| Göz kamaştıracak kadar da parlaktır. Bu da yansıtma özelliğini artırır. | Open Subtitles | وهو برّاق أياضاً ، الأمر الذي يجعل منه عاكس جيد |
| - yansıtma havuzu. - Suya ihtiyacı var. | Open Subtitles | ـ أنه حوض سباحة عاكس ـ أنه بحاجة لبعض الماء |
| Derilerinin istedikleri gibi kullanabildikleri inanılmaz bir yansıtma özelliği var. | Open Subtitles | بشرتهم لديها صفات عاكسة والتي أمكنتهم من التلاعب بويل |
| O zaman oradaki bir yansıtma havuzunun dibinde çok özel bir tılsımın olduğunu da bilirsin. | Open Subtitles | إذا ستعلم بأنه هناك بركة عاكسة مع تميمه خاصة جداً في قعرها |
| Yani gerçek bir sohbet kurmak çok önemlidir, çünkü bu bizim kendimizi yansıtma yeteneğimizi geliştirmeye yarar. | TED | إذن الهروب من محادثة يمكن أن يكون ذا أهمية لأنه يمكن أن يكون حل وسط لقدرتنا على التأمل الذاتي. |
| Çünkü seni göremiyorum. Göremiyorum çünkü camlarınızda yansıtma var galiba. | Open Subtitles | لا أستطيع أن أراكِ الزجاج عاكس هنا |
| Çünkü seni göremiyorum. Göremiyorum çünkü camlarınızda yansıtma var galiba. | Open Subtitles | لا أستطيع أن أراكِ الزجاج عاكس هنا |
| Bence sorun var çünkü kendimizi bir probleme sürüklüyoruz -- birbirimizle nasıl ilişki kuracağımızla ilgili bir probleme, ve ayrıca kendimizle kuracağımız ilişki ve kendimizi yansıtma kapasitemizle ilgili bir problem. | TED | إنه يهمني لأنني أظن أننا نضع أنفسنا في متاعب -- متاعب بالتأكيد في علاقاتنا ببعضنا البعض، و لكن متاعب أيضا في علاقاتنا مع الآخرين و قدرتنا على التأمل الذاتي. |