Doğu ve batıya akan suların berrak akması için dua etti. | Open Subtitles | لقد كان يَدعُوا بأن تَسقُط المياه العذبة في الشّرق و الغَرب |
Güneş Mavi Gezegendeki tüm bu suların yukarı çıkmasını sağlayan bir güçtür. | Open Subtitles | الشمس هي القوة التي ترفع جميع المياه التي على هذا الكوكب الأزرق |
Yeşil çayırlarda huzur içinde uzandırır beni durgun suların arasına salar. | Open Subtitles | إنه يجعلني أرتاح في مرعى أخضر إنه يقودني أمام المياه الهادئة |
Tropikal türler şimdi de soğuk suların zorbalığıyla istila ediliyor. | Open Subtitles | الشعب المرجانيه الموسميه تتعرض الى اجتياح من قوة المياه البارده |
Qular ve komşuları suların çekilmesiyle çamurun içine bulanmış tüp çukurlarını arıyorlar. | Open Subtitles | وقد قوص وجيرانها البحث عن الاصداف في المد والجزر المنخفضه في الطين |
O karanlık suların ruhunu öbür kıyıya geçtiğinde bile hissedersin. | Open Subtitles | يمكنك أن تشعر بروح المياة الداكنة حتى و أنت تعبر للجانب الآخر |
Sınırlar değişti ve suların mülkiyeti o zamandan beri ihtilaf halinde. | Open Subtitles | تغيرت الحدود، وملكية هذه المياه بسبب حال النزاع منذ ذلك الحين. |
Annem bir keresinde suların hızarın kapılarının üstüne kadar yükseldiğini gördüğünü söylerdi. | Open Subtitles | والدتي قالت بأنها مرّةً رأت مستوى المياه يعلو فوق مستوى أبواب الطاحونة |
Bence aynı zamanda ilginçte olabilir iki problemli konuyla ilgilenmesi, suların ve dinin yükselmesiyle. | TED | وأعتقد أن هذا ربما مثير أيضاً لأنها تتعامل مع قضيتين إشكاليتين، وهي إرتفاع المياه والدين. |
Amacınızla uyan bir sorun hakkında fikir belirtin: suların korunması, işçi hakları, çeşitlilik. | TED | النضال من أجل قضية تتماشى مع هدفكم: الحفاظ على المياه أو حقوق الشغل أو التنوع. |
Ellerimizde akan kan, dünya üzerindeki suların seslerini taşıyor. | TED | عروق الدم في أيدينا رددت دورة من آثار المياه على كوكب الأرض. |
Bütün resme bakarsak, konu okyanustaki gürültüye gelince suların büyük bir kısmı kontrolsüz bırakılıyor. | TED | لكن بالإجمال، لا تخضع أغلب المياه فعليًّا للرقابة عندما يتعلّق الأمر بضوضاء المحيط. |
Yeşil vadilerin ve durgun suların güzelliği gibi. | Open Subtitles | الجمال مثل الوديان الخضراء الهادئه و المياه الساكنه |
Duyuların ötesinde bir güzellik vardır, Nefertiri, yeşil vadilerin ve durgun suların güzelliği gibi. | Open Subtitles | هناك جمال خلف المشاعر يا نفرتيرى الجمال مثل الوديان الخضراء الهادئه و المياه الساكنه |
Tarihin başlangıcından önce gerçekleşmiş depremler büyük denizin tabanını yarmış, ...ve böylece suların bir kısmını buraya getirmiş olmalı. | Open Subtitles | تسبب زلزال قبل بداية التاريخ في حدوث صدع في قاع البحر العظيم، وعبر هذه الشقوق انسابت المياه. |
Ve Tanrı büyük balinaları ve suların cinsine göre bol bol türettiği, canlı mahluklar yarattı. | Open Subtitles | فخلق الله التنانين العظام و كل ذوات الانفس الحية الدبابة التي فاضت بها المياه كاجناسها |
Ve Nuh suların çekildiğini görmek için kuzgunu gönderdi. | Open Subtitles | و أرسل نوح الغراب لمعرفة ما إذا كانت المياه إنحسرت عن الأرض |
Çünkü artık suların çekildiğini ve toprak bulabileceğimizi biliyoruz. | Open Subtitles | لأننا نعرف الآن أن المياه قد جفت من على الأرض و يمكننا أن نجد أرضاً |
# Bu suların dışında yaşamak için... # ...neler verirdim? | Open Subtitles | ماذا عليَّ أن أعطي كي أعيش.. خارج تلك المياه. |
Kurtulmak için suların yükselmesini bekledik. | Open Subtitles | كان علينا أن ننتظر ارتفاع المد قبل أن نتمكن من النزول مرة أخرى. |
Korkusuz bu suların en büyük gücüdür ama hiçbir gemi Avcı'nın hızıyla boy ölçüşemez. | Open Subtitles | السفينه "الشجاعه" هي الأقوى في هذه المياة تلك حقيقه، و لا توجد سفينة تستطيع مجاراة سرعتها |
Klostrofobi içinde yaşıyoruz, karanlık suların kuşattığı çelik ve betondan bir ülkede. | Open Subtitles | نعيش في الخوف من الأماكن الضيقة، أرض الفولاذ والخرسانة محصور بالمياه المظلمة |