| Bu güzel eti sebzelerle birlikte güzel bir sosla yiyorum. | Open Subtitles | أني آكل هذا اللحم الجيد جدا بالخضار مع صلصة جيدة |
| Ama bak, sizinle birlikte yemek yiyorum birlikte yemek yiyoruz. | Open Subtitles | لكن أنظر ، أنا آكل أيضا معك لذا نأكل سوية |
| Yolda ezdiklerimi yemem, kendi akrabalarımı becermem ve özel otobüsten de inip gelmedim. | Open Subtitles | لست آكل الجيف ولا أعبث مع الأقارب ولم أتعطل يوماَ من ناقلة قصيرة |
| Gün boyunca tek lokma yemedim. Uçakta yiyecek bir şeyler olacak mı? | Open Subtitles | أنا لم آكل طوال اليوم هل سيكون هناك طعام على متن الطائرة؟ |
| Ağzına da sıçacağım çünkü bok yiyen çiş içen bir tuvaletten fazlası değilsin! | Open Subtitles | سأتبرز في فمك أيضا لأنك لا شيء إلا مرحاض آكل للبراز وشارب للبول |
| Allah'ı buldum... domuz eti yemiyorum, daha iyi bir insan oldum. | Open Subtitles | لقد عرفت الله .أنا لا آكل لحم الخنزير انا رجل أفضل |
| - Bir şeyler yemek zorundasın. - Spot geri gelmeden yemeyeceğim. | Open Subtitles | عليك أن تأكل شيئاً لن آكل شيئاً قبل أن يعود سبوت |
| Evet, haklısın. Sürekli yemeğinizi yiyorum. Peki buna ne dersin? | Open Subtitles | حسناً، أنت محق أنا آكل طعامك كثيراً، ماذا عن هذا؟ |
| Sana dediğim gibi, yaşamımı değiştirdin -- artık çok çok yaban mersini yiyorum. | TED | والآن، لقد أخبرتك أنك غيّرت حياتي -- حاليا آكل الكثير من العنب البري. |
| Bunları yerim çünkü müşteri yemeklerini yeyip yemediğimi sorarsa "Evet, yiyorum", diyebilirim. | Open Subtitles | أنا آكل هذه الطلبات مرة واحدة في اليوم حتى إذا سألني الزبون: هل تأكل من هذا الأكل؟ أستطيع أن أقول: |
| Ama bu onun iğrenç yumurtalarını yemem gerektiği anlamına gelmiyordu. | Open Subtitles | لكن هذا لم يعني أنه يجب أن آكل بيضها الردئ. |
| Hayır Chris, parasını ödemek bir yana ben domuz eti yemem bile. | Open Subtitles | لا، كريس، أنا لا آكل لحم الخنزير، السماح يدفع وحده ثمن ذلك. |
| Yemek yaparım, becerikliyimdir, kendi çorap söküklerimi dikerim, asla sarımsak ya da soğan yemem. | Open Subtitles | .. أنا أطبخ ، أبتلع السيوف ، أصلح جواربي ولا آكل أبداً الثوم أو البصل |
| Gün boyunca tek lokma yemedim. Uçakta yiyecek bir şeyler olacak mı? | Open Subtitles | أنا لم آكل طوال اليوم هل سيكون هناك طعام على متن الطائرة؟ |
| -İki gündür bir şey yemedim. -Kan şekerim gerçekten düştü. | Open Subtitles | لم آكل منذ يومين وسكّر دمّي في مستوى منخفض جداً |
| Kuş yiyen golyat örümceği dünyadaki en büyük örümcektir, | TED | ويسمى بالعنكبوت آكل الطيور أكبر عنكبوت في العالم. |
| Artık ekmek yemiyorum. Ekmeği kestim. | Open Subtitles | أنا لا آكل الخبز الآن، أنا مقلع عن الخبز |
| Bunların hepsi benim hatam. Bir daha asla abur cubur yemeyeceğim. Yemin ederim. | Open Subtitles | هذا كله بسببي ، لن آكل طعاماً غير صحي ثانيةً ، أقسم لك |
| Geçen ay hayatta kalmak için şeker yiyordum. | Open Subtitles | لقد قضيت الشهر المنقضى آكل حلوى لكى ابقى على قيد الحياه |
| Bu akşam fıstık ezmesi ve jöle yiyeceğim. Artık FE ve J'ye paydos. | Open Subtitles | ،الليلة ، سآكل زبدة الفول مع المربى لن آكل الطعام السريع بعد الآن |
| Ayrıca uyumadan önce koca bir kâse dut yemeyi severim. | Open Subtitles | أيضاً,أحب أن آكل وعاء كبير من التوت قبل أن أنام |
| Yani bilirsin, bir balığı yiyebilirim. | TED | كما تعلمون، يمكنني أن آكل سمكة. ولا يمكنني أن آكل الغراب. |
| Cuma sabahı, yumurtamı yiyip kahvemi içerken, iyi bir iş sahibi olmuştum. | Open Subtitles | صباح الجمعة, بينما كنتُ آكل البيض وأشرب القهوة, حصلت على وظيفة جيدة. |
| Ne yapmalıyım? Pazartesi Fransız tostu mu yemeliyim? | Open Subtitles | و ماذا علي أن أفعل آكل الخبز المحمص يوم الاثنين؟ |
| Bal yapışkan niyetine ve yumurta ise annem daha çok protein yememi istiyor. | Open Subtitles | العسل لأنه دبق و البيض لأن امي تريدني أن آكل المزيد من البروتين |
| Bunları ben yiyemem. | Open Subtitles | لا استطيع أنا أن آكل هذا النوع من الطعام |
| - yedim. Babam balıkçıdır. Marine balık, levrek, balık çorbası içtim. | Open Subtitles | أبي صياد سمك, كنت آكل جيداً أسماكاً كبيرة وصغيرة, حساء بحرياً! |