| Beni ucuza getirme, Kenar mahallelerde ücretin 15 dolar civarında olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | لا تكوني رخيصة معي أعلم أن هذا يكلف 15 دولار في الضواحي |
| Meksika'dan ucuza çiftlik arazisi alırız ve bir girişimde bulunuruz. | Open Subtitles | إذاً ، نأخذ أرض زراعية مكسيكية رخيصة و نعمل فيها |
| Her şeyi ucuza getirmek istedi, ben de ucuza getirdim. | Open Subtitles | أراد إتمام كل شيء بسعر رخيص. لذا ذهبتُ للسعر الرخيص. |
| İstediğini aldın, hem de çok ucuza. | Open Subtitles | لقد حصلتَ على مَا أتيت بحثاً عنه، وبثمن رخيص. |
| Bunları çok ucuza alabilirim, bunları satabilecek bir adamım var. | Open Subtitles | يمكنني أن أحصل عله هذه برخص ولدي يرجل يستطيع تصريفهم |
| ucuza alabilmek için daha pek çok kişiyi öldürecektir. | Open Subtitles | سوف يقتل شعبكم بالآلاف ليحصل عليه بثمن بخس |
| Yine, eski boruların üzerini kaplamak daha ucuza geldi. | Open Subtitles | و كان من الأرخص لهم أن يتركوا الأشياء القديمة أيضاً |
| Halat, çok ucuz birşey hırdavatçı dükkanında çok ucuza bulabililirsiniz. | TED | انها مجرد ذلك ، بل هذا شيء غير مكلف للغاية، المتاحة عمليا في متجر لاجهزة الكمبيوتر الخاص بك ، وانها رخيصة جدا. |
| Hem, onun kadar ucuza çalışacak kimse bulamam. | Open Subtitles | الى جانب ذلك، لم أجد أبدا أي شخص آخر للعمل رخيصة. |
| ucuza al, pahalı sat. Amerikan usulü. | Open Subtitles | بشتريها رخيصة ويبيعها غاليه الطريقة الامريكية المثلى |
| Hisseleri ucuza kapıp parsayı toplamak için panik yaratmaya çalışıyorlar. | Open Subtitles | يجعلون الاسهم رخيصة لكي يجعلوها كلها لهم |
| Onları ucuza kapattım. Avrupalı temsilci durduk yere beni seçti. | Open Subtitles | لقد حصلت عليهم بثمن رخيص وكالة أوروبية إختارت إسمي عن طريق الصدفة |
| Eğer öyleyse, size bu doru atı oldukça ucuza bırakabilirim. | Open Subtitles | لو كنتما كذلك سابيعكم هذا المهر الاحمر بثمن رخيص |
| Bütün yarınlar senin, çünkü onları bugünden ucuza kapatıyorsun. | Open Subtitles | أنت تمتلك كل الأيّام القادمة، لأنك اشتريتهم اليوم، وبثمن رخيص. |
| Zamanında şirketin satışa çıkarılacağını bilseydim onu ucuza alır, parçalara ayırır ve bir *yangın satışı düzenlerdim. | Open Subtitles | وطردني خارج نيويورك. لو علمت أن الشركة ستباع لشريتها برخص وفرقتها إلى فروع |
| Fiyatları düşürttü. Her şeyi ucuza geri alacak. | Open Subtitles | لقد قام بخفض الأسعار ليشتر كل الأسهم ثانية بثمن بخس |
| Küveti ucuza getirmek için tesisatı buradan geçirirsek en yakın duvarı yıkarsak, burayı banyo yapabiliriz. | Open Subtitles | الطريقة الأرخص هي أن نصل إلى أنابيب المياه من هنا نزيل جدار الخزانة ونحوّل هذا إلى حمّام |
| Ve kendini ucuza satma! - 15 binden aşağı olmaz! | Open Subtitles | و لا تقلل من سعر نفسك لا أقل من خمسة عشر ألفاً |
| Ayrıca havayolu millerini ucuza satan birini tanıyorum. | Open Subtitles | علاوة، أعرف شخصاً يبيع الالاف منها بثمن زهيد |
| Siz medyacılar, insanları ucuza satın alabilmeyi düşünürsünüz. | Open Subtitles | أنتم أهل الإعلام تعتقدون أنكم يمكنكم شراء الناس رخيصاً |
| Bir köşede çok ucuza haçlar duruyor. | Open Subtitles | مجموعة من الصلبان الرخيصة مكدسة في احدى زوايا المقبرة |
| Bu evi bu kadar ucuza almamın nedeni bu, hikayeler nesillerce devam eder. | Open Subtitles | لهذا تمكنت من شراء البيت بهذا الرخص ، فقصص الأشباح قديمةٌ به |
| Yıllık, her çocuk için 25 sentten daha ucuza hizmet sağlıyor. | TED | بوسعها الآن التأمين بأقل من 25 سنتًا لكل طفل سنويًا. |
| Hem de ucuza, çünkü senin hepsini geri getireceğini düşünüyorlar. | Open Subtitles | . الرخيص ، لأنهم يعتقدون أنك ستعيد لهم كل شئ |
| Belki de açık artırmada ucuza kapatmak için sahte olduklarını söylüyorsun. | Open Subtitles | ربما انت تقول انها مزيفة لكي تستطيع شرائها ارخص في المزاد |
| Kimseye faydası olmaz, sonra da ucuza oyun endüstrisine satarsın onları ve onlar da bir savaş şeyinde savaşta harcanan erler haline gelirler. | Open Subtitles | ليس لهم نفع لذا يمكن بيعهم بالرخيص لعبة صناعية اصبحو هم |
| - ve o analizler ucuza olmaz. | Open Subtitles | وهؤلاء لا ياتون رخيصا وهذا يعنى مؤسسه كبيره |