Bu sistem tüm Ulaşım araçlarını tek bir ödeme sistemine bağlıyor. | TED | ذلك النظام يربط معا جميع متعلقات النقل في نظام دفع موحد |
Ulaşım Güvenliği hava aracı bir şey söylerse haber verin. | Open Subtitles | أعلموني بما تقوله هية سلامة النقل بخصوص تلك الطائرة الساقطة |
Burada çalışanların en büyük sıkıntısı Ulaşım. Arabanız var mı? | Open Subtitles | المشكلة لدى موظفينا هي وسائل النقل هل لديك سيارة ؟ |
Şimdi bu hızlı Ulaşım araçlarıyla yan yana işleyen yerel otobüsleri çıkarabiliriz. | TED | الآن يمكننا أخذ كل الحافلات المحلية التي تسير بجانب وسائل المواصلات السريعة |
Sao Paolo'ya sivil Ulaşım aracı istiyorum. İnince her şeyi anlatacağım. | Open Subtitles | واريد وسيلة نقل الى ساو باولو سأخبرك بكل شئ عندما نهبط |
Bir yer bulmak, tema planlamak, dekorasyon, yemek, Ulaşım güvenlik ve fotoğrafçıları ayarlamak için dört haftadan az zamanım var. | Open Subtitles | لدي أقل من 4 أسابيع , للحجز ولعمل الفكرة الرئيسية و الأوسمة الطعام , النقل والمصورين للأحداث التي لن أحضرها |
Sadece ona özel bir şekilde kendine Ulaşım olanağı ayarladı. | Open Subtitles | لقد دبَّرت وسيلة النقل الوحيدة المتوفرة لها في هذه الجِبال |
11 yıl önce çocuğum hasta bahanesiyle Ulaşım ekiplerine transfer edilmişsin. | Open Subtitles | انتقلت الى فريق النقل من 11 عام بسبب مرض ابنك لماذا؟ |
Bu durum kamu çalışmalarını Ulaşım sistemlerini ve küresel veritabanlarını etkiliyor. | Open Subtitles | ما يؤثر على الأعمال العامة، نظم النقل .و قواعد البيانات العالمية |
Yerlilerin ileri gelenleriyle, Ulaşım üzerinde çalışan hippiler. | TED | فكان هناك مسنون محليون مع تحرريين يعملون في النقل. |
Böylece, Londra için Ulaşım firması ile çalışıyoruz ve bu organizasyon 50 yıldır, yeni bir otobüs için, bir müşteri olarak sorumlu olmadı. | TED | هكذا كنا نعمل مع النقل في لندن، وهذه المنظمة لم تكن في الواقع مسؤولة كعميل لحافلة جديدة لمدة 50 عاما. |
O büyüklük ile bazı kötü sorunlar ortaya çıkacak, bunlardan biri Ulaşım sistemi, nüfusa yeterli gelmeyecek. | TED | وبذلك النمو تظهر بعض المشاكل العملية الحادة احدها نظام النقل ببساطة لن يمكن التعامل معه |
Biz bu hızlı Ulaşım koridorlarını şehir merkezinden dağıtarak onları kenar mahallerin içlerine kadar uzattık. | TED | قمنا بتوزيع ممرات النقل السريع هذه على طول قلب المدينة و مددناها حتى الأحياء الطرفية |
Ben 70'li yıllarda büyürken sıradan Amerikan aile gelirinin onda birini Ulaşım için verirdi. | TED | عندما كنت اكبر في السبعينات, الامريكي النموذجي كان ينفق عشرة في المائة من دخلة او الاسرة الأمريكية النموذجية,في النقل. |
O zamandan beri karayolların sayısını iki kat olmuş artık Amerika'da gelirimizin beşte birini Ulaşım için veriyoruz. | TED | منذ ذلك, ضاعفنا عدد الشوارع في امريكا, والان ننفق فقط خمس من دخلنا على وسائل النقل. |
Bunlardan birincisi , metro hatları felç olmasıydı Ulaşım durma noktasına gelmişti | Open Subtitles | أولا وقبل كل شيء توقفت خطوط مترو الانفاق أصيبت المواصلات بحالة تكدس |
Dublin'in Ulaşım haritası iyileşti ve ben bu projeyi bitirdikten sonra daha da iyi oldu fakat hala durak isimleri, güzergahlar mevcut değil. | TED | الآن بعد تحسن خرائط المواصلات في دبلن، و بعد أن انتهيت من المشروع، أصبحت حتى أفضل و لكن ما زالت لا توجد أسماء المحطات |
Eğer yaşam uzay zorluklarına dayanıp binlerce yıl varlığını sürdürebiliyorsa bir dünyadan diğerine gezegenler arası bir Ulaşım sistemiyle seyahat de edebilir. | Open Subtitles | إذا كان من الممكن أن تصمد الحياة أمام مصاعب العيش في الفضاء وتدوم لــ آلاف السنين لكان يمكننا نقل الطبيعة عبر الكواكب، |
Genellikle kendinize hızlı bir Ulaşım güzergahı seçersiniz ve bu güzergah aklınızda düz bir hat olarak algılanır. | TED | في الواقع، ستختار لنفسك مسار مواصلات سريع و في عقلك ستنظر لهذا المسار على أنه خط مستقيم |
Ulaşım çok basit, herkes hareketliliğe beş dakikalık uzaklıkta. | TED | والمواصلات جميعها بسيطة جداً. الجميع على بعد خمس دقائق سيراً على الأقدام من التنقل. |
Hâlâ geniş yelpazede bir dizi politikayı deniyorlar, mesela halk için bisikletler, sürdürülebilir bir Ulaşım çözümü olarak ortaya çıktı. | TED | وما زالت تختبر عددًا من السياسات، مثل تقاسم الدراجات الحر، الذي احتفي به كحل محتمل للنقل. |
Dirk mcgirt powerpointlerle gelir ve grafiklerle, yiyecek ve battaniyelere kolay Ulaşım için dava vaka yapmaya çalışır aslında onları doğaya salarken evsizleri daha savunmasız hale getirir. | Open Subtitles | ديرك ماكرت ديرك ماكرت ياتي مع برنامج توضيحي ورسوم بيانيه، ويحاول لجعل القضية للحصول على ولوج سهل للغذاء و البطانيات |
Buna gıda, elektrik, Ulaşım, iletişim maliyetlerinin 10 ila 1,000'de birine düşmüş olmalarını ekleyin. | TED | إضافة إلى أسعار الطعام والكهرباء والنقل والاتصالات انخفضت من 10 إلى أضعاف 1000. |
Yılın bu zamanlarında köpek kızakları onlar için tek Ulaşım kaynağı demek. | Open Subtitles | في هذا الوقت من السنة , زلاجة الكلاب هي الواسطة الوحيدة للتنقل |
- Ulaşım şeklim. - Bu hiçbir şeyi değiştirmez. | Open Subtitles | هذا هو أُسلوبي في التنقل - هذا لا يغير اي شيء - |
Prizmanın yaptığı görevi bu da Ulaşım için yapacak. | Open Subtitles | إنه سيقدم للمواصلات ما قدمه الموشور للمعلومات، |
Alman hareketleri, Ulaşım yolları ve tesis güvenliği. | Open Subtitles | تحركات الألمان وطرق تنقلهم ، بالإضافة إلى حراس المصنع |
Annene kliniğe Ulaşım ile ilgili bilgileri yazdırabilir misin? | Open Subtitles | هل يمكنكِ كتابة توجيهات الطريق للعيادة ؟ |