Evet, tamam. Onun kanı. Ama sandığınız gibi değil. | Open Subtitles | أجل، حسناً، أياً يكن، إنّها دماؤها لكن ليس كما تعتقدان. |
Her ne söylediysem sandığınız gibi değil. | Open Subtitles | أيّا كان، فهو ليس كما تعتقدان. |
Bu bina sandığınız gibi erişilmez bir yer değil. | Open Subtitles | هذا المكان ليس منعزلٌ تمامًا كما تعتقدون. |
- Tamam, ama sandığınız gibi değil. | Open Subtitles | حسناً حسناً ليس الأمر كما تعتقدون |
sandığınız gibi değil. Küçük bir erkek çocuğuyla konuşuyorum. | Open Subtitles | لا ، الأمـر ليسَ كما تظنون أنـا أتحدث إلى فتىً صغير |
Hayır, bu olanlar sandığınız gibi değil diyorum. | Open Subtitles | كلاّ، ما أقصد، ما كان يحدث... إنّه ليس كما تظنون |
Şimdiye Michael'ın aklınızı yalanlarla doldurduğuna şüphem yok; lakin sandığınız gibi canavarın teki değilim. | Open Subtitles | وأعرف أن مايكل ملئ رأسك بالأكاذيب عني ولكن لست هذا الوحش الذي تظنيه |
Bu bina sandığınız gibi hayal dünyasında değil. | Open Subtitles | المكان ليس منعزلٌ تمامًا كما تعتقدون. |
sandığınız gibi değil. | Open Subtitles | ليس كما تعتقدون |
- sandığınız gibi değil. | Open Subtitles | انه ليس كما تعتقدون |
Christine'in ölümü, sandığınız gibi olmadı. | Open Subtitles | موت (كريستين) ليس كما تعتقدون |
Onlarla konuştum, mesele sandığınız gibi değil. | Open Subtitles | لقد تحدثت معهم والأمر ليس كما تظنون |
sandığınız gibi değil. | Open Subtitles | الأمر ليس كما تظنون |
Burası sandığınız gibi bir yer değil. | Open Subtitles | هذا المكان ليس كما تظنون |
Kocanız sandığınız gibi biri değil. | Open Subtitles | زوجك ليس من تظنيه . |