| O kadar sıcak hissediyorumki, sanki her gün ölüyorum. Aynı cehennem gibi. | Open Subtitles | أشعر بحرارة مرتفعة جداً، وكأنني أحتضر بل أشعر و كأنني في الجحيم |
| Çok korktum, ölüyorum zannettim. | Open Subtitles | أميّ، لقد كنتُ خائفة للغاية و حسبتُ إنني أحتضر. |
| Hiç zaman kalmadı. ölüyorum. | Open Subtitles | ليس بالوقت المناسب للتبول ، أنني أحتضر هنا النجدة، النجدة |
| Ölüyor, sense oturmuş bunun ne kadar süreceğini mi hesaplıyorsun? | Open Subtitles | أنا أحتضر و تجلسين هنا تختبرين سرعة رد فعلي؟ |
| Yok. Şu an ölmüyorum ama bir gün olacağı kesin. | Open Subtitles | كلا، إنني لا أحتضر الآن، ولكنني من المحتمل ان أموت يوماً ما. |
| Ama görünüşe göre, kimse bunu hesaba katmadı çünkü hâlâ ölüyorum. | Open Subtitles | ولكن يبدوا أن أحداً لم يأخذ ذلك في الإعتبار ، لأنى لا زلت أحتضر |
| - Cidden, ben burada ölüyorum. - Kaderini tersine çeviremem. | Open Subtitles | بجديه , أنا أحتضر هنا لا يمكننى عكس مصيرك |
| Lanet olsun ben hastayım ve ölüyorum | Open Subtitles | تباً , أنتِ تأتي إلي عندما أكون مريضة و أحتضر |
| Çünkü ben ölüyorum, düşüncelerim önemsiz değil mi? | Open Subtitles | لأنني أحتضر , لا يأُخذ برأيي على محمل الجد؟ |
| Cidden, ölüyorum. Ama gitmeliyim bebeğim. | Open Subtitles | بجدّيّة ، أنا أحتضر ولكن يجب أن أذهب ، يا عزيزتي |
| Hemşirelere söylerken. ölüyorum, sağır değilim. | Open Subtitles | سمعتك وأنت تخبر الممرّضات فأنا أحتضر ولست أصماً. |
| Yıllardır ondan dolayı ölüyorum. Bunu biliyordunuz ve bize söylemediniz mi? | Open Subtitles | أنا أحتضر بسبب هذا منذ سنوات. كنت تعرف بشأن هذا ولم تذكره؟ |
| - Tanrım. - Tekrar teşekkürler. Tamam, ölüyorum. | Open Subtitles | ـ رباه، حسناً، إنني أحتضر ـ شكراً لك مُجدداً |
| Şimdi esas gelme sebebim: Ben ölüyorum. | Open Subtitles | و الان إلى السبب الحقيقي لمجيء إلى هنا أنا أحتضر |
| - Ben de seninle çalışmaya başlamak için ölüyorum! | Open Subtitles | أنا أحتضر لا أطيق الانتظار حتى أعمل معك أيضاً |
| Hayır, bir şey değişmeyecek. Önemli olan benim Ölüyor olduğumu düşünmeleri. | Open Subtitles | كلّا، هذا لا يهمّ، المهم أنّهم يحسبونني أحتضر. |
| Evet, şimdilik ölmüyorum. | Open Subtitles | أجل للوقت الحالي أنا لا أحتضر شكرا |
| Sanki yolun ortasında acı çekiyormuşum ve kimse Öldüğümü göremiyormuş gibi hissediyorum. | Open Subtitles | أشعرُ وكأنني مخنوقة بوسط الشارع ولا أحد يستطيع رؤيتي وأنا أحتضر. |
| Nasılsa öleceğim. Sadece an meselesi. | Open Subtitles | أنا أحتضر بالفعل فما هي إلا مسألة وقت لكن إن حدث أمر خلال العملية |
| Son dört aydır veya ne kadar olduysa sabırsızlıktan ölüyordum. | Open Subtitles | كنت أحتضر في الأربعة أشهر الماضية أو كَم كانت المدة. |
| öleceğimi sandığım için bir sürü fasaryaya katlandım. | Open Subtitles | لقد أنهيت الكثير مع الثور لأننى اعتقدت اننى أحتضر |
| Üzgün hissediyorsun çünkü mezotelyoma Öldüğüm anlamına geliyor. İyi bir insansın. | Open Subtitles | أنتِ تشفقُ عليّ لأنّ الميسوثليوما تعني أنّني أحتضر |
| Ölmek üzere bile olsam, seni hapisten çıkaracağımı farz ettin. | Open Subtitles | حتى مع أنني أحتضر افترضت فحسب أنني سأكون متواجدا لأنقذك |
| Onlar iyi. Doğrusu, ben Ölecek gibiyim. | Open Subtitles | .إنهم جيدون بالواقع, إنيّ أحتضر نوعًا ما |
| ÖIüyorum, Donald Kanogi. | Open Subtitles | دونالد كانوجي. أنا أحتضر, يا (دونالد كانوجي). |
| Git. Pekâlâ, burada irtifa hastalığından ölmek üzereyim. | Open Subtitles | حسناً، إنّي أحتضر نوعاً ما هنا من مرض بسبب الإرتفاع |
| Bir saniye. Yoksa yavaşça ölürken limuzin kullanmanın dışında bir şey mi yaptın? | Open Subtitles | مهلاً، هل تقصد إنّك فعلت شيئاً غير قيادة الليموزين بينما أحتضر ببطئ؟ |