saldırganla boğuştuysa oksijen alımı azalmış, beyne oksijen gitmemiş olabilir. | Open Subtitles | لو أنها تصارعت مع مهاجمها ذلك الجهد لوحده كان ليحد من مدخول الأكسجين خاصتها مسبباً المزيد من نفاذ الأكسجين في الدماغ |
saldırganla mücadele ederken onu yaralamış olmalı. | Open Subtitles | لا بد وأنها قامت بخدش مهاجمها, محاولة مقاومته. |
Adli tıp, Amanda'nın saldırganla mücadele ettiğini söylüyor. | Open Subtitles | حسنا، تشير الأدلة الجنائية أن (أماندا) تعاركت مع مهاجمها. |
saldırganla yüzleşmen hikâyeni anlatırken sana yardımcı olacaktır diye düşündük. | Open Subtitles | ظننا أن جلب القرد هنا لكيّ تواجه المعتدي سيساعد القصة |
Biliyor musun, sanki adam saldırganla hiç boğuşmamış gibi. | Open Subtitles | تعلمون، وكأن هذا الرجل لم حتى الصراع مع المعتدي عليه. |
Ya şöyle bir program başlatırsak... şiddet kurbanlarının, mahkûm ya da ekipten... saldırganla etkileşime geçtiği bir program. | Open Subtitles | حيثُ ضَحايا العُنف سواء من المساجين أو المُوظفين يُمكنهُم التفاعُل معَ المُعتدي |
saldırganla savaştığını gösteriyor. | Open Subtitles | أنها قامت بالعراك مع مهاجمها |
Belki de uyuşturucunun kendisi ne tür bir saldırganla uğraştığımızı ortaya koyar. | Open Subtitles | ربما المخدرات نفسها قد تفسر لنا نوع المعتدي |
Öyle görünüyor fakat öncesinde saldırganla boğuşmuş olabilir. | Open Subtitles | يبدو الأمر كذلك، لكن قبل ذلك، قد يكون تعارك مع المعتدي عليه. |
saldırganla mücadelede kırılmıştır. | Open Subtitles | تكسرت نتيجة للصراع مع المعتدي . لأكون متيقناً |
Tamam... belki de kurban... saldırganla boğuşurken yüzünü duvara sürtmüştür ? | Open Subtitles | ربما فيك... حارب مع المعتدي عليه لأنه كان انتقد ضد الجدار؟ |
Dün saldırıya uğrayan kadın pederin saldırganla beraber yok olduğunu ama çıkmaz sokakta olduklarını söylemişti. | Open Subtitles | المرأة التي هوجمت بالأمس قالت أن الكاهن اختفى مع المُعتدي ولكن ذلك الزقاق كان مغلقاً ... |