Hayata şeyinle bakman beni hiç ilgilendirmez ama Tiina mutluluğu hak eden biridir. | Open Subtitles | لا يهمني إذا كنت تعتقد أن لديكم ديك ، ولكن تينا تستحق السعادة. |
Tam aşkı, mutluluğu ve güveni bulmaya başlamışken bunlar olmak zorunda mıydı ? | Open Subtitles | هكذا عندما بدأت أسلك درب السعادة والأمان وأرى الحب يحصل هذا الآن ؟ |
Bazen mutluluğu ararken, hayatın ne anlama geldiği hakkında kafa yorarsınız. | Open Subtitles | فى بعض الأحيان وخلال سعيك لتحقيق السعادة تتفكّر في معنى حياتك |
Mutluluk hepimizin istediği bir şeydir bu yüzden mutluluğu ararız. | Open Subtitles | .. السعادة .. شئ نريده جميعاً لذا، فنحن نبحث عنه |
Bir de bazıları vardır ki, mutluluğu aramayı bırakır. çünkü bir gün hep karşılarında duruyor olduğunu fark ederler. | Open Subtitles | ولكن يوجد أولئك الذين توقفوا .. عن البحث عن السعادة .. لأنهم اكتشفوا ذات يوم أن سعادتهم أمامهم .. |
İkiniz arasında her ne oluyorsa, umarım, hak ettiğin mutluluğu bulursun. | Open Subtitles | مهما كان ما يدور بينكما أتمنى أن تجدي السعادة التي تستحقّينها |
O gün mutluluğu buldular bir araya geldiler ve bugün hâlâ birlikteler. | Open Subtitles | لقد وجدوا السعادة بذلك اليوم الذي تقابلا فيه وكانوا معاً ولايزالون معاً |
Hayır, bu film sonunda mutluluğu bulan yapışık ikizleri anlatıyor. | Open Subtitles | لا, هذا هو واحد عن التوئم الملتصقين الذين وجدوا السعادة. |
Anlamı, mutluluğu ve acıyı eşit gören korku ve öfkeden yoksun, sakin zihinli olan insana bilge insan denir. | Open Subtitles | معناها ، الشخص الذي تتساوى عنده ..السعادة والحــزن ..ويخلو من الغضب والخوف ، لديه عقل هادىء يسمى شخص متعــلم |
Çin'de halen ejderha, mutluluğu temsil eden kutsal bir semboldür. | Open Subtitles | في الصين، التنين لا يزال يعتبر رمزا مقدسا يمثل السعادة. |
Burda durmuş gelecek 20 yılıma bakıyorum da bu mutluluğu ikiye yaran bu dönem malum aile arabasını süreceğimiz dönem olacak. | TED | لذا .. حينها كنت اجلس وانظر الى العقدين القادمين من حياتي .. وتخيلت نفسي اقود سيارتنا العائلية تجاه هوة من نقص السعادة |
Erkeklerin ve kadınların mutluluğu birbirine çok yakın seviyelerde kaydettiği sonucuna varıldı. | TED | وقد تبين ان الذكور و الاناث لديهم نفس المستوى من السعادة |
Toplum olarak yaptığımız şey mutluluğu kavramsal bir ufka doğru itmek. | TED | ما قمنا بعمله اننا دفعنا السعادة فوق الافق المعرفي كمجتمع |
Bu nedenle, sadece şunu söyleyeceğim; para mutluluğu satın alamaz diye düşünüyorsanız, | TED | ولذلك سأقول ، أعتقد بأنك إن كنتم تظنون أن المال لا يمكنه شراء السعادة فأنتم لا تنفقونه بالطريقة الصحيحة |
mutluluğu ancak kendimiz yarattığımızda bulduğumuza inanıyorum. | TED | أعتقد أن السعادة التي نجدها، نحن نصنعها. |
Ama paranız bitiverir, daha fazlasını elde daha fazla harcamak ve aynı mutluluğu korumak için çok çalışmak zorundasınızdır; içinde olduğunuz durum haz odaklı bir kısır döngü gibidir. | TED | نفس المستوى من السعادة ، إنها نوع من المتعة المفرغة التي تزول بمجرد تحققها. لا تستطيع الخروج من هذا، ولا تشعر مطلقا بالرضا. عنما تصبح مؤثرً فعّالاً فهذا يعطيك |
Artık Lemon'u unuttuğuna göre belki senin de mutluluğu bulma vaktin gelmiştir. | Open Subtitles | حسناً الآن بما انك تخطيت ليمون ربما حان الوقت لتجد بعض السعاده |
Ama Amy, bana bir de mutluluğu bulmam için halka açık bir şekilde izin verdiğinden, zaman zaman hayatta neşeyi tatmış oldum. | TED | ولكن لأن إيمي قد أعطتني تصريحًا علي الملأ لأجد السعادة، ها أنا ذا أشعر بالسعادة من وقت لآخر. |
Babamın mutluluğu için, böyle küçük bir fedakarlığı nasıl yapmam! | Open Subtitles | و لأجل سعادته لماذا لا يمكنني تقديم هذه التضحية البسيطة؟ |
Mesela, Dalai Lama her sabah uyandığında merhamet duyguları için meditasyon yapıyor ve diğer insanlara yardım etmenin insalığın mutluluğu için en önemli bileşen olduğuna inanıyor. | TED | فمثلا .. الدلالي لاما يستيقظ كل صباح ويفكر في التراحم ويفكر كيف يمكن ان يساعد ابناء البشر بصورة شاملة للسعادة البشرية |
Toplumumuzda Arap kadınları için asıl mutluluk kaynağı çocuklarının ve kocasının mutluluğu ve refahı olmalıdır. | TED | بالنسبة للمرأة العربية، ما يزال مجتمعنا يفترض أن مصدر سعادتها الأساسي يجب أن يكون سعادة وازدهار أبنائها وزوجها. |
mutluluğu başka birinde bulmamam için hiçbir sebep yok. | Open Subtitles | لا يوجد سبب يمنعني من إيجاد سعادتي مع أحد أخر |
Bundan da ötesi, bu mutluluğu sana veren kişinin ben olmasını istiyorum. | Open Subtitles | والأكثر من ذلك ، أريد أن أكون أنا من يمنحكِ هذه البهجة |
"İnsanın ilk mutluluğu ölmeyi bilmek ikincisi ise, ölmeye mecbur bırakılmaktır." | Open Subtitles | ''ثانية أٍسيكونُ مُجبراً على ذلِكَ؟ أول بهجة للرجُل هي بمعرفتهِ كيف سيموت ثانية أٍسيكونُ مُجبراً على ذلِكَ؟ |
Bana bu mutluluğu yaşattığı için ona bunun karşılığını ödemeliyim. | Open Subtitles | أريد أن أقوم بإعادة الدفع لها على إعطائي الوقت السعيد |
Mutluluğuk yolunda olmak ile bu kadar ilgilenmemeliyiz, ama bir yolda olmanın mutluluğu ile ilgilenmeliyiz. | Open Subtitles | يجب ألا نشغل أنفسنا بمطاردة السعادة بل بسعادة المطاردة |
mutluluğu yaşayabilecek tam dört yılım vardı. | Open Subtitles | لقد حظيتُ بأربعةِ أعوامٍ من... السّعادة. |
Seninle tek mutluluğu tattım. | Open Subtitles | ومعك كانت سعادتى الوحيدة. |
İkimizin mutluluğu arasında duran tek şey klüp politikasıydı. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي وَقفَ بيننا وسعادة كَانَ سياسةَ نادي. |