Biz, hepimiz ve tüm yaşam aynı yıldız tozuyuz. | Open Subtitles | نحن أنفسنا و كل الحياة من نفس مواد النجوم |
Çünkü Dünya'daki tüm yaşam sıvı suya ihtiyaç duyar. | Open Subtitles | لأن كل الحياة على الأرض تحتاجُ للماء السائل. |
Kara üzerindeki tüm yaşam, tamamen tatlı suya bağımlıdır. | Open Subtitles | كل حياة علي الأرض تعتمد في النهاية علي الماء العذب. |
tüm yaşam ölümle biter ve bizim türümüz bunu bilmekle lanetlenmiştir, bu da bir şeye yol açar. | Open Subtitles | كل حياة تنتهي بالموت و فصيلتنا ملعونه بمعرفة ذلك و ذلك نتيجة لشيئ ما |
Bitkiler güneşten enerji alıyorlar ve karadaki tüm yaşam doğrudan ya da dolaylı olarak onlara bağlı. | Open Subtitles | تتحصّل النباتات على طاقتها من الشمس وكل حياة على الأرض تعتمد عليها بطريقة مباشرة أو غير مباشرة |
Bu uzak gelecekteki dünyaların üzerinde bulunan tüm yaşam emniyette olacaktır .ama milyar yıl uzunluğunda, muhteşem bir ışık gösterisine yarım trilyon yıldızın dansına tanıklık edecektir. | Open Subtitles | وكل حياة في هذه العوالم في ذلك المستقبل البعيد ينبغي أن تكون أمنة ولكنها ستشهد عرضاً يطول مليار سنة |
Bu noktada, Dünya tanınmayacak yuvarlak bir kaya parçasına dönüşecek ve üzerindeki tüm yaşam yok olacaktır. | Open Subtitles | في هذه المرحلة , ستكون الأرض عبارة عن كرة مشوهة من الصخر المذاب وتكون كل أشكال الحياة قد إنقرضت منذ زمن طويل |
Eğer meşale sönerse, tüm yaşam ölür. | Open Subtitles | إذا ماتت الشعلة كل الحياة ستموت معها |
tüm yaşam Bu şeyin içinde sonsuza dek orada kalıyor. | Open Subtitles | كل حياة في الكون تحمل وعداً بالابدية |
Biliyoruz ki, dünyadaki tüm yaşam, "amino-asit" denilen kompleks moleküllerden evrildi. | Open Subtitles | نعرف بأن كل أشكال الحياة :تطوّرت من جزيئات معقدة تسمى الأحماض الأمينية |