Evet, kocamın yatırım dünyasında olağanüstü bir geleceği görme yeteneği vardır. | Open Subtitles | نعم, في عالم الإستثمارات زوجي كانت لديه قدرة رائعة لرؤية المستقبل |
Korkularımla yüzleşerek ve korkularımı aşacağım cesareti bularak hayatım olağanüstü bir hâl aldı. | TED | عندما واجهت مخاوفي ووجدت الشجاعة التي تدفعني للأمام، أقسم بأن حياتي أصبحت استثنائية. |
Sıcak ve soğuk akıntıların etkileşimi deniz yaşamında olağanüstü bir çeşitlilik oluşturur. | Open Subtitles | هذا التفاعل من التيارات الدافئة والباردة يولّد تنويع إستثنائي من الحياة البحرية |
Bütün bu biyolojinin harika tarafı, aynı zamanda olağanüstü bir ölçek ekonomisini yansıtmasıdır. | TED | لذلك ,الشيء الأجمل إطلاقاً في علم الأحياء هو:أنها تعبر عن ميزان اقتصادي استثنائي |
Evrenimiz daha büyük bir çoklu evrenin parçası olur, olağanüstü sonsuz genişleme hızı komşu bir evrenle karşılaşmamızı olanaksız kılar. | TED | وكوننا سيكون جزءًا من عدة أكوان أكبر منه وتواجد التضخم الأبدي الرائع فيها يجعل فرصة لقائنا بكون مجاور أمرًا مستحيلًا. |
Şu an ki kuruluşum, Global Witness için bu ifşalar zinciri olağanüstü. | TED | حتى الآن وبالنسبة لمنظمتي جلوبال ويتنس، أصبحت هذه التسريبات غير عادية واستثنائية. |
Şimdi, Lesterland'deki Lester'ların olağanüstü bir gücü var. | TED | اللستريون في لسترلاند لديهم سلطة إستثنائية, |
Bununla ilgili bir şey, bize olağanüstü avantaj sağlaması. | TED | و الشىء الأوحد عن هذا, أنه يعطينا نفوذا غير عادي. |
Denizde gördüğünüz bu tuhaf lekeler bir hayvanın olağanüstü stratejisinin izleri. | Open Subtitles | هنا، صخور مغمورة غريبة على قاع البحر تكشف تقنية رائعة لحيوان |
Bir araya gelip ortaklaşa çalıştığımızda olağanüstü başarılar elde edebiliriz. | TED | وعندما نجتمع ونعمل كشخص واحد يمكننا تحقيق نتائج رائعة |
1950'li yıllarda Oxford şehrinde, olağanüstü bir doktor vardı. Bu sıradışı kişinin adı Alice Stewart'tı. | TED | في أكسفورد إبان الخمسينيات، كان هنالك طبيبة رائعة واستثنائية جدا، تسمى أليس ستيوارت. |
Büyümeye başlayınca, olağanüstü bir savaş gücüyle doğdu gelişti ve bu onu biraz vahşileştirdi, ben babası, ondaki dehşeti hissettim. | Open Subtitles | ولدت معه قوة استثنائية و لكن , كان هناك شئ غامض فى قوته و بمرور الوقت , بداءت ترعبنى شخصيا |
Bir başına burada yaşayabildiğine göre teyzeniz olağanüstü biri olmalı. | Open Subtitles | لا بد أن عمتكم استثنائية لتعيش هنا في الأعلى لوحدها. |
Karar verdim, sizin gibi ben de olağanüstü kusursuz olacağım. | Open Subtitles | ولقد قررت ، مثلك أنتِ، أنني إستثنائي للغاية لأقوم بالتنظيف. |
Bu güzelce yayılmış ayakları engeller yokmuş gibi kullanıyor -- gerçekten olağanüstü. | TED | إنه يستخدم قدمه الجميلة الموزعة ليمشي وكأن تلك العقبات ليست موجودة اصلاً. إستثنائي حقاً. |
dünyanın bu bölümlerine bağlanma gerçekten olağanüstü ve hızla artmaya da devam etmektedir. | TED | الربط في هذه الأجزاء من العالم هو حقا استثنائي ، ومستمر في الزيادة. |
Güzel, çünkü onsuz yapabileceğim şeyler de var, hem de olağanüstü olarak. | Open Subtitles | ممتاز، لأنّه هنالك الكثير من الأمور التي يمكنني فعلها بدونه وبشكلٍ استثنائي |
Bay Magorium'un muhteşem, olağanüstü Mucize Dükkanı'nın altında doğan adamın. | Open Subtitles | الذي يعيش اسفل المكان المدهش الرائع متجر السيد ماجوريوم العجيب |
Lütfen beni affedin, siyah bir adam olarak, kutlama için, Obamanin seçilmesi olağanüstü bir işaretti aslında iyilğin yıllıdır, | TED | اسمحوا لي كرجل اسود بالاحتفال ان انتخاب اوباما هو اشارة غير عادية على ان الامر هو هنا سنة الاصلاح |
Tabii, olağanüstü insanlar, olağanüstü ilgi görürler! | Open Subtitles | حسناً، يحصل الناس الإستثنائيون على معاملة إستثنائية |
Fakat onlar tam 18.000 yıl önce yaşamıştı... ...ve bu, gerçekten düşünmesi olağanüstü bir şey. | TED | لكنهم عاشوا قبل 18,000 سنة فقط. وهذا حقا غير عادي للتفكير فيه. |
Birçok varlığa yardımcı olacak her türden olağanüstü şeyi ezberleyebilir. | TED | يمكن ان يحفظ كل تلك الأشياء الرائعة ليساعد الكائنات الأخرى |
Şunu söyleyebilirim, kadınlar üzerinde olağanüstü bir etkisi vardı. | Open Subtitles | و لكنى سأقول شيئا واحدا ، اٍن لديه تأثير خارق على النساء |
Az önce bahsettiğin fikirlerin çeşitliliği baş döndürücü, olağanüstü, harika. | TED | كمية الافكار التي تحدثت عنها مدهشة و مبهجة ولا تصدق |
Her birinize dinozorlar diye tabir edilen canlıların sahip olduğu olağanüstü güçler verilecek. | Open Subtitles | كل واحد منكم سيحصل على قدرات خارقة تعادل قوة المخلوقات القديمة التى تسمونها الديناصورات |
Ona, kendini yetiştirip gördüğüm en olağanüstü insanlardan, tanıma ayrıcalığına eriştiğim en iyi ajanlardan biri olan ...o küçük kıza baktığımda tek gördüğüm, günahlarımın bağışlanacağı umududur. | Open Subtitles | عندما أنظر إليها، عندما أنظر إلى البنت الصغيرة الذي رفع نفسه أن يصبح أحد أكثر الإستثنائي البشر |
Belediye yönetiminin olağanüstü çabaları sayesinde | Open Subtitles | نتيجة للجهود الإستثنائية لبعض زعمائنا المدنيين |
Burada bulunan herkes, eğer yaşıyacak olursa, şehirlerde meydana gelen bu olağanüstü olaydan etkilenecek. | TED | على كل شخص في هذه الغرفة .. إن بقيتم على قيد الحياة سوف يتأثر بما .. يحدث في المدن جراء هذه الظاهرة الاستثنائية |