Seth bana Harry Reynard'a Med Patent hisselerinden vermekten söz ediyordu. | Open Subtitles | سيث كان يحادثنى عن إعطاء أ.ب.و الخاص بميد بيتينت لهارى رينارد |
nafakanı bir garsona bahşiş olarak vermekten daha eğlenceli geliyor. | Open Subtitles | أكثر متعةً من إعطاء بقشيشاً للخادم من نفقة زوجتك السايقة |
Burada oturup sana form üstüne form vermekten hoşlandığımı mı sanıyorsun? | Open Subtitles | كنت أعتقد أنني أحب الجلوس هنا، كنت تسليم تشكل بعد شكل؟ |
Aynı davada erkek arkadaşına ölümcül dozda eroin vermekten suçlanmış. | Open Subtitles | نفس القضية. كانت متهمة ايضا بتهمة اعطاء مصل سام لحبيبها |
Bu gece en büyük ödülümüzü Mary Jane'i tam puan alan kızımıza vermekten onur duyuyorum. | Open Subtitles | أحظى بمتعة عظيمة اليوم بإعطاء شرفنا الكبير المارى جين الى صاحبت الدرجة المثالية |
Ödül vermekten başka bir şey yapmıyorlar. | Open Subtitles | دعنا ننسى المحادثة لا يفعلون أي شيء سوى منح الجوائز أنا لا أصدق ذلك |
Çünkü senin paran olduğunu ve onu ifade vermekten alıkoymak için sebebin olduğunu biliyorlardı. | Open Subtitles | لأنهم يعرفون كان لديك المال و دافع لمنعه من الإدلاء بشهادته. |
Bazen kadınlar erkeklere bonbonlu jöle vermekten hoşlanmaz. | Open Subtitles | أحياناً الناء لا يروق لهم أعطاء الرجال هذه السكاكر. |
O alçağa hak ettiğini vermekten sadece birkaç dakika ötedeydik. | Open Subtitles | كنا على بُعد دقائق من إعطاء هذا الوغد ما يستحق، |
Elli bin dolar borç vermek beş yüz dolar borç vermekten daha riskli. | TED | فمن الخطر إعطاء قرض ب50 ألف دولار عوضاً عن اعطاء قرض ب 500 دولار |
Sadece 200 dolar vermekten daha fazlası gerek. | TED | نحن بحاجة إلى أكثر من مجرد إعطاء 200 دولار. |
Hiç para vermeyiz ama Çin'de isim vermekten vazgeçeriz. | Open Subtitles | لا مال و ىسوف نوافق على عدم تسليم الاسماء للصيينين |
Durum o kadar kötüleşsin istiyor ki ona usturlabı vermekten başka çaremiz kalmasın ve her şey eski hâline dönsün. | Open Subtitles | انه يريد أن يجعلها سيئة للغاية و لا يترك لنا أي خيار الا تسليم الأسطرلاب و قلب الأمور مرة أخرى إلى ما كانت عليه |
Çocuğumuzu geri vermekten başka çaremiz kalmamıştı. | Open Subtitles | لم يكُن لدينا خيار سوى تسليم الطفلة |
İnsanlarla ilişkimi kesmeden önce, onlara bir şans daha vermekten yanayım. | Open Subtitles | أود أن اعطاء الناس ثقه كبيره قبل أن أنتهي منهم |
Bu artık bilgi vermekten öte bir şey bu bir seyahat. | Open Subtitles | لم يعد الأمر مُتعلّقاً بإعطاء معلومات, بل بإستشعارهم للرّحلة. |
Size doğaçlama yurttaşlık dersleri vermekten her ne kadar hoşlansam da yapacak işlerim var. | Open Subtitles | وبقدر ما استمتع بإعطاء دروس ارتجالية مدنية لديّ عمله لأعمله |
Bilmiyorum... Daha önce hiç sperm vermekten vazgeçmemiştim. | Open Subtitles | لا أعرف , لم أنكث يوما بعهد في منح الحيامن من قبل ؟ |
Sırf ruhsat vermekten değil, bakımdan da sorumluyuz. | Open Subtitles | الآن, نحن المسؤولين عن الصيانة ليس فقط منح التراخيص |
Teselli olacaksa, karın yanlış ifade vermekten kurtulur. | Open Subtitles | لو هنالك أيّ سلوان، فزوجتكَ مُعفاه من جُرم الإدلاء الكاذب. |
Bir gün kazandığımın yarısını müdürüme vermekten sıkıldım ve ben de bir müdür oldum. | Open Subtitles | في يوم ما .. تعبت من أعطاء نصف ما أحصل عليه الى الأدارة لذا أصبحت أنا الأدارة |
Vandalizmden tutuklanmış, mülke zarar vermekten iki koruyucu ailenin yanından alınmış. | Open Subtitles | تم القبض عليها بتهمة التخريب تمت ازالتها من بيتين للرعاية , بسبب تدمير الملكية |
Sana ikinci şans vermekten bıktım. | Open Subtitles | أعِدُك. تعبتُ من إعطائِك فُرصٌ ثانية. |
Ben hala açım ama. Benim zevkim sana zevk vermekten geçiyor ve senin bütün isteklerine uymaktan. | Open Subtitles | أنا ما زلت جائعاً متعتي تكمن في منحك المتعة |
İnsanlar sadece kendileri için karar vermekten korktuklarında kurallara uyarlar. | Open Subtitles | الأشخاص يتبعون القواعد لأنهم يخافون من أتخاذ القرارات بأنفسهم. |
Himayendeki insanlara zarar vermekten yargılanacaksın ve bundan suçlu bulunacaksın. | Open Subtitles | سوف تحاكم على التسبب بالضرر على أشخاص في رعايتك وسوف تتهم مذنباَ |
Bazıları cevap vermekten fazlasını yapıyor. | TED | وبعضهم يقوم بما هو أكثر من مجرد رد. |
Yanlış haber vermekten nefret ederim. | Open Subtitles | شكراً لك. أكره رفع الإنذارات الكاذبة. |