Sonra sizi sokakta gördüm ve her şeyin olması gerektiği gibi olduğunu anladım. | Open Subtitles | ثم رأيتك في الشارع وعرفت ان كل شيء سار كما يجب ان يكون |
olması gerektiği yerde. - Olman gereken... | Open Subtitles | إنه حيث يفترض أن يكون حيث يفترض أن تكون أنت |
Şimdi benim için, bundan şaşırıyorum, çünkü internetin olması gerektiği gibi olmamasından. | TED | بالنسبة لي، أنا متفاجيء من أمر كهذا، لأنه لم يكن الوضع المفترض أن يكون الإنترنت عليه. |
Neyse ki Uyandım ve hayatın olması gerektiği gibi olduğunu gördüm. | Open Subtitles | من حسن الحظ افقت فرأيت أن العالم كما ينبغي أن يكون |
Bu, çok zayıf sinyallerle başa çıkman gerektiğini ve cihazının çok hassas olması gerektiği anlamına geliyor. | TED | أعني أنه يجب عليك أن تكون قادرًا على التعامل مع الإشارات الضعيفة جدًّا، وهذا يعني أن جهازك يجب أن يكون حساسًا جدًّا. |
Her şey olması gerektiği gibi olur. | Open Subtitles | كلّ شيء سيعمل بالطريقة التي من المفترض أن يعمل بها |
Bunun, ağın çevresini ve merkeze bağlayan lifleri yapmakta kullanılan kılavuz lifinin çok güçlü olması gerektiği için böyle olduğunu düşünüyoruz. | TED | نعتقد ان ذلك لان خيط الجذب والذي يستخدم لعمل الإطار والتموجات في الشبكة ,يجب ان يكون قوياً جداً |
Daire ağ ören örümceklerin, buradaki argiope örümceği gibi, uçan avlarını yakalamaları gerektiği için en dayanıklı liflere sahip olması gerektiği varsayılıyor. | TED | تم افتراض انه العناكب االفلكية المتموجة يجب ان يكون لها اصلب خيوط الجذب لانها يجب ان تعترض فرائس طائرة |
Filosu olması gerektiği yerde. | Open Subtitles | اوه, اسطوله متواجد بالمكان الصحيح كما يجب ان يكون |
Eğer köprü kapanacaksa da en azından her şey olması gerektiği hale dönecek. Hemen hemen her şey. | Open Subtitles | لو أنه يجب إغلاق الجسر ، على الأقل كل شيء سيعود لما كان يفترض أن يكون ، تقريباً كل شيء |
Yani, olması gerektiği yer orası, değil mi? | Open Subtitles | أعني أليس هذا المكان الذي يفترض أن يكون به، صحيح ؟ |
Hayır, artık benim şirketim, her zaman olması gerektiği gibi. | Open Subtitles | لا.. إنها شركتي أنا الآن.. كما كان من المفترض أن يكون |
Doğum belgesi, damgalı ve onaylı, tamamen olması gerektiği gibi. | Open Subtitles | شهادة الميلاد، ختمها والمصادقة، مثل ذلك تماما ينبغي أن يكون. |
Ama bu modelin ne olduğu, ya da ne olması gerektiği hakkında kesinlikle bir fikrimiz yok. | TED | لكننا نجهل تمامًا ماهية هذا الشكل أو كيف يجب أن يكون |
Her şey olması gerektiği gibi olur. | Open Subtitles | كلّ شيء سيعمل بالطريقة التي من المفترض أن يعمل بها |
olması gerektiği gibi emisyonları azaltmıyoruz. | TED | لسنا نحد من انبعاثات الغازات بالشكل الكافي. |
Anlatmaya çalıştığım bunun, bizim özümüzden geliyor olması gerektiği. | TED | وما أريد إيصاله لكم، أنه يجب أن يكون هذا فطريا وطبيعيا فينا أيضا. |
Gerçekte önem arz eden şey: Gayret ederseniz düzenli olarak yapabileceğinizin en iyisini yapmak için, sonuçlar olması gerektiği şekilde olacaktır. | TED | هذا هو ما يهم حقاً: إذا بذلت جهدا لفعل أفضل ما تستطيع بصورة دائمة، فان النتائج ستكون كما ينبغي أن تكون. |
Onlar geliştiler, Cassandra, olması gerektiği gibi geliştiler. | Open Subtitles | لقد تطوروا يا كاساندرا، تطوروا فحسب، كما كان يجب أن يحدث |
Mallarımız olması gerektiği yerde değil! | Open Subtitles | بضاعتنا ليست في المكان الذي يفترض أن تكون فيه |
- Ya da 3,000 kişilik bir kasabada tek bir kişinin olması gerektiği yerde olmaması. | Open Subtitles | ولا اي شخص منهم موجود في المكان الذي يفترض ان يكون فيه بالضبط |
Çünkü olması gerektiği gibi önerimi yazılı olarak vereceğim. | Open Subtitles | لأنني سأكتب مقترحًا كما يفترض عليك أن تفعل. |
Camı kırdıklarında, alevler tam olması gerektiği gibi oksijene karışmış. | Open Subtitles | عندما كسروا النافذة، ذهبت النار الي الاكسجين كما ينبغي لها. |