقعد في البرلمان كما قلت واحد في بلدي مائدة العشاء الخاص. |
mecliste büyük çoğunlukta İslamcı gruplar yer almıştı, ayaklanmayı başlatan genç liberaller değil. | TED | الإسلاميون وليس الليبراليون الشباب الذين أشعلوا فتيل الثورة، فازوا بالأغلبية في البرلمان. |
mecliste de böyle, İngiliz parlamentosunda da kesinlikle böyle. | TED | وهذا صحيح في الإجتماعات الرسمية، وهو بالتأكيد صحيح في البرلمان البريطاني. |
İşte şu anda mecliste iki yasa tasarısı var. | TED | حسنا، هناك مشروعا قانونين في الكونغرس الآن. |
Bu sayede bizim için bu sonuçlarla temsilcilerimizin mecliste verdikleri oyları kıyaslamak çok kolay bir hale geldi | TED | يصبح الأمر غاية في السهولة للمقارنة بين هذه النتائج وكيف يقوم ممثلونا بالتصويت في الكونغرس |
Zorlamayla da olsa, yem, oluşturulan ulusal mecliste milletvekiliyim. | Open Subtitles | نظراً للظروف القهرية , نائب الجمعية الوطنية التي تأسست مؤخراً |
Savaşa karşı oy kullanırsan mecliste çoğu kişi seninle aynı oyu verecek. | Open Subtitles | وإن كنت تعارض الحرب فسيصوت الآخرون في الحكومة معك |
Sizi uyarıyorum: polisin zorbaca metodları hakkında mecliste soruşturma başlatacağım. | Open Subtitles | أحذرك ، فبأمكانى أثارة سؤال فى البرلمان عن سلوك الشرطه المشين |
Ama Fas'ın kumlarında değil, mecliste savaşılacaktır. | Open Subtitles | لكنهم لن يهزموا على رمال صحراء المغرب ولكن على أرض البرلمان |
- Şu anda mecliste görüşülüyor. | Open Subtitles | حاليًا، هذه السياسة يُجرى تنفيذها في البرلمان. |
Ama muhtemelen en zor kısım yöneticileri ikna etmekti -- mecliste tartışılan bir meselede -- genç kadın bir cerrahın ülkesine öncülük etmesi konusunda fırsat verilmesi. | TED | لكن أكثر الأمور صعوبة كان إقناع المنظمين بأمر كان ما يزال محل جدال في البرلمان وهو أن جرّاحة شابة يمكن أن تمنح الفرصة لتقود بلادها نحو الريادة. |
2015 Aralık ayındaki o günü hiç unutmayacağım, mecliste gururla durdum ve şu sözleri haykırdım: ''Bilime açılan savaş sona ermiştir.'' | TED | لن أنسى أبدًا ذلك اليوم في ديسمبر 2015 عندما وقفت بفخر في البرلمان وأعلنت، "الحرب على العلوم انتهت الآن." |
mecliste, iki ebeveynin de çalıştığı modern aile için savaş veriyoruz. | Open Subtitles | في البرلمان حاربنا من اجل العائلة المتحضرة ...حيث يعمل الزوجان |
Komisyonun, mecliste ve Teksas'ta yürütülen araştırmalara bir son vermesi bekleniyor. | Open Subtitles | ويتوقع أن تتناول عدة استفسارات في الكونغرس وتكساس |
Sanırım mecliste, bazı insanlara yardımcı oluyorum. | Open Subtitles | أعتقد استطعت مساعدة بعض الناس في الكونغرس. |
İnsanlar olgunluk arıyor, mecliste yetişkinlerin olmasını istiyorlar. | Open Subtitles | و الناس تود النضج و ترغب بالبالغين في الكونغرس |
mecliste yaptığım şeylerin bir listesini göstermek isterdim, ama sadece 15 dakikamız var... | Open Subtitles | كنت لأحب أن أزودكَ بقائمة بكل الأمور التي قمت بها في الكونغرس ولكن لدينا 15 دقيقة.. |
Saint-Denis bölgesi milletvekili... devamlı olarak, bu mecliste bulunmayacak... | Open Subtitles | سيدي الرئيس النائب عن ضاحية (القديس دنيس) سيغيب عن هذه الجمعية للأبد |
Sayın başkan, Château Thierry bölgesi milletvekili... doktorun söylediği üzere, 3 ay bu mecliste bulunamayacak. | Open Subtitles | سيدي الرئيس النائب عن قلعة (تيري) سيغيب عن الجمعية لمدة ثلاثة شهور، كما قال الطبيب |
Onlara... yeni mecliste yer teklif ediyor. | Open Subtitles | يعرض عليهم مناصب سلطة في الحكومة الجديدة |
Bir gün bankayı yöneteceksem mecliste deneyim kazanmalıyım. | Open Subtitles | لو كنتُ سأدير المصرف في يومًا ما إذًا فقد حان الوقت حتى أحصل على خبرة أكثر عملية في الحكومة |
Siz, mecliste bir konuşma yapmamı sağlayabilirsiniz, değil mi? | Open Subtitles | وأنت بإمكانك التنسيق لي كي أتحدث في مجلس الشورى |
Bana anlattıklarına göre, mecliste biz her ne istersek isteyelim, verilmesini sağlayan bir komplo ekibi var. | Open Subtitles | بقدر الذي أخبرتني به يبدو أن هناك مؤامرة شريرة بين الكيريا الهدف كان أن يعطونا كل شيء أردناه |