Babam utandığı için beni insanlardan uzak tuttu. Sen korktuğun için insanları benden uzak tutmak istiyorsun. | Open Subtitles | أبي كان يبعدني عن الناس لأنه يخجل منّي و أنتِ تبعدين الناس عنّي لأنك تخافين |
Herkesin utandığı ya da elinde olmadan yaptığı şeyler var. | Open Subtitles | كل شخص لديه شيء يخجل منه، أو يستطيع فعله بدون حتى أن يحاول. |
İşin aslı ve bu, o zamanlar insanların söylemekten utandığı bir şeydi babanız akciğer kanserinden öldü. | Open Subtitles | القصّة الحقيقيّة، لقد كان أمرا يخجل الناس من قوله في ذلك الحين و هو أنّه توفي بسرطان الرئة |
Gey olmaktan utandığı için kadınlarla takılıyor. | Open Subtitles | يَعْبثُ حول مَع النِساءِ لأن هو خجلان مِنْ أنْ يَكُونَ مرح. الآن، هو كُلّ فقط حول أنت، |
Bana o bakışı utandığı için attı. | Open Subtitles | لقد أعطاني تلك النظرة لأنهُ خجلان. |
Herkesin sevdiği ama birine itiraf etmekten utandığı bir şeyler vardır. | Open Subtitles | الجميع يملك ذلك الشيء الذي يحبه لكنهم يخجلون منه كثيراً ولذلك يرفضون الإعتراف به لأي أحد. |
Herkes utandığı bir şeyler yapmıştır. | Open Subtitles | قام الجميع بأمورٍ يخجلون منها |
Sana söylemeye utandığı bir şey yapıyordur belki. | Open Subtitles | ربما يفعل شيئاً يخجل من إخبارك عنه |
Evet, kardeşi yüzünden, ya da utandığı için. | Open Subtitles | أجل, بسببِ أخيه، أو بسببِ أنهُ خجلان. |