ويكيبيديا

    "yumuşak" - ترجمة من تركي إلى عربي

    • ناعمة
        
    • ناعم
        
    • الناعم
        
    • لينة
        
    • الناعمة
        
    • أنعم
        
    • رقيق
        
    • نعومة
        
    • اللينة
        
    • ناعمه
        
    • لين
        
    • الرقيقة
        
    • رقيقة
        
    • ضعيف
        
    • الرقيق
        
    yumuşak ve kabarık olmadan önce. Ve bu zaman boyunca TED قبل ذلك كانت كلها بنيات ناعمة ورقيقة. وخلال تلك الحقبة
    Dudaklarım bal kadar tatlı, ...tenim bir çiçeğin, yaprakları kadar yumuşak olsun. Open Subtitles اجعل شفتاى حلوة كالعسل اجعل بشرتى ناعمة و عطرة مثل وريقات الزهور
    Bu daha büyük ve sevimli bir bahçe, yumuşak yeşil çimleri olan. Open Subtitles هذه اكبر مساحة واجمل بكثير من تلك .التي بها عشب ناعم اخضر
    Senden, demiryolu güzergahı üzerindeki yumuşak serin çimenlere uzanmanı istiyorum. Open Subtitles أريدك أن تغرق داخل العشب البارد الناعم بجانب سكة القطار
    Sıcak ve yumuşak tutmak için her eklemini bükerken parmaklarını yüzümde gezdirdiğimi hatırlıyorum. TED أتذكر أنني أضع أصابعه قرب وجهي، وأنا أجمع كلا منجها لأبقيها لينة ورشيقة.
    Askeri güç hakkinda çok şey anlatmaz yumuşak güç hakkında çok şey anlatmaz. TED والذي لايخبركم الكثير عن القوة العسكرية، لايخبركم سوى أقل القليل عن القوة الناعمة.
    Beni yumuşak yaptı. Kendine aşık etti. Sonra da seks kölesi yaptı. Open Subtitles تجعلني أنعم , وأقع في غرامها وبعدها تحولني إلي عبدها للممارسة الحب
    Mesela bu kask, 20 mikronluk bir çözünürlükte sert ve yumuşak materyallerin birleşiminden oluşuyor. TED تجمع هذه الخوذه بين مواد صلبة وأخرى ناعمة في درجة دقة 20 ميكرون.
    Toprak çok yumuşak -- o kadar yumuşak ki kökler kolayca, hızlıca içine girebiliyor. TED التربة ناعمة جداً ناعمة جداً، بحيث أن الجذور تستطيع اختراقها بسهولة، وبسرعة.
    Bu, iki katmanlı, dokuz ışıldayan peçeli, şekillendirilmiş ışıklı, tıpkı parlayan örtü gibi yumuşak dalgalı hatları olan tapınak. TED هذا المعبد بطبقتين، تسعة أغطية مضيئة، ضوء متجسم، وخطوط ناعمة منسابة مثل أقمشة مضيئة.
    Elleriniz ne kadar kadınsı ve yumuşak olsa da cevabım; hayır. Open Subtitles النظرة، أنا لا أَهتمُّ كَمْ ناعم ولائقة بسيدة أيديكِ، الجواب لا.
    yumuşak ve pembe, mor başlı, narince, yatağa uzanıyor benimle. Open Subtitles ، ناعم و ورديّ برأسٍ أرجوانيّ برفق، تستلقي معي بسريري
    Senin, süzme peynir kıvamında, uysal ve yumuşak başlı olduğunu söyledim. Open Subtitles قلت أنك ناعم ولين مع لمسة من جبن الماعز جبن الماعز؟
    Siz pek de kibar, yumuşak yaşlı bir bayana benzemiyorsunuz, değil mi? Open Subtitles ليس مظهرك الناعم الرقيق لسيدة عجوز يدل على مخبرك, اليس كذلك ؟
    Önemli kısım ağzının yumuşak olması. Yoksa köpek, dişlerini kuşun etine saplar. Open Subtitles الفم الناعم هو المفتاح، بغير ذلك سيُغرس الكلب أنيابه في لحم الطائر
    Bu dayanıklı araçlar, demirden ya da çelikten yapılmamıştı fakat beklenmedik biçimde yumuşak olan bir şeyden yapılmıştı: pamuktan. TED لم تُصنع هذه الهياكل القاسية من الحديد أو الفولاذ، إنما وعلى نحوٍ غير متوقع صُنعت من مادةٍ لينة: القطن.
    Bu kalbin için değil, o yumuşak, pembecik popon için. Open Subtitles إنه من أجل مؤخرتك الناعمة والمتورّدة ليس من أجل قلبك
    Sağ elin neden sol elinden bu derece daha yumuşak? Open Subtitles لماذا يدك اليمني أرق و أنعم جداً من يدك اليسري؟
    - Bu seferkiler yumuşak. - Sana bahsettiğim pastalar. Open Subtitles ـ البسكويت رقيق هذه المرة ـ هذا هو البسكويت الذي أخبرتك عنه
    Yani, daha yumuşak bir sesim olmasını dilerdim belki ama şimdi aşkla yürüyorum ve her günümü böyle yaşamaya çalışıyorum. TED تمنيتُ أن لدي صوت أكثر نعومة ربما، ولكن الآن أمشي بحب، و أحاول عيش هذه الطريقة يوميا.
    Normalde ayrışma sırasında havaya salınması gereken gazlar, katı çikolatanın içinde sıkışmış ve yumuşak dokuyu, kokulu bir sıvıya dönüştürmüş. Open Subtitles الغازات التي عادة ما يتم إطلاقها في الهواء خلال التحلل حوصرت في الشوكولاتة الصلبة حوّل الأنسجة اللينة إلى سوائل فاسدة
    Ancak yumuşak ve cana yakınsın. Hâlbuki Dünyalıları soğuk bilirdik. Open Subtitles لكنك ناعمه و دافئه لقد أخبرونا أن مخلوقات الأرض بارده
    yumuşak robot yapmanın çok daha darklı bir süreç olduğunu görebilirsiniz, sert robotlarda birbirine belli şekilde geçirmeniz gereken bağlantılar, vontalar ve cıvatalarla uğraşırsınız. TED لذا يمكنكم تخيل أن صنع روبوت لين هو عمل مختلف للغاية عن الروبوتات الصلبة، حيث يوجد روابط وتروس و براغي يتم جمعها بطريقة محددة.
    Daha yumuşak taraflarımızı tanımladığımız dili bırakalı çok oluyor, görüyorsunuz. TED انظروا، لقد أهملنا اللغة منذ فترة طويلة التي نصف بها أجزائنا الرقيقة.
    Denizanaları, çoğu deniz omurgasızı gibi yumuşak ve hassas vücutlara sahiptir. Open Subtitles قناديل البحر، كحال الكثير من اللافقاريات البحريّة، لديهم أجساد رقيقة ضعيفة.
    Sert bir kalbin bile sevgili anne için yumuşak bir noktası vardır. Open Subtitles حتى القلب القاسي يحتفظ بمكان ضعيف للأمّ العجوز العزيزة.
    yumuşak kalbinde taşıdığı hassaslığıyla içlerinde en özel olanı da Claire. Open Subtitles و هي المميزة و لديها نقطة ضعف و هو قلبها الرقيق

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد