| Ama yatıştırıcı olan eroin nefes almayı yavaşlatır ve vücudun oksijen ihtiyacını tam da daha fazlasına ihtiyacı olduğun anda azaltır. | TED | لكن الهيروين، مثبّط، يبطئ التنفس -- ويقلل من إمدادات الأوكسجين في الجسم عندما يحتاج أكثر. |
| Bitirmediler. Lastikler işleri yavaşlatır. | Open Subtitles | إنهما لم ينتهوا بعد إن الواقى الذكرى يبطئ "نزول" الأشياء |
| Bu, Olaffson'u bu kadar zaman hayatta tuttu, belki bizde de süreci yavaşlatır. | Open Subtitles | أبقى أولافسون حيّ هذا لمدة طويلة. لربّما هو سيبطئ العملية فينا. |
| Ama liften zengin sebze, meyve ve tam tahıllar yediğinde; bunlardaki sindirilemeyen beta bağları, kana glukoz salınımını yavaşlatır. | TED | لكن أكلك لغذاء غني بالألياف كالخضروات، والفواكه، وجميع الحبوب روابط بيتا غير القابلة للهضم تبطئ تدفق الجلوكوز في الدم |
| Gaz ölçerini yavaşlatır. Sahte jeton satıyor, Jerry. | Open Subtitles | يمكنه إبطاء عدّاد الغاز، يبيع سمّاعات الأذن |
| Bizi yavaşlatır. | Open Subtitles | سوف تعطلنا |
| - Ona binmek bizi yavaşlatır - Çok üzücü. | Open Subtitles | الركوب عليه سيبطئنا باستمرار - محزن جدا - |
| Ciğerleri yavaşlatır, kalbi neredeyse durma noktasına getirir. | Open Subtitles | يبطئ الرئتين، يوقف القلب تقريبا، |
| Arsenik lösemiyi yavaşlatır ama tedavi edemez. | Open Subtitles | الأرسنيك" يبطئ اللوكيميا لكنّه لا يشفيها |
| Diş plağı suda yavaşlatır mı ki? | Open Subtitles | أتظنّين أنّ تخثر الجير يبطئ دخول الماء؟ |
| Sanırım ılık çimenlerin üzerine çiğ düşerse, bu topu yavaşlatır. | Open Subtitles | ظنــي أن ذلك سيكوّن طبقة من الندى على العشب الدافئ الأمـر الذي سيبطئ كرتك |
| Bu enfeksiyonun yayılmasını yavaşlatır. Aynı zamanda, onu sakin tutmalısın. | Open Subtitles | هذا سيبطئ انتشار السم، عليك حاليًا إبقاؤها مسترخية. |
| Ağı bir motor, bir şeyleri yavaşlatır ama bu geliştirilmiş versiyonu, hem momenti hem de beygir gücünü optimize ediyor. | Open Subtitles | المحرك الثقيل سيبطئ السيارة لكن يجدر بهذه النسخة المبسطة تحسين عزم الدوران والقوة الحصانية |
| Evet, yollara barikat kurmuşlar. Evet, bu bizi yavaşlatır. | Open Subtitles | نعم، لقد نصبوا حواجز طرق، نعم، إنّها تبطئ من حركتنا يا رجل |
| Sodyum kanalını tıkar, kasları felce uğratır ve vücut fonksiyonlarını yavaşlatır. | Open Subtitles | إنه عائق لقنوات الصوديوم. وهو يقوم بشل حركة العصلات، متسبباً في إبطاء وظائف الجسم. |
| Bizi yavaşlatır. | Open Subtitles | سوف تعطلنا |
| Gençler, yaşlılar bizi yavaşlatır. | Open Subtitles | كبير, صغير, أي شخص الّذين لن سيبطئنا . |
| Tony, zırh beni yavaşlatır ve kalkanım da kolumun bir uzantısı gibi. | Open Subtitles | توني , الدرع سيبطئني ودرعي هو مثل أمتداد ذراعي |
| Öldürmez ama yavaşlatır. | Open Subtitles | ان تقتله, و لكن ستبطئه |
| Ama alenen söyleseydin bu, süreci yavaşlatır istihbaratı teyid için bize zaman kazandırır. | Open Subtitles | ولكن إذا قلتِ ذلك علانية قد يؤدي ذلك إلى ابطاء الأمور يعطينا وقت لنتأكد من المعلومات |
| Kandaki asit, hemoglobin proteini ve kan şekeri arasındaki reaksiyonu yavaşlatır. | Open Subtitles | الحمض في الدم يبطء التفاعل بين بروتين الهيموغلوبين و سكر الدم |
| Sağ ol, ama biz hazırız. - Başka birileri bizi yavaşlatır. | Open Subtitles | شكرا،لكننا نحن جاهزون ،اي شخص اخر سوف يبطأنا |
| Bu seni biraz yavaşlatır. | Open Subtitles | الذي يجب أن يبطئك. |
| İşleri yavaşlatır. Ödemeleri durduracaklar. Bu, işleri daha fazla yavaşlatır. | Open Subtitles | سيسحبون تمويلهم وذلك قد يبطىء عملهم أكثر وأكثر |
| Çok zırhlı olur. Çok fazla ağırlık demek, seni yavaşlatır. | Open Subtitles | سيكون نسبة المعدن كبيرة سيزيد من وزن السيارة، ويبطئ سرعتها |
| Çok fazla konuşmamalısın yavaşlatır bu seni. | Open Subtitles | لا يجب عليك التحدث كثيرًا هذا يبطيء من معدل تنفسك |