Ilık ormanlarda dökülen yaprakların birikmesi zengin besin kaynakları yaratır. | Open Subtitles | في الغاباتِ المعتدلةِ،تخلق فضلاتِ الاوراق مخازنُ غنيةُ مِنْ المواد المغذية |
Bunun özellikle güzel olması değil çıplak gözle baktığınızda, yaprakların oluşma şekli. Birbirlerine kıvrılışları. | TED | وذلك الجمال الذي يمكن ان لا يُرى بالعين البشرية عندما تنظر اليه ان طريقة تشكل الاوراق .. والانحناءات هنا .. كلٌ على كل |
Geceleyin rüzgarda hışırdayan yaprakların sesine benzer ses verir. | Open Subtitles | فى الليل، تصدر اصواتاً كحفيف أوراق الشجر |
Bu yaprakların yalnızca bir mikrometre hareket ettiğini varsayalım, ve bunun görüntümüzü yalnızca bir pikselin binde biri değiştirdiğini varsayalım. | TED | حسنا، لنقل بأن هذه الأوراق تحركت ميكروميترا واحدا ولنقل بأن ذلك سيحرك الصورة بمقدار واحد بالألف من البكسل |
Bu yaprakların tabanı her seferinde, milimetrenin onda biri hassaslıkla aynı yere oturmalı. | TED | قاعدة تلك البتلات يجب أن تنتقل كل مرة إلى نفس المكان في حدود عُشر المليمتر |
Bazen yaprakların arkasında saklanmış olurlar ve bulması gerçekten çok zor olur. | Open Subtitles | وأحيانا يكونوا مختبئين وراء أوراق الأشجار البحث عنهم شيىء صعب جداً |
Geceleri, yapraklarını kıvırırlar ve hareketliliği azaltırlar, ve gündüzleri, yaprakların açıldığını ve-- çok daha fazla hareketlilik olduğunu görebilirsiniz. | TED | وهي اثناء الليل تقوم بإغلاق اوراقها وتقلل الحركة واثناء النوم تقوم بإعادة فتح الاوراق وتتحرك بكثرة |
yaprakların üzerinde beslenen orman yengeçlerine de sık rastlanır. | Open Subtitles | سرطان الغابات يوجد هنا يتغذا علي الاوراق الوفيره. |
New York'ta sonbahar gibisi yoktur ama bu sadece yaprakların renk değiştirmesinden kaynaklanmıyor. | Open Subtitles | ليس هناك أهدأ من خريف نيويورك ليست الاوراق وحده تتغير |
Ama yaprakların değişim bakış açısında da değişim geçirdi. | Open Subtitles | انه وقت تغير الاوراق التي ادت الي تغييير في وجهة النظر |
Kalın yaprakların üzerlerindeki çiğ zamanla buza döner.. | Open Subtitles | نمو الاوراق الكثير وندى الغابات الابيض انت من أحب وفي مكان قريب التيار |
Sinizmim yağ gibi yaprakların bahçesine sızıyor. | Open Subtitles | سخريتي تنساب كما ينساب الزيت في حديقة من الاوراق |
Güneş yaprakların arasından çıktı ve onları alev almışlar gibi aydınlattı. | Open Subtitles | الشمس تتخلل أوراق الشجر لتجعلها تبدوا كما لو كانت تحترق |
Dökülen yaprakların arasında, nerdeyse görünmez olarak yaşıyor. | Open Subtitles | أنه يعيش على الأرض مختفى تقريباً بين فضلات أوراق الشجر |
Son olarak, yapmak istediğimiz bir şey de kloroz başlangıcını erkenden tespit etmek -- ve bu bir portakal ağacı -- bu aslında yaprakların sararmasından anlaşılabilir. | TED | وأخيرًا، شيء نحن مهتمون به وهو الكشف المبكر عن الإصابة في الإخضرار. هذه شجرة برتقال كما ترون إصفرار الأوراق. |
Bu yaprakların üzerinde insanlar ve hayvanlar birlikte yatıyorlar. | Open Subtitles | البشر والحيوانات سواء ينامون على الأوراق |
noktası bu yaprakların herbirinin ayrı ayrı güneşi takip etmesi, bağımsız olmaları ve kullanıcı ayarı olmadan güneşten en verimli şekilde faydalanmasıdır. | TED | هو أننا لدينا هذه المعالجات الرخيصة وكل واحدة من هذه البتلات مستقلة وكل بتلة تكتشف موقع الشمس دون أي تدخل بشري |
Yanımdaki yaprakların üstüne bir şey düşmüştü. | Open Subtitles | صوت سقوط شئ ما على أوراق الأشجار بجانبي |
Kuru yaprakların mırıIdandığı, ani yağmurların toprağı yıkadığı gün. | Open Subtitles | والاوراق الجافة ستذوى وستغسل الامطار الغزيرة الارض |
Burada böyle yaprakların altında uyumak hoş olacak. | Open Subtitles | من الجميل النوم هنا والنظر لأوراق الشجر في الأعلى |