Ve dikkat ve güven çekme fırsatı çok önemli birşey. | TED | والفرصة للتركيز في الثقة و ان تنتبه تجعلك مندهشا |
Fazla karşılıklı sevgi ve güven yok ama Amerikanların ona ne yapacağını söylediği de yok. | TED | ليس هناك الكثير من الإعجاب أو الثقة المتبادلة، لكن ليس الأمريكان مَن يملون عليه ماذا يفعل |
Ve, güven bana, bazen seks de. | Open Subtitles | وثقي بي ، بعض الأحيان يمكن أن يكون الجنس ، أيضاً. |
Teşekkürler, ve güven bana işler yoluna girecek. | Open Subtitles | شكراً، وثقي بي كل هذا سوف ينجح من الأفضل |
ve güven bana; herkes benden haber bekliyor. | Open Subtitles | وثق بي, الجميع ينتظرني كي أنقل لهم الأخبار |
ve güven bana, oyun oynamayacaklar. | Open Subtitles | سيخترقون هذه السيارة وثق بي عندما أخبرك إنهم لا يلعبون |
Hayatımda yaptığım en iyi hamlelerde disiplin, sabır ve güven istedim. | Open Subtitles | أفضل خطوات اتخذتها في حياتي تطلبت الكثير من الانضباط والصبر والثقة |
Oğlumla aramızda nadir bulunan olağanüstü bir sevgi ve güven vardı. | Open Subtitles | لقد كانت بينى و بين إبنى علاقة نادرة و رائعة من الحب و الثقة |
İnanç, barış ve güven gibi sözlerin ardına gizleniyorlar. | Open Subtitles | يختفون وراء كلمات مثل الإيمان , والسلام و الثقة |
Ama en önemlisi, onlara sevgi ve güven göstereceksiniz. | Open Subtitles | و لكن الأهَّم من ذلك، هوَ إظهار الحُب و الثقة لهُم |
Şimdi bana bu işe kimlerin bulaştığını söyle. ve güven bana bir gün hepimiz buradan yürüyerek çıkacağız. | Open Subtitles | والآن، أخبريني مَن أيضًا مشترك معكِ، وثقي بي، ستسرّحون يومًا ما من هنا |
Bütün ilişkin yalanlar üzerine kurulu ve güven bana, ortaya çıkacaklar. | Open Subtitles | علاقتك بكاملها مبنية على أكاذيب وثقي بي، أنها كلها ستخرج |
ve güven bana, suçluyu bulup çıkaracağım. | Open Subtitles | وثقي بي سأطارد هذا الشخص المتلاعب |
ve güven bana, bizi bulurlarsa öldük demektir. | Open Subtitles | وثق بي اذا ما وجدونا هنا سوف نكون في عداد الأموات |
ve güven bana çok yaratıcı olabilirim. | Open Subtitles | وثق بي، يمكنني أن أكون مبدعاً. |
ve güven bana, hiç cezaevine göre biri değilsin. | Open Subtitles | وثق بي انت لن ترتاح في السجن |
Bu iyi niyetiniz farkında olmadan diğer insanlar tarafından anlaşılacaktır ve güven yaratacaktır, ve güven iyi çalışma ilişkileri oluşturur. | TED | لأن هذه الإرادة الطيبة تلتقط بصوة لاواعية من الآخرين، و تخلق الثقة، والثقة تخلق الكثير من علاقات العمل الجيدة. |
Ama yaşanan olaylar göz önüne alındığında, Kim ile tekrar birbirimizi tanıyana ve güven ortamı yaratana kadar yalnızca sarılmakla yetinecektim... | Open Subtitles | لكن بإعتبار الأحداث الأخيرة أقصى ما كنت سأفعه هو الأحتضان أنا و (كيم) علينا التعرف على بعضنا ثانيةً ... و أن نثق ببعضنا و |
Kahrolası bir şeytanın onun bedeni ile dolaştığını biliyorum ve güven bana bunu ödeyeceksin. | Open Subtitles | أعلم أنك وضعت كائنًا شيطانيًّا في جسده وجعلته يرتديه و ثق بأنني سأجعلك تدفع ثمن هذا |
Bak, ben haftanın en çılgın üç gününde mal pazarlıyorum ve güven bana, ...hiçbir genç buraya esrar çekip çakır keyif olmaya gelmiyor. | Open Subtitles | اسمع ، أروج في أعلى ثلاث ليالي في الأسبوع في هذا المكان ، و ثقي بي لا يأتي شاب هنا ليدخن الحشيش و يصبح ناضجاً |
Sıcak ve güven verici kahverengi gözleri var ve gürültücü. | Open Subtitles | -بي؟ لديه عين بنيّة دافئة ومطمئنة وهو قادر على العنف الكبير -حسناً. |
Cep telefonu, yapılmış en büyük dikkat dağıtıcı ve bunun varlığında empati ve güven oluşturmak çok zor. | TED | إنه أكثر جاذب للإلهاء، لم يوجد مثله قط، ومن العسير جدًّا خلق تعاطف وثقة في وجوده. |