Sizinle tanışmak için sabırsızlanıyordu ama görüntü meselesine çok takıldığımız için böyle bir yere uyum sağlaması konusunda kendisine olan güvenini kırdım. | Open Subtitles | كانت تتطلع للقائك، لكن لأننا تورطنا في أمرٍ أحمق، جعلتها تشعر بعدم الأمان من التناسب مع مكانٍ كهذا |
Herhalde dostluğundan keyif atmak için sabırsızlanıyordu. | Open Subtitles | حسنٌ، أعتقد بأنّها كانت تتطلع لمرافقتك والإستمتاع بذلك |
SAT sınavları için sabırsızlanıyordu. | Open Subtitles | كانت تتطلع لإختبارات القبول بالجامعات |
Ondan kurtulmak için sabırsızlanıyordu tatlım. | Open Subtitles | إنها لم يكن يسعها الإنتظار حتى تتخلص منه، يا عزيزي |
Onlardan kurtulmak için sabırsızlanıyordu. | Open Subtitles | لم يستطع الانتظار حتى يتخلص منها |
Ama kahretsin sizi karnından atmak için sabırsızlanıyordu. | Open Subtitles | لم يُسمح لها أن تستخدم تنظيم الحمل لكن تبًا هيَ لم تُطق الإنتظار لتخرجك من بطنها |
Biliyorsun bunun için sabırsızlanıyordu. | Open Subtitles | ستعود كانت تتطلع لذلك |
Birinden bebek yapmak için sabırsızlanıyordu. | Open Subtitles | لم يسعها نيل طفل إحداهن. |
Kahraman olmak için sabırsızlanıyordu. | Open Subtitles | لم يستطع الانتظار |
Kahraman olmak için sabırsızlanıyordu. | Open Subtitles | لم يستطع الانتظار |
Thomas Cheyenne'den ayrılmak için sabırsızlanıyordu. Burasının cennet olduğunu söylerdi. | Open Subtitles | (توماس) لم يستطع الانتظار لمغادرة "شايني" قال بأنّه أحبّ المكان كان يمثل له الجنة |
Dedim ki zavallı sarhoş kocasından kaçmak için sabırsızlanıyordu. | Open Subtitles | قلت.. لم تُطق الإنتظار لتبتعد عن زوجها السكير البائس |
Evet, senden kurtulmak için de sabırsızlanıyordu. | Open Subtitles | لم تُطق الإنتظار لتبتعد عنك أيضًا |