Sadece muhabbet ettik. Saklayacak bir şeyim yok. | Open Subtitles | لقد كانت مجرد محادثة ليس لديّ شيئ أخفيه. |
Bunun için 133 yılı atlayıp geldim. Birazcık muhabbet seni öldürür mü? | Open Subtitles | أنا أتنقل منذ 133سنة هل يقتلك اجراء محادثة معي ؟ |
Eğer her yer gibiyse, iyi bir terbiye ve düzgün muhabbet. | Open Subtitles | حسناً مثل كل الأماكن الآخرى أخلاقٌ جيدة و بعض المحادثة اللائقة |
derim, ya da mezun olduğun üniversite veya iş, ve ben bunun hakkında muhabbet edecek kadar bir şeyler bilirim. | TED | او مدرستك أو وظيفك، وأنا أعرف شيئا قليلاً فقط عن هذا الموضوع، ما يكفي لجعل المحادثة تبدأ |
Bir kaç kasiyerle muhabbet ettim. Cuma gecesi en yoğun zaman. | Open Subtitles | تبادلتُ أطراف الحديث مع بعض المحاسبين ليلة الجمعة هي الأكثر ازدحاماً |
Neyse söyle bakalım benim için onunla ufak bir muhabbet eder misin? | Open Subtitles | نعم , أريد طلب معروف لأجلي هل تمانع , الدردشة معها ؟ |
Yani o arkadaşınızla muhabbet ettiğinizde, ABD hükûmeti bu bilgiyi kaydediyor olabilir. | TED | وما يعنيه ذلك هو أنكم متى أجريتم حديث مع هذا الصديق، فربما تجمع حكومة الولايات الأمريكية هذه المعلومات. |
Bana kendi yalnızlığında insanlarla artık muhabbet etmeyen suskun bir insan olduğu söylendi. | Open Subtitles | قيل لي أنه كان رجلاً قليل الكلام، في عزلته في منظمة الصحة العالمية، والآن ليس كثيراً في محادثة مع البشر. |
En azından sen ve ben güzel bir muhabbet kurabiliriz. | Open Subtitles | على الأقل أنا وأنت يمكننا أن نجري محادثة لائقة فيما بيننا |
Arkadaşınızla biraz muhabbet etmek hatta bir sonuca ulaşabilmek güzel olabilirdi ama maalesef olmadı. | Open Subtitles | كان من دواعى سرورى ان احصل على محادثة مع صديقك ولكننى , كنت سأحصل على قصة خيالية او اثنين منه |
Bu rahatlamayı sağlayan, Tom'un, bu "Tom olmayan" tuhaf, harici mahluk ile arasındaki tuhaf, garip, şaşılası muhabbet olabilir. | TED | قد يكون هذا النوع من التعاون الشاذ العجيب، نوع من المحادثة بين توم والغريب، شئ خارجي لم يكن هو توم. |
Yemeğini bitir. Güzel bir muhabbet değil Belki kanar bile | Open Subtitles | انتهوا من تناول الغذاء المحادثة ليست لطيفة |
Utandığının ve muhabbet kuramadığının farkındayım. | Open Subtitles | أعرف أنّك شخص خجول. لذا، لا حاجة خوض المحادثة معهن. |
Kısa süreli de olsa muhabbet edip keyifli dakikalar geçiriyoruz. | Open Subtitles | نتبادل الحديث وننسجم سوية حتى ولو كان ذلك لفترة قصيرة |
Taşımanın listede yaklaşık olarak ikinci sırada olduğunu fark edeceksiniz fakat bu bizim hakkında en fazla duyduğumuz muhabbet. | TED | ستلاحظ أن النقل وهو نوعاً ما يأتي في المرتبة الثانية لتلك القائمة، إلا أنه ذلك الحديث الذي نسمع عنه دائماً. |
Acaba şu mesleki ilişkimiz bittiğinde seni sadece kişisel olarak yemeğe dansa veya sırf muhabbet etmeye davet edebilir miyim? | Open Subtitles | هل تعتقدى, انه عندما ينتهى هذا العمل, أيمكننى دعوتك على العشاء وللرقص, و الحديث بصفة شخصية بحتة ؟ |
Harika yani muhabbet etmeye gelebilir mi? - JT rahatla. | Open Subtitles | عظيم، إذن هل تأتي إلى هنا الآن لمجرد الدردشة وحسب؟ |
Şarap, peynir ve eskiyi yad eden bol gürültülü ve neşeli bir muhabbet. | Open Subtitles | نبيذ، جبن، حديث عن الأيام السالفة، مشاركة حكايات طريفة عن الماضي الجميل. |
Ama ne zaman bana akşam yemeğinde şiirler okumaya başladı... ve ardından biraz muhabbet ettik, Tatlım 'O yola hiç çıkmayalım' dedim. | Open Subtitles | و لكنه بعد ذلك قام بقراءة قصائده الشعرية لي و دعوتى لتناول العشاء و ما إلى ذلك, و ما كان مِني إلا تغيير مجرى الحوار |
- Maksat muhabbet olsun. | Open Subtitles | أتريد التحدث عن التصميم الداخلى؟ هذه دردشة |
Yeni danışmanımızla muhabbet etmişsin demek. | Open Subtitles | علمت أنّك كنت تدردش مع موظفة الاستقبال الجديدة. |
Beni bilgisayar başına kelepçelerken pek muhabbet edemedik. | Open Subtitles | انها ليست مثل كان لدينا الكثير من القلب إلى القلب المحادثات في حين أنهم قيدوا يدي إلى جهاز كمبيوتر. |
Hani bilirsin ya, buluşma gibi, Sadece sabahları aramam. Yemek, muhabbet... | Open Subtitles | أتعرف, كمواعدة, ولكن لا أتصل بالصباح عشاء, حوار.. |
Evet, sen sadece ufak bir muhabbet yapacaksın. | Open Subtitles | أجل، سوف تقوم بإجراء مُحادثة بسيطة فحسب. |
Bence işler iyi gidiyordu. Çok güzel muhabbet ediyorduk. | Open Subtitles | أعتقد أن الأمر كان يسير كما يرام، كنا نتبادل حديثاً جميلاً. |
Tekrardan, akşam çok güzeldi, süper muhabbet ettik dahası; gece bende kaldı. | Open Subtitles | مجدداً , الموعد كان رائعاً جداً لقد تحدثنا محادثه رائعه جداً ومليئه بإفشاء كل شيء |
Her arayışımda, sekreteriyle 20 dakika boyunca muhabbet etmek zorunda kalıyorum. | Open Subtitles | كلما إتصلت، علي أن أدردش مع مساعدتها لمدة ثلث ساعة |
"Oradaki benle oturup muhabbet edebilir miyim?" | Open Subtitles | أو هل يمكنني الجلوس والقيام بمحادثة مع نفسي؟ |