Tiyatroda bulduğumuz ölü kadın hakkında asıl Tuhaf olan şey kadının, antibiyotiklerin bir kaç gün içinde yenebileceği bir enfeksiyondan ölmüş olması. | Open Subtitles | ما هو غريب بشأن الميتة التي وجدناها أنها ماتت من عدوى مضادات حيوية انقرضت منذ زمن بعيد |
Tuhaf olan, normalde bana ne yapacağımı söylemesi beni deli ediyor. | Open Subtitles | الشيء الغريب هو عندما يقول لي ما يجب القيام به في الحياة هذا يدفعني للجنون. |
Tuhaf olan en iyi arkadaşımın oğlumu görmek için bu kadar beklemesi. | Open Subtitles | الأمر الغريب هو أن صديقي العزيز أخذ وقت طويل حتى جاء ليرى أبني |
Tuhaf olan, çocuğun babası, oğlunun kaybolduğu günle aynı gün aynı yerde kaza yapan bir kadını arabasına almış. | Open Subtitles | الشيء الغريب أن والد الشاب أقلّ امرأة كانت قد تعرضت لحادث هنا في نفس اليوم الذي اختفى فيه ابنه |
Tuhaf olan ise Jason Palmer'ın üniversitedeyken Martha's Vineyard'daki bir plajda cankurtaranlık yapmış olması. | Open Subtitles | قرب بيته في كاتسكلز الغريب بالأمر هو عندما كان جيسون بالمر في الكليَّة |
Ama Tuhaf olan da bu zaten, çünkü ben daha bu hisse kapılmadan o benden uzak durmaya başlamıştı. | Open Subtitles | نعم ولكن الغريب في الأمر أنه بدأ في تجنب ملامستي قبل أن أبدأ في الشعور بذلك |
Tuhaf olan şu ki, beni görmek istediğini sanmıyorum. | Open Subtitles | الأمر المضحك أعتقد بأنها لا تريد رؤيتي |
Ama Tuhaf olan şu ki, tek istediğim seni mutlu etmek. | Open Subtitles | و الشيء المضحك هو أن كل ما أردت القيام به هو أن أجعلك سعيدة |
Hayır Tuhaf olan benim. | Open Subtitles | لا ادري ربما هو غريب الاطوار |
Pasific Palms Hotel'de. Tuhaf olan ne biliyor musun? | Open Subtitles | إنّها في فندق (باسيفيك بالمز)، أتعلم ما هو غريب حقاً؟ |
Her zaman Brick'in tuhaf olduğunu söylüyorsun ama Tuhaf olan sensin ve bunu o anlıyor. | Open Subtitles | أنت غريب (دوما تتحدث عن غرابة (بريك لكنك غريب ومن هنا أصبح هو غريب |
Fakat Tuhaf olan şey, sen gülümsemeye devam ettiğin sürece bunların hiçbirisi beni korkutmuyor. | Open Subtitles | ولكن الأمر الغريب هو طالما أراك مبتسمة فلا شيئ من ذلك يخيفني |
Tuhaf olan birbirlerine eşit uzaklıkta olmalarıydı. | Open Subtitles | لكن الأمر الغريب أنّها كانت متساوية البعد عن بعضها. |
Ama asıl Tuhaf olan şey, Erica resimde sürekli yer değiştirip duruyordu. | Open Subtitles | ولكن الشيء الغريب أن إيريكا الصغيرة كانت تغير موضعها فى الصورة |
Tuhaf olan 11. sınıfa dek hatıralarının olması ve son senede bir şey olmaması. | Open Subtitles | الغريب بالأمر أن لديه تذكارات من كل المراحل حتى الصف الحادي عشر و من ثم لا شيء في سنة التخرج |
Şimdi, gerçekten Tuhaf olan şey, biz bunu diğer elinede yapabiliriz. | Open Subtitles | والآن، الغريب في الأمر أننا نستطيع فعلها بيدكِ الأخرى |
Tuhaf olan şu ki, ben başkası olmaya çalışmıyorum. | Open Subtitles | الأمر المضحك هو أنني لا ادعي |
Tuhaf olan ise, adamın üstünde sadece don vardı. | Open Subtitles | الشيء المضحك هو،أن الرجل كان يرتدي ملابس داخلية فقط |
Sen ve senin koca faren, Tuhaf olan bu. Yemin ederim, sadece bu düğmeye bastım... | Open Subtitles | انت وفأرك هذ هو الغريب انا لا أحاول ازعجك لقد ضغطت على هذا الزرار |
Tuhaf olan, son 2 kıştır bu 45 km'lik alanda bulunması. | Open Subtitles | ولــكن الشيئ الغريب هو، أنه في فصلي الشتاء السابقين أنه عــاد إلى محيط الــثلاثين ميلا |
Bu yüzden bu evde Tuhaf olan benim değil mi? | Open Subtitles | لهذا السبب ، دائماً ما أكون الشخص الغريب في هذا المنزل أليس كذلك؟ |
Tuhaf olan da bu, yiyorum. | Open Subtitles | أتعلمين ما الغريب كنتُ آكلُ حقاً |
Biliyorsun. Tuhaf olan bu, Marge. | Open Subtitles | و تلك هي المُفارقة |