Belgeleri yok ediyor. Parçalara ayırıp hepsini yakmak için paketliyor. | Open Subtitles | لقد كان يدمر الوثائق ويمزقهم ويضعهم في أكياس معدة للحرق |
"Kalbim birisi için kendini yok ediyor, kim bu? O sensin" | Open Subtitles | قلبي يدمر نفسه بنفسه من أجل شخص ما أنت هذا الشخص |
Antikorlar, sistemi tehdit eden bakteri ya da öteki yabancı saldırganları yok ediyor. | Open Subtitles | الاجسام المضاده تدمر البكتريا او اى اجسام غريبه تهدد النظام |
Kırılıyorum, çünkü bu kendime olan son saygı kırıntılarını da yok ediyor. | Open Subtitles | اكره هذا لأنك تدمر ما تبقى لي من ثقتي بنفسي |
Yaşadığın evi herkes yok ediyor ve bunu hiç önemsemiyor musun? | Open Subtitles | كلهم يدمرون المنزل الذي عشت فيه حياتك كلها وأنت لا تهتم؟ |
Hayır, hayır. Eğer kendinden geçiyorsa bağlantı anılarını yok ediyor demektir. | Open Subtitles | لا، لا، لا، طالما يغشى إذًا الوصل يدمّر ذكرياته. |
Ve arıların kaç yıllık emeğini... birkaç dakikada yok ediyor. | Open Subtitles | ،وفي ظرف بضعة دقائق تُدمر ما استغرق بناءه من النحل سنوات |
Mısır'lıları yeniyor, onları Kızıldeniz'de boğuyor, şehirleri yok ediyor, kızıyor. | TED | فهو يهزم الفراعنة بإغراقهم في البحر الأحمر, ويدمر المدن, ويثور. |
Çoğunlukla hayallerimiz, belirsiz bir gelecekte bölümlere ayrılmış saplantılara dönüşüyor. Bu, şu anda hayatlarımız için hazır olma kabiliyetimizi yok ediyor. | TED | في الأعم الأغلب تصبح أحلامنا مُجَزَئَة ومُعَلَقة بوقت ما في المستقبل وهذا يدمر قدرتنا على أن نعيش حياتنا في اللحظة الحاضرة. |
Ödüllendirmeye ve primlere abartıyla başvurmak, ahlaki irademizin yerini alıp "doğru olanı yapma" isteğimizi yok ediyor. | TED | ومما يُفسد الإرادة الأخلاقية الاحتكام المستمر للحوافز الذي يدمر رغبتنا في القيام بالشيء الصحيح. |
McGovern kendi kendini yok ediyor, tıpkı Humphrey, Muskie ve diğerleri gibi. | Open Subtitles | مكجفرن يدمر نفسه و كذلك همفري و موسكي و الجميع |
Saatte 400 kilometre süratle düşen çığ, yoluna çıkan her şeyi yok ediyor. | Open Subtitles | متحركاً بسرعة 250 ميل في الساعة، فإن الإنهيار الثلجي يدمر كل شئ في مساره. |
Merkez Bankası'ndaki numaraları hedef alıyor. Parayı yok ediyor. | Open Subtitles | إنه يهدف للاحتياطيات السرية الفيدرالية إنه يدمر الأموال |
Merkez Bankası'ndaki numaraları hedef alıyor. Parayı yok ediyor. | Open Subtitles | إنه يهدف للاحتياطيات السرية الفيدرالية إنه يدمر الأموال |
Aşkı, müvekkillerimizi, ve en çok da bizi yok ediyor. | Open Subtitles | تدمر الحب وتدمر زبائننا وفي النهاية ندمر أنفسنا |
Bildiğiniz gibi, termik ışın, vücudu yok ediyor, giysi dışında geride hiçbir şey bırakmıyor. | Open Subtitles | وكما نعرفون ، فإن الأشعه الحراريه تدمر الأجساد ولا تترك وراءها سوى الملابس |
Bildiğiniz gibi, termik ışın, vücudu yok ediyor, giysi dışında geride hiçbir şey bırakmıyor. | Open Subtitles | وكما تعرفون، فإن الأشعة الحرارية تدمر الأجساد ولا تترك وراءها سوى الملابس |
Bilmiyorum ama burası güvenli değil .....dünyanın çevresindeki bozulan fay hattı binlerce evi, okulu yok ediyor ...Uzatem Peninsula'daki Chichen-Itza , sıcaklık normal değerlere düştü | Open Subtitles | لا اعلم لكنها ليست امنه هنا تشققات ارضيه حول العالم تدمر الاف المنازل , المدارس |
Hatta eminim ki erkekler kadınları yok ediyor. | Open Subtitles | أعتقد أن الرجال يدمرون النساء أي إن الرجال أقدر على ذلك من النساء |
Sevgi, yargı gücümüzü ve açık bir biçimde görme yeteneğimizi yok ediyor. | Open Subtitles | الحب يدمّر حكمنا. وقدرتنا على الرؤية بوضوح |
Öyle bir kuvvet ki, şimdi bile bu tekneyi yok ediyor. | Open Subtitles | قوة، حتى في هذه اللحظة، تُدمر المركب. |
Kazan patlıyor, oteli yok ediyor ve baba ölüyor. | Open Subtitles | حسناً ,السخان ينفجر ويدمر الفندق والاب يموت. |
Onu görmeye devam edemezsin. Seni yok ediyor. | Open Subtitles | لا يمكنه مواصلة الحلاقة لك، أنت تدمّر نفسك |
Alan Wayne'nin işten atılmasına kafayı taktı, başkanlışımı yok ediyor olsa bile. | Open Subtitles | (ألان) مصمم على أن يتم عزل (وين) حتى اذا كان يعنى هذا تدمير رئاستى |
Beni yok ediyor, bedenimi yakıp geçiyor. | Open Subtitles | إن الأمر يدمرني إنه يحرق وعائي |
Yanlış kod girilirse kendini yok ediyor. | Open Subtitles | ان بها خاصية التفجير ذاتياً إذا تم إدخال الشفرة الخطأ |