Onu görmek bana Josh için daha çok umut verdi. Neler yapıyor? | Open Subtitles | رؤيته يتحسن كثيرا أعطتني أمل في جوش إذن ما الذي يفعله ؟ |
Ancak beyin hakkında konuşmak farklı, Onu görmek farklı. | TED | لكنّ الحديث عن الدماغ أمرٌ يختلف تماماً، عن رؤيته. |
Bugün onunla birşeyler yapmam gerek. Ama Onu görmek bile istemiyorum. | Open Subtitles | يفترض أن أفعل شيئاً معها لاحقاً، ولا أعتقد أنني أريد رؤيتها |
Annenin ölmek üzere olması ya da Onu görmek istememen umurumda değil. | Open Subtitles | لا يهمني إن كانت أمك على باب قبرها أو لا تريدين رؤيتها |
Onu görmek için her şeyi verirdim. Kalbimi, hayatımı. Ama burada değil. | Open Subtitles | أقدم أى شئ , قلبى حياتى لكى أراه , لكن ليس هنا |
Eğer Onu görmek istiyorsan, hala gençken gör onu. | Open Subtitles | ان أردتي رؤيته فلتريه طالما أنه مازال صغيراً |
Gizli polis teşkilatını kökünden temizleyecektir. Onu görmek istiyorum! | Open Subtitles | سوف يعدم كل شرطتك السرية الفاسدة أطْلب رؤيته |
Ayrıca, 5 numarayı geri almaları umurumda değil... ama Onu görmek istiyorum. | Open Subtitles | في الحقيقة، أنا لا أَهتمُّ إذا ..حْصلوا علىرقمِخمسة أبداً. ولكن أنا اريد رؤيته. |
O gitti. O mezarlıkta. Onu görmek ister misin? | Open Subtitles | هذا يعني أنه رحل، إنه في المقبرة أتود رؤيته عند المقبرة؟ |
Gergindi çünkü artık Onu görmek istemediğini söyleyecekti. | Open Subtitles | كانت متوترة لأنها كانت تخطط أن تخبره بأنها لا تريد رؤيته ثانية. |
Annemi ağlatmak istememiştim baba, ama korkuyorum ve Onu görmek istiyorum. | Open Subtitles | لا أريد لأمى أن تبكى ولكننى خائف ، وأريد رؤيتها. |
Bundan benim haberim yoktu. Onu görmek çok güzel olacak. | Open Subtitles | لم أكن أعلم بذلك سيكون من الرّائع رؤيتها |
Onu görmek tuhaf olacak. Bu durumda birine ne söylenir? | Open Subtitles | سيكون من الغريب رؤيتها ما الذي تقوله لشخص في موقفها ؟ |
Bir şeyler bulabileceğimi düşündüm. - Onu görmek istiyorum. | Open Subtitles | أظن أن علي الذهاب للتعمق في الموضوع اريد رؤيتها |
Siktir, adamım, en azından Onu görmek zorunda değilim, değil mi? | Open Subtitles | اللعنة يا رجل, على الأقل ليس من الضروري أن أراه, صحيح؟ |
Babam bana bir şey öğretmeye çalışıyordu, fakat Onu görmek için çok aptaldım. | Open Subtitles | أبي كان يحاول أن يعلمني شيئاً . كنتُ غبياً للغاية حتى لا أراه |
Çünkü yemeğe çıkmak istiyor, ve ben Onu görmek istemiyorum. | Open Subtitles | لأنه يريد أن يضع خططاً للعشاء ولا أريد أن أراه |
Salvador'a gitmeden Onu görmek isterim. | Open Subtitles | إننى أؤد أن أراها قبل أن أسافر إلى السلفادور |
Saldırıdan sonra, tutuklanmadan önce Onu görmek için hastaneye gitmişsiniz. | Open Subtitles | بعد الهجوم وقبل إلقاء القبض عليك ذهبت لرؤيتها في المستشفى. |
Tamam. Eğer kötü bir şey varsa, her halükarda Onu görmek istemiyorum. | Open Subtitles | حسنًا، إذا كان شيئًا شيّئًا، لا أودّ أن اراه على ايّ حال. |
Uyandığında Onu görmek istiyorum. | Open Subtitles | عندما تستيقظ أنا أريد أن اراها حسناً دعنا نذهب لنشرب قهوة |
Onu görmek için bütün dünya para öder. - Hiçbir zincir taşımaz onu. | Open Subtitles | قارب نرفقه به ليطفو العالم بأسره سيدفع لرؤيته |
Sarhoş olduğunu ve Onu görmek istediğini söylüyor. | Open Subtitles | قائلة أنّها ثملة، ووحيدة، وتودّ أن تراه. |
Sırf Onu görmek için uyanmayı istediğim sabahları hatırlıyorum. | Open Subtitles | أتذكَّرُ رغبتي في أستيقظٌ في الصباحِ لأراها وحسب |
Sanırım Onu görmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | هنا. أَحْزرُ أَتطلّعُ إلى رُؤيته. |
Özür dilemek, ağlamak ve Onu görmek istiyordum. | Open Subtitles | أردتُ أن اعتِذر أردتُ البُكاء أردتُ رُؤيتها |
Onu görmek istiyorsan şu maskeyi takıp daha hasta görün. | Open Subtitles | إذا كنت تود رؤيتة ضع هذا القناع ومثل بأنك مريض |
Onu görmek için size yalvariyorum. isterseniz Yosa'yi bana gönderin. | Open Subtitles | أرجو أن يُسمح لي برؤيته سترسل سيروجا لي أو ينبغي عليّ القدوم الى المنزل لوقت محدود؟ |
Onu görmek istemediğimi, sana söyledim. | Open Subtitles | لقد أخبرتكِ بأنني لا أرغب برؤيتها مرة أخرى |