Bu olayın anısına babam, annemin kamikaze takımının arkasına yükselen ejderhayı işledi. | Open Subtitles | لكي تحيي ذلك الحدث أبي طرز تنينا على ظهر بدلة أمي الإنتحارية |
Bahsi geçen olayın cinayet olduğunu kanıtlaman için sana meydan okuyorum. | Open Subtitles | أتحداك أن تثبت هذا الحدث بشأن ذلك قتل إثنان متحدثان منا |
Tekrar birkaç sesle yaptığımız bu parçalardan birini dinleteceğim. ama bu sefer olayın herkes tarafından yansımasının oluşturduğu şairane hissi sezebiliyorsunuz. | TED | وسأقوم الآن بعرض مقتطف قصير لنموذج حقيقي قمنا به لهذه الأصوات، ولكن ستشعرون بذلك حقا برواية كل شخص خلال هذه الحادثة. |
Bu olayın ardındaki gerçeği bir kenara bırakacak olursak, Hz. | Open Subtitles | وأيا كانت حقيقة هذه الحادثة في مكة محمد كان حبيس |
İkincisi de, bu olayın ortaya çıkmasından acayip derecede korkuyordu. | Open Subtitles | و الثاني أنه كان يخشى أن يعرف الناس بهذ الحادث |
olayın görüntüleri yayılmaya başladı ve Meksika hükûmeti her zaman yaptığını yapıp | TED | صور الأحداث وإطلاق النار بدأت بالتداول والحكومة المكسيكية فعلت كما تفعلها دائمًا |
Ancak bu destansı olayın gerçekleşmesi pek çok koşulun sağlanmasına bağlı. | Open Subtitles | ،لكن ليحدث هذا الحدث الهائل فيجب أن تجتمع عدّة عناصر سويةّ |
- Son olayın koordinatlarını biliyordu. Onları da yazmaya çalışmış. | Open Subtitles | كانت تعرف إحداثيات الحدث التالي و كانت تحاول ان تكتبها |
- Son olayın olacağı yeri biliyordu. Onu yazmaya çalıştı. | Open Subtitles | كانت تعرف إحداثيات الحدث التالي و كانت تحاول ان تكتبها |
Bu resim zamanında gerçekten çok ilgimizi çekmişti, çünkü olayın tamamını özetliyor. | TED | هذه الصورة بالذات جلبت حقا انتباهنا في الحين، لأنها تلخص إلى حد كبير هذا الحدث. |
Yani aslında izlemek, olayın epey büyük bir parçası. | TED | وبعبارة أخرى، تعتبر مشاهدته جزءا لا يتجزأ من هذا الحدث. |
Biz bu kazanın, bu trajik olayın oluşumundaki rolümüzü kabulleniyoruz. | Open Subtitles | ونحن نفهم ونقر بدورنا في الأحداث المؤدية إلى وقوع الحادثة |
Bakın, bu olayın binanın kalitesi üzerinde hiçbir etkisi yok. | Open Subtitles | انظري، الحادثة ليس لها أي تأثير على جودة هذا المكان؟ |
Umarın bu trajik olayın... bizimle bir ilgisi olduğunu düşünmüyorsundur. | Open Subtitles | آمل ألاّ تظن أن هذه الحادثة المأساوية لها علاقة بنا |
Bu olayın daha geniş çaplı bir olayın parçası olduğunu söyleyebilir misiniz? | Open Subtitles | بالرغم من ذلك، أنا أشعر بالفضول، أأنت تقول أن الحادث هو جزء |
En sonunda, eğer şanslıysanız, olayın üzerinden 3 ya da 4 saat geçtikten sonra tedavi edilirsiniz ama kalp kası ölmüştür. | TED | وأخيرا، إذا كنت محظوظا، تتلقى العلاج بعد ثلاث أو أربع ساعات من الحادث و لكن عضلة القلب تكون قد ماتت |
Bu senin olayın. | Open Subtitles | هذه صفقتك انت. |
Wilson ve Penzias bunun tek sebebinin gökyüzünün başka bir yerinden gelen kozmik bir olayın yankısı olabileceği olduğunu fark ettiler. | Open Subtitles | أدرك بنزياس و ويلسن أن السبب الوحيد لمجيء شيء من كافة أنحاء السماء كونه في الواقع صدى خافت لحدث كونيّ ضخم |
Sizinki gibi küçük bir kasaba gazetesinde iş bulmak ve iki elle sarılabileceğim haber servislerinin daha fazlası için bağıracağı önemli bir olayın çıkması için bekleyip dua etmek. | Open Subtitles | وهي الحصول علي وظيفة فى جريدة بلدة صغيرة مثل جريدتك والانتظار والصلاة على أمل حدوث أحداث هامة شيئاً ما أستطيع أن أخترقه |
Bunun için arşivden birini ayarlayıp olayın detaylarını kontrol edeceğim. | Open Subtitles | ساجند شخص من السجلات لهذا خصوصا وساتفحص التفاصيل في القضيه |
Anlıyorum müdür bey ama iki olayın birbiriyle ilgisi olduğuna inanıyoruz. | Open Subtitles | أفهم ، أيها الرئيس لكننا نخال أن القضيتين مرتبطتان |
Muhtemelen son zamanlarda ne kadar çok garip olayın meydana geldiğinin farkındasındır. | Open Subtitles | من المحتمل أنك تعلم عن الحوادث الغريبة التي تحدث مؤخراً |
Ters zamandaysa, aynı olayın, zamanın hızlanmasına yol açması gayet mantıklı. | Open Subtitles | في الوقت العكسي، منطقيا أن نفس الظاهرة سوف تسبب الوقت لتسريع. |
Zaman tutucu. Bu talihsiz olayın ardından, buraya gelmene hiç gerek yoktu. | Open Subtitles | أيها الشرطي بعد تلك الحادثه لم يتوجب أن تأتي بشخصك |
El sıkışacağız, bir sürü gazeteci bu büyük olayın fotoğraflarını çekmek için orada olacak. | Open Subtitles | نتصافح , وكثير من الصحفيين سيلتقطون صوراً للحدث الكبير |
Tek bir olayın hayatının akışını tamamen değiştirebilmesi hayret verici. | Open Subtitles | انه لأمر مُدهش , كيف لحادثة واحدة أن تغيّر مَجرى حياتك بأكملها |
olayın nedir Max? | Open Subtitles | ما هي خدعتكَ ، يا (ماكس)؟ |