Fikir şu ki her bir uygulama için fiziksel şekil uygulamayla eşleştirilebilir. | TED | والفكرة هي أن لكل تطبيق فردي، شكلا ماديا يُمكن أن يوافق التطبيق |
Aslında, Apache ISS leri motive eden gerçek uygulama oldu. | Open Subtitles | اساسا ، اباتشي اصبح التطبيق الذي يحفز مقدمي خدمات الانترنت |
Tick Tock artık uygulama sektöründe ama hala aynı yetenek avcısını kullanıyorlar. | Open Subtitles | القراد توك في مساحة التطبيق الآن، لكنها لا تزال تستخدم نفس هدهونتر. |
uygulama ve yazılım konusunda ödül kazanmayla ünlü biri için... | Open Subtitles | أعني, شخصاً اشتهر من إنشاء التطبيقات والبرمجيات الحائزة على الجوائز |
Daha da iyisi, etkileşimli bir uygulama olduğundan, öyküyü kendiniz anlatabilirsiniz. | TED | لكن بشكل أفضل، ولأنه تطبيق تفاعلي، يمكن أن تروي القصة بنفسك. |
Tüm tanıkları yeniden sorguluyoruz ama bu zaten temel bir uygulama. | Open Subtitles | نحن نعيد إستجواب كُلّ الشهودِ، لكن ذلك، بالطبع، فقط إجراء أساسي. |
Öğrencilere sınıfın önünde şiir denemelerini okutmak insanı küçük düşürmede sadistik bir uygulama. | Open Subtitles | جعل الطلاب يقرأون واجباتهم القصائدية أمام الصف هو ممارسة سادية في الإذلال العلني |
Bundan dolayı, yazılması bir kaç gün süren ve internet üzerinden yayılan bu uygulama kurumların yerleşmiş geleneğine bir çeşit uyarı atışı gibi. | TED | حسنا التطبيق الذي يستغرق بضعة أيام لبرمجته ومن ثم ينتشر بشكل فيروسي، ذلك نوع من الطلقة المنحنية لمؤسسات الحكومة. |
Gerçekte, uygulama kendi başına işin kendisi, mekanın mimarisi de dinleme deneyiminin asıl parçası. | TED | في هذه الحالة، إن التطبيق هو المشروع بذاته، و الفن المعماري للمكان هو من صميم تجربة الاستماع. |
Amma velakin, uygulama, varış noktasına sadece az sayıda güzergah olduğunu da varsayıyor. | TED | ومع ذلك، يفترض التطبيق أنه لا يوجد سوى عدد قليل من الاتجاهات نحو الوجهة. |
Tüketiciler iade aşamasında ürünün fotoğrafını çekip durumunu onayladıkları bir uygulama kullanabilirler. | TED | يستطيع المستخدمون أن يستخدموا التطبيق لالتقاط صور للمنتج ويضعوا حالة المنتج عند إعادته. |
Teknoloji dünyasında, ortalığı süpürecek bir uygulama o kadar dönüştürücüdür ki kendi pazarını yaratır, tıpkı Uber gibi. | TED | في عالم التكنولجيا، التطبيق الخارق هو تطبيق تحولي يصنع سوقه الخاص بنفسه، مثل أُوبر. |
İklim dünyasında, bu süper uygulama öyle bir çözümdür ki, gelişmenin önünde aşılması imkânsız gibi görünen engelleri kırıp geçmeyi vaadeder. | TED | في المناخ العالمي، التطبيق الخارق هو حل جديدُ وواعدُ والذي يمكنه اختراق ما لا يمكن اختراقه من حواجز نحو التقدم، |
Alınmadım ki. Bu geçici bir durum. Sadece uygulama işim patlama yapana kadar. | Open Subtitles | لا إهانة على الإطلاق، هذا مؤقت فحسب حتى يزدهر عملي في مجال التطبيقات. |
Bu anahtar fikir ele alındığında robotlar için yeni uygulama alanları bulmayı hayal etmeye başlayabiliriz. | TED | اذن باعطاء هذه الفكرة المفتاحية بامكاننا ان نبدأ في تخيل انواع جديدة من التطبيقات للروبوتات |
Öncelikle, daha fazla uygulama ve oyun geliştirmek istiyorum. | TED | اولا اود صنع المزيد من التطبيقات والمزيد من الاألعاب |
Anestezisiz böyle bir uygulama yapamam bayım. | Open Subtitles | سيدي لا أستطيع فعل إجراء كهذا من دون مخدر |
Bu dünya çapında yaygın bir uygulama olarak devam etmektedir ve kendiliğinden yok olmayacak. | TED | اذ انه لا يزال ممارسة شائعة في جميع أنحاء العالم، ولن يختفي من تلقاء نفسه. |
1945'te, bir grup bilimadamı askeri bir uygulama için cihazı incelerken rastgele çevirerek dengeli bir solucan deliği kurdular. | Open Subtitles | في عام 1945 كان فريق علمي يبحث عن تطبيقات عسكرية للأداة وأسس ثقب دودي عن طريق عملية الاتصال العشوائي |
Sonra da öz farkındalık veya empati arttırma becerileri hakkında konuşurken yaptığımız bir tür esas uygulama yaparız. | TED | ثم لدينا نوع ما من الممارسة الأساسية التي نقوم به سواء كنا نتحدث عن الوعي الذاتي أو مهارات بناء التعاطف. |
Getirmeli ama. Birisi bunun için bir uygulama yapmalı. | Open Subtitles | ينبغي أن يكون، أحدهم يجب أن يخترع برنامجاً يقوم بذلك. |
Anestezioloji'de Metodoloji ve uygulama kitabını yazdı. | Open Subtitles | لقد ألّف كتاب "المنهجية والتطبيق فى علم التخدير" |
Süreç içerisinde, biz, Afrika toplumu ülkelerimizdeki politika oluşturulması, politik yönlendirme ve politik uygulama süreçlerinden dışlanmış olduk. | TED | نحن في هذه العملية، والشعوب الافريقية، قد تم تهميشها من صنع السياسات، وتوجيه السياسة، وسياسة تنفيذ عملية في بلداننا. |
Dolayısıyla iyi bir bilgisayar programcısının yapacağını yaptı, bir uygulama yazdı. | TED | وبالتالي قام بما قد يقوم به أي مطور جيد، برمج تطبيقا. |
Heisenberg'ün belirsizlik prensibinden daha basit bir uygulama ister misin? | Open Subtitles | أتفضل تطبيقاً أكثر بساطة " كمبدأ الشك لـ " هايزينبيرغ |
Ona yüz metre yaklaşınca beni uyaracak bir uygulama yazdım. | Open Subtitles | لقد صمّمتُ تطبيقًا يُنذرني إن تعدّيتُ حاجز 100 متر عنها. |
Bilgisayar korsanlığını bir yasa uygulama tekniği olarak sahipleniyorlar ama herhangi bir tartışma olmadan. | TED | لقد قاموا بحصر الاختراق والقرصنة كوسيلة لتطبيق القانون ولكن بدون أي مناقشات حقيقىه. |
Katı kuralları uygulama yetkisi bana verilmedikçe teklifleriniz benim için kabul edilemez. | Open Subtitles | مالم يكن لدي سلطة لفرض أمر صارم.. فإن خططك غير مقبولة لدي.. |